İsrail’in Likudnik Başbakanı Benjamin Netanyahu Siyonist hilelerle dolu çantasına uzanıp 1978’de ABD Başkanı Jimmy Carter’in himayesinde Camp David müzakereleriyle başlayan Ortadoğu barış süreci tarihinde güneş yüzü görmemiş yepyeni bir talep çıkardı: Filistinliler İsrail’i “Yahudi Devleti” olarak tanımalı. Hiç de şaşırtıcı değildir, Siyonistlerin kontrol ettiği ve mâli destek verdiği Obama yönetimi,  İsrail’in kötü niyetle barışın önüne koyduğu bu son takoza alenen onay verdi.

Netanyahu, Filistinlilerin üzerindeki kale direklerinin yerini kasıtlı olarak değiştirdi. Amerika Birleşik Devletlerinin İran’la müzakereye oturmak ve müzakereler sonucunda kapsamlı bir barış yapmak için İran’dan kendisini Beyaz-Anglo Sakson-Protestan olarak tanımasını istemesi gibi bir şeydir bu. Bu nevi talepler pek tabii ki ırkçıdır ve girişimi umutsuz bir vakaya çevirmek için tasarlanmıştır.

Netanyahu’nun ırkçı ültimatomu halihazırda İsrail’in üçüncü sınıf vatandaşı olan 1,5 milyon Filistinlinin vatandaşlıktan çıkarılmalarına yol açacak ve Filistinlilerin varlıklarıyla Siyonistlerin başına açtıkları  “demografik probleme” Netanyahu’nun “nihâi çözüm” olarak tasavvur ettiği “Filistin Bantustanı’na kitlesel sürgünün” zeminini hazırlayacaktır. Bu ırkçı ve soykırımcı talep, BM Genel Kurulu’nun 1948 yılında aldığı 194 (III) sayılı kararın, Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinin 13 (2) sayılı maddesinin (1948), uluslararası kamu hukuku’nun genel ilkelerinin, uluslararası insâni hukukun ve de insan hakları hukuku’nun tanımakta olduğu dünyadaki beş milyon Filistinlinin Dönüş Hakkını gayri meşru bir yolla sona erdirecektir. İsrailliler ve Filistinliler arasında barış beklentilerini sonsuza değin mahkum edecek ve eski Filistin Mandasının şâmil olduğu tüm bir alana hâkim olmak sûretiyle Büyük İsrail’in kurulmasının yolunu hazırlayacaktır ki Netanyahu ve Likudlar öteden beri bu ikisini gâye edinmişlerdir.

Fakat Netanyahu, İsrail’in “Yahudi Devleti” olarak uluslararası tanınırlığını gerçekten ve cidden istiyorsa o halde bu diplomatik statüyü Filistinlilerin rızası olmaksızın tektaraflı olarak elde etmenin basit bir yolu vardır. Uluslararası hukukun temel umdelerine göre her devlet kendi ismini dilediği gibi değiştirebilir: Örneğin, Kongo iken Zaire sonra tekrar Kongo ismini alabilirsiniz. Dolayısıyla da İsrail adını Yahudistan  - Yahudi Devleti - olarak değiştirmekte serbestsinizdir.

Bundan sonra İsrail’le diplomatik ve akdî ilişkiye girmiş olan her devlet onu zorunlu olarak Yahudistan –Yahudi Devleti – olarak tanımak ve onunla bu ismi anarak iş yapmak zorunda kalacaktır. Yahudistan ismi Birleşmiş Millet Sistemindeki yerini otomatik olarak alacaktır; diğer ilgili uluslararası örgütlerde, İsrail’in taraf olduğu tüm ikili ve çok-taraflı anlaşmalarda da durum böyle olacaktır. Doğrusu, Filistinlilere ve Lübnanlılara karşı işlediği soykırımvâri kıyımlardan sonra İsrail kendisine yeni bir marka bulmak istiyor ki anlaşılabilir bir durumdur. Yahudistan, İsrail için mükemmel bir yeni lakaptır.

Aslında İsrail, Arap ve İslam dünyasına karşı ırkçı saldırı köpeği ve soykırım uygulayıcısı olarak hizmet etsin diye Beyaz ırkçı ve soykırımcı Batılı sömürgeci güçlerin Ortadoğu’da Yahudilere kurdukları bir Bantustan’dan başka bir şey değildir.  Batı emperyalizminin 1947-1948’de İsrail’i – yani Yahudi Bantustan’ını - soykırım öznesi olarak tasavvur ettiği daha ilk andan itibaren İsrail, Yahudistan olarak işlev görmüştür.  Bu yüzden İsrail de ismini en nihayet Yahudistan olarak değiştirebilir. Sonuç itibariyle bu onun doğuştan gelen ırkçı hakkıdır ve dünyanın geri kalanın da kabul etmesi için bunu resmi hüviyete kavuşturabilir.

Irkçı mücrim, Irk ayrımcısı Güney Afrika’daki Siyahi Bantustanlar en sonunda dağıtıldı ve artık yoklar. Kendilerine ne ad verirlerse versinler, aynı şey er geç Ortadoğu’daki ırkçı mücrim, ırk ayrımcısı Yahudi Bantustanı’nda da olacaktır. Aslında Yahudistan/İsrail daha çok soykırımcı Yugoslavya’ya benzer; Yugoslavya devlet olarak çökmüş, BM üyeliğini kaybetmiştir ve tam da söz konusu nedenden ötürü bir devlet olarak artık yoktur.

Her hâlükarda, Yahudi Bantustanı İsrail bir devlet olarak çöktüğünde, dünyaya dağılmış olan Filistin Diasporası 194 sayılı kararın garanti ettiği üzere evlerine dönebilecekler. Filistinlilerin Dönüş Hakkını Uluslararası Hukuk’ta teminat altına almanın nihâi yoludur budur. Bu esnada, Filistinliler Yahudistan’la/İsrail’le hiçbir şey imzalamamalı ve bu Yahudi Bantustanı’nın kendi ırkçı ve soykırımcı ağırlığıyla çökmesine izin vermeliler. Uğurlar olsun!

Yazar hakkında: Illinois Üniversitesi Uluslararası Hukuk Profesörü. FKÖ’ne hukuk danışmanlığı yapmıştır.

Kaynak: Dissident Voice

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın