Verdiğimiz şehitler yüreğimizi dağlarken olaya sadece duygusal yönden bakmak ve tepki göstermek karşı tarafın hedefine ulaşması anlamına gelir. Kürt sorunu içinde çok büyük çelişkiler taşımaktadır ve bunların çözülmesi gerekir. Yazıma 21 Eylül 1986’da Milliyet Gazetesinde çıkan söyleşimden bir bölüm aktararak başlamak istiyorum.
“Teşhisteki hata, bu hareketin bir Kürt devleti kurmak amacına yönelik olduğu kanaati yanlıştır. Kürt devleti böyle kurulmaz. Bölge halkının bir devlet halinde oluşması için tabanla bütünleşmesi lazımdır. Bu yok, siyasi kadrosu da yok. Sayıları çok azdır. Tedavideki yanlışlığa gelince... Böyle güçlerle ordu başa çıkamaz. Siz şimdi 200-300 kişiyle başa çıkmak için Güneydoğu’daki bütün halkı silahlandırırsanız” deyip bunun yanlış olduğunu söylüyorum.
Ordular düşmanla savaşır, emniyet suçlularla. Düşmanla suçlu aynı değildir ve bunlara farklı davranılır. Mesela Nagazaki ve Hiroşima’ya atılan atom bombaları sivillere yönelikti ve savaş boyunca bütün büyük şehirler bombalandı. Amaç düşmanın direnme gücünü kırmaktı ve tüm kayıplar masum sivillerdendi. Yani asker karşı tarafın direnme gücünü kırmak için gereken her şeyi yapar. Biz teröristleri suçlu değil düşman saydık ve onun manevi arka planını yıkmak için hukuk dışı yollara başvurduk. Bugün bölge halkının karşı tarafta görünmesinin sebebi budur, devletin kendilerinden yana olmadığını düşünüyorlar. Oysa devlet, terör de dahil, her türlü kanunsuzluğa karşı halkın yanında olmalıydı. Bölgede otuz binden fazla insan öldüğü söyleniyor ve bunların hepsinin terörist olmadığı biliniyor. Sivil halkı kim hedef aldı sorusu cevapsız kalıyor.
Her eylemin arkasında PKK’nın olduğu söyleniyor. Bu örgütün birçok üyesi ya yakalandı, ya itirafçı oldu ya da devlete sığındı. Ama güvenlik güçleri hala bu örgüte sızamadı ve nasıl faaliyet gösterdikleri bilinmiyor.
ABD Öcalan’ı Kenya’ya kendisi götürdü ve oradan Türkiye’ye getirip teslim etti ama idamını engelledi. Kendisi ise Usame Bin Ladin’i öldürdü. Zamanın Başbakan’ı Ecevit neden teslim edildiğini bilmediğini söyledi. O bilmiyorsa, üst düzey de olsa, herhangi bir bürokrat gerçeği bilemez.
Yapılacak şey şudur. Devlet “Hangi eylemi yaparsanız yapın, dünyayı başıma yıksanız bildiğimden şaşmam ve bu sorunu çözerim. Buradaki insanlar benim halkımdır ve onları töhmet altında bırakılmasına izin vermem. Onların sertlik yanlılarının yanında olması geçmişte yapılan yanlış uygulamalardan kaynaklanıyor ve bunun yükünü çekmeye hazırım” demeli ve bölgenin sorunları ile terörü birbirinden tamamen ayrı tutmalıdır.
Teröre bakış açısı değişmelidir. Bunların eylemlerinin bölge halkının taleplerini karşılamak amacı taşımadığı, bunu kullanarak Türkiye’ye yönelik politikalarını gerçekleştirmek isteyen ülkelerin gizli servislerinin kullandığı araçlar olduğu kabul edilmelidir. Terörle mücadelede bu amaçla yetiştirilmiş güçler kullanılmalı ve ordu bu görevi onlara devretmelidir. İstihbarat militan peşinde koşmaktan vazgeçmeli, siyaseti belirleyen güçler ve onların arka planını bulup etkisizleştirmeye çalışmalıdır. Acılarımızı tepkiye dönüştürüp akılcı politikalardan uzaklaşırsak karşı taraf kazanmış olur.
Kaynak: Star