Açık bir meydan okuma: "Tek başına iktidara gelemeyen, genel başkanlığı bıraksın." AK Parti liderinin bu sözleri, 2007 seçimlerinin en zarif hamlesi olarak kayıtlara geçecek.

Zarafet akıl dolu bir taktik hamle olmasından. Kaba stratejilerin, doğrudan güç rekabeti olarak süren taktik hamlelerin, belden aşağı vuruşların dışında ilk defa siyaset estetik bir renk kazandı.

Siyaset iddia işi. Her parti tek başına iktidara geleceğini söylüyor. 41 milyon seçmenin tercihi bir yerlerde noter kaydına alınmadığı için kimse itiraz edemiyor. Doksanı aşmış bir hasta, doktora şikâyetini söylüyor: "Artık koşamıyorum." Doktor, gayet sakin "Elbette koşamazsınız, yaşınız elvermez" deyince yaşlı hasta itiraz ediyor: "Benden dört yaş büyük bir arkadaşım var, günde on kilometre koştuğunu söylüyor." Doktorun cevabı: "Siz de söyleyin."

Nesnel olarak AK Parti, kamuoyu araştırmalarının gösterdiği üzere tek başına iktidara yakın görünüyor. CHP, 2002 oyunu muhafaza ediyor. MHP bıçak sırtında duruyor. MHP'nin en temel sorunu, barajı geçtiği takdirde CHP ile koalisyonun gündeme gelmesi. 1999'dan 2002'ye kadar süren DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinin hafızalardaki izleri, MHP seçmenini olumsuz etkiliyor. Bu ihtimal, MHP seçmenini, özellikle sempatizanlarını tereddüde düşürüyor. MHP lideri, bu tereddüdü izale etmek için "tek başına iktidar" iddiasına sıkı sıkıya sarılıyor.

Tek başına iktidara gelemeyince "çekilme taahhüdü"nün değişik versiyonları geçmişte kampanyalarda kullanıldı. 1999 seçimlerinde ANAP ve DYP liderleri "Kim az oy alırsa liderlikten çekilecek" taahhüdünü notere kadar taşımaya kalktılar. Bu seferki çok açık ve net bir meydan okuma. Üç partinin lideri "çekilme taahhüdü" verirse, seçimden sonra matematiksel olarak en az iki parti liderinin, hatta bir ihtimal üç parti liderinin görevini bırakması gerekecek.

Erdoğan'ın "hodri meydan"ı, CHP ve MHP liderlerini açığa düşürdü. İkisi de böyle bir taahhüde yanaşmadı. Böylelikle AK Parti "tek başına iktidar" iddiası arkasına inşa edilen MHP'nin taktik bariyerini yıkmış oldu. Bu bariyer kalkınca MHP, "CHP-MHP koalisyonu senaryosu" ile üzerine gelen eleştirilere karşı daha kırılgan hale geldi. Ama asıl taktik başarı başka alanda.

AK Parti'nin karşısında muhalefeti temsil eden CHP ve MHP liderlerinin ortak bir özelliği var: İki parti lideri de seçim yenilgileri sonrası istifa edeceklerini açıklamıştı. CHP lideri, 1999 seçimlerinde % 8'e düşen CHP oyları karşısında ancak üç gün dayanabilmiş, istifasını vermiş; bu yenilgiyi unutturduktan sonra tekrar genel başkanlık koltuğuna oturmuştu.

MHP lideri de 2002 seçimlerinde onurlu bir tavır sergileyerek % 18'den % 8'e düşen oyların sorumluluğunu üstlenmiş ve ilk genel kongrede koltuğunu bir başkasına devredeceğini açıklamıştı. Bahçeli'nin bu açıklaması üzerine DYP ve ANAP liderleri de siyasî hayatlarına noktayı koymuşlardı.

AK Parti liderinin taktik hamlesinin asıl başarısı ise, iki lidere ait bu geçmişi bütünüyle seçim kampanyasının merkezine taşımak oldu. Hamle o kadar karşı konulmaz bir hamle ki; Baykal ve Bahçeli bu meydan okumayı kabul etmiş olsalardı, bu sefer "önceki taahhüdünüz gibi olmasın" istihzası ile karşılaşacaklar ve bu sefer istifa maceraları daha ayrıntılı konuşulacaktı.

2007 seçimlerine üç gün kaldı. Siyaseti yakından takip edenler tansiyonun yüksekliğinden şikâyet ediyorlar. Önceki seçimlerle mukayese edildiği takdirde, aslında ortada ciddi bir seçim gerginliği yok. İstikrar siyasetin merkezindeki ana değer olunca, rekabet merkeze yöneldi ve bu durum gerginliği azalttı. "Terör sorunu" üzerinden başlayan yegane gerginlik bile, bu işten kârlı çıkacağı varsayılanlara yaramadı. Ayarı kaçmış popülizmin oy getirmediğini de seçim sonuçları gösterecek. Geriye taktik hamleler kalıyor. Bugüne kadar hayat bulmuş taktik hamleleri içinde, AK Parti liderinin "tek başına iktidar olamayan bıraksın" şeklindeki meydan okuyuşunu, siyasetin akılla yürütülen ana damarına ait en göz doldurucu taktik hamle olarak değerlendiriyorum.
 

Kaynak: Zaman