Bu durum sonuç olarak korunması gereken ırk kavramına dönüştür: ama bu kavramı nasıl tanımlayacağız? Korunması gereken "kökten" Fransız olanlar mı? Vichy rejiminin Yahudi karşıtı yasalarında olduğu gibi, 3 kuşaktır Fransız olanlar mı? Fransızcayı doğru ve Occitan (Güney Fransa aksanı) dâhil aksan(lar)sız konuşanlar mı? Beyazlar mı? Yoksa sadece Katolikler mi? Aryanlar mı? Bayan Simone Weil'i böyle bir bakanlığı öneren bir cumhurbaşkanı adayını destekliyor görmekten dolayı hayal kırıklığını uğradık! Irka ve ırkçılığa hiçbir zaman çok uzak olmadık. Louis-Ferdinand Céline 1938'de l'Ecole des Cadavres [Kadavralar Okulu]'nda ne yazıyordu? "Önce ırkçılık! Her şeyden önce ırkçılık! [...] Dezenfeksiyon! Temizlik! Fransa'da tek bir ırk vardır: Aryan ırkı. [...] Üç gruptan Aryanlar! En kalabalık grup olan Alpins (Alpliler), Nordiques (Kuzeyliler), Méditerranéenns (Akdenizliler): Hepsi Aryandır! Ve bu kadarı yeter, [Fransız] budur". Alain de Benoist'in "Yeni Sağ"ının fikirleri 1970'lerden beri çok yol kat etmiş görünüyor. Fransa'da "Yeni Sağ"ın teorisyeni Benoist, artık ırkçılık vazetmiyor, farklılık hakkı ya da etnik-farklılaşmacılık'tan söz ediyor, Aryanlar demeyip, Dumézil'in Hint-Avrupalılarını anıyor. Grece ya da L'Horloge gibi diğer entelektüel kulüplerin yardımıyla RPR-UDF kadrolarını cezbederek, devlet mekanizmasına yatırım yapmayı umuyor. De Benoist, Yeni Sağ'ın (Elements, Nouvelles Ecoles, Krisis) gibi birçok dergisine katkı sağladı ve aynı zamanda Figaro Magazine'de de yazdı. Bu bakanlık kurma taslağı onun fikirlerini tasvip etmektedir. Neler olacağını bir hesaplayalım: "Sert" bir içişleri bakanlığıyla ilişkisi olduğu düşünülen bu yeni bakanlığın gayretli memurlarından neler talep edilecektir? Bu (Fransız) kimliğine kimlerin dahil edilebileceğini söylemesi mi? Diğerlerini özel işaretler yardımıyla, mesela elbiselerinin üzerine dikilmiş kumaş parçalarıyla ayırması mı? Ekonomimiz ve nüfusumuz için son derece gerekli olan göçmen akınını zapturapt altına alması mı? Daha önce ifade edildiği gibi aile birleşimlerini engellemesi mi? Zaten fazlasıyla mevcutken, [kenar] mahallelerde ve okullardaki "baskınlardan" sonra belirginleşen ve çoğalan sınırları belirleme eylemlerini örgütlemek mi? Cumhurbaşkanlığı seçimleri vesilesiyle bu tür düşüncelerin galebe çaldığını düşünmek bile insanı ürpertiyor. Özellikle söz konusu düşüncelerin, çalışmanın (ailenin, yurdun) değerini artırma söylemleriyle General Pétain'in [faşist] milli devrimine yakın önerilere ve terminolojisine uygunluk göstermesi tehlikeyi artırmaktır. Bu, o dönemin İçişleri Bakanı Adrien Marquet'nin zaten kullandığı bir temadır. Marquet, 1940'ta valilere yazdığı bir mektupta şöyle diyordu: "Bir ruhu, yöntemleri, insanları değiştirmek gerekiyor. Hiçbir şey kariyerinizde öğrendiklerinize benzememektedir. Yüksek sorumlulukla buna girişmekten ne zevk alan ne de bu iradeyi göstermeyenler milletin yönetimindeki yerlerinde kalamayacaklardır." (Libération, 13 Mart 2007)