George H. W. Bush yönetimi, Yeni Dünya Düzenini dünya liderliğini üstlenmek üzere 1989’da tasarlamıştı.  Nefesi tıkanmış komünizmin eli kulağındaki çöküşünden sonra Amerikan çıkarlarına karşı en büyük tehdit olarak İslam seçildi. Afganistan, Amerika’nın güvenlik paradigmasında yüksek öncelikli bir yere sahip oldu. Taliban 1996’da iktidarı eline alıp Şeriatı ilan ettikten sonra petrolün ve doğalgazın Afganistan üzerinden ihracıyla ilgili olarak Amerikalı kodamanların şartlarına riayet etmeyi reddettiğinde işgal edilmek üzere 1997’de çevrelendi. Usame bin Ladin’in Afganistan’ın Kost eyâletindeki kamplarına Cruise füzeleriyle saldırı düzenlendi. 2001 Temmuz ayında, üst düzey Amerikalı yetkililer Aralık ayında Afganistan’ın işgal edileceğinden bahsediyorlardı. Olayların seyri bu şekilde tâkip edildiğinde, neoconların küresel emellerine ulaşmak için Yahudilerle birlikte 11 Eylül’ü tezgahladıkları açık seçiktir. 11 Eylül saldırılarının dünya çapında kınanmasında ve gayri Müslim dünyada Müslümanlara karşı nefret uyanmasında Yahudi kontrolündeki medya kilit rol oynadı.  

11 Eylül, drakonvâri yasaların, önleyici saldırıların ve tektaraflılığın bahanesi oldu. Terörizm ise en ağır günah ve bağışlanamaz bir cürüm haline geldi. Terörizm kelimesine sığınılarak, ve dünyayı onlara göre bu en büyük tehditten güya kurtarma ve terörle küresel savaş adına dünyanın işbirliği elde edildi. 

İslam dünyasındaki özgürlük hareketleri terörizme, terörizm İslam’a dönüştürüldü. El Kaide uyduruldu ve meçhul bir canavara dönüştürüldü ve Amerikan çıkarlarının olduğu her yerde bir hayalet gibi boy gösterdi; Soğuk Savaş’ın sonu ve Varşova Paktı’nın 1991’de dağılması sonucu varlık sebebini ve salâhiyetini kaybetmiş NATO’nun mevcudiyetini haklı kılmak üzere İslam tehdidi şeytanlaştırıldı. 

Afganistan, güya Afganistan’da üslenmiş Usame bin Ladin’in terör saldırılarının ve bin Ladin’i barındırmanın intikamını almak için işgal edilmedi.

Gerçek amaç, Afganistan’ı stratejik çıkarları için kullanabileceği kalıcı bir Amerikan üssü haline getirmekti. Bu çıkarlar arasında şunlar var: Orta Asya’daki el değmemiş mineral kaynakları, petrol ve doğalgazın Afganistan ve Pakistan üzerinden ABD ve Avrupa’ya ihracı, Çin ve Rusya’yı izlemek, Basra Körfezi’ne kısa bir mesafede mevzilenmek, İran’ın nükleer silahlanmasını engellemek ve rejim değişikliğini tetiklemek, Pakistan’ı boyun eğdirmek ve nükleer silahlardan arındırmak, Hindistan’ı bölgesel jandarma yapmak, dünya eroin piyasası için dünyanın en büyük afyon arzını iyileştirmek ve denetimi altında tutmak ve de uyuşturucuyu muhaliflerine bilhassa da Rusya’ya karşı en büyük jeopolitik silah olarak kullanmak. ABD, çok çeşitli gâyeleri doğrultusunda Afganistan’ı insafsızca ezdi ve bu tarihe kadar da terk etmiş değil.  

CIA’nın tüm dünyada yürüttüğü örtülü operasyonlar için uyuşturucu parasını kullandığı kabarık bir sicili var. 1953’te Musaddık yönetimini devirdi. Irak’ı istikrarsızlaştırmak için 1975’te Iraklı Kürtleri silahlandırdı. Demokrasi adına 1980’lerde Nikaragua’daki kontra hareketine uyuşturucu parasıyla yardım etti.
En çok aranan uyuşturucu, kokain, CIA’nin en gözde ürünü oldu. 1980’lerde emsalsiz bir kokain kaçakçılığı vardı ama Washington’da hiç kimse kaşını bile kaldırmadı. CIA, Sovyet askerlerine karşı yapılan Afgan cihadını 1979’dan 1989’a kadar büyük ölçüde uyuşturucu parasıyla destekledi. Afyon’un ticâri üretimine 1980’lerde başlandı ve kokain’in yerini eroin aldı. Bu yeni ürün ABD ve Avrupa pazarlarını istila etti. Afganistan, Afgan savaşı sona erene dek dünyanın ikinci büyük afyon üreticisi olmuş, üretimi 1350 ton’a kadar çıkmıştı. 

Molla Ömer yönetimi altındaki Taliban 1996’da iktidarı ele aldığında, İslami rejim afyon üretiminin yasaklanması dâhil bir dizi sosyal reformlar yaptı. Uyuşturucu üretiminde ilk kez keskin bir düşüş yaşandı. Taliban, ABD ve batılı ülkelerin ambargosu yüzünden iktidarda kaldığı 2001 Aralık ayına kadar en büyük ekonomik krizin acısını çekti ama ekonomisini yeniden inşa etmek için afyona asla yüz vermedi. İlginçtir, bu yasak, Amerika’nın Afganistan’ı işgal gerekçelerinin başında gelmektedir. 

Afganistan artık bir narko-devlet ve dünyanın en büyük uyuşturucu üreticisi. Hamid Karzai’nin Kandahar’daki küçük kardeşi Ahmet Vali Karzai, Türkmenistan üzerinden Avrupa’ya uyuşturucu satan ana oyuncudur. Kabil’deki Hindistan büyükelçiliği ise uyuşturucu ticaretinin koordinasyon merkezidir. 

Batıda olduğu üzere, uyuşturucu sosyal değerleri yıktığından dolayı uyuşturucu ticâreti güzergâhında bulunan Pakistan ve İran, en çok sarsılan ülkeler arasında. Sosyal dokuyu zayıflatan bir etki gösteriyor. 2008 yılına kadar dünya piyasalarına sürülen uyuşturucu miktarı 8.000 ton. 

Afganistan yılda 8.250 ton afyon üretiyor, ki dünya afyon arzının yüzde 90-92’sidir. Yasadışı afyon üretimi 65 milyar dolar değerinde. Afgan savaş ağaları uyuşturucu ticareti üzerinden kasalarını dolduruyorlar. 

Uluslararası uyuşturucu mafyası ise Siyonistlerin kontrolü altında ve CIA küresel uyuşturucu ticaretinin suç ortaklığını yapıyor. Pentagon ve CIA desteği olmaksızın binlerce ton uyuşturucu ihracı basitçe imkansız. Uyuşturucu satıcıları ve kaçakçıları serbestçe hareket edebiliyorlar. 

Amerikan uçaklarının bu amaçla kullanıldığı hatta bazı tabutların içine ceset koymak yerine bu tabutlara eroin doldurulduğunu bildiren muteber haberler var. Her gün kamyonlar dolusu eroin taşınıyor. 

George W. Bush yönetimi tarafından yıllarca susturulan eski FBI tercümanı Sibel Edmonds, NATO uçaklarının hem uluslararası terörist hem de uyuşturucu taşıdığını yeminli ifadesinde belirtmişti.  

CIA, el Kaide avına çıkma bahanesiyle Pakistan içlerine sızdı. Uyuşturucu parası sadece CIA’nin Pakistan’da veya başka yerlerdeki örtülü operasyonlarına mâli kaynak olarak kullanılmakla kalmayıp ekonomik kriz yüzünden bir bir kapanan, fena halde nakite ihtiyaç duyan bankalarıyla Amerikan ekonomisinde de kullanılıyor. 

Rusya, Afganistan’daki haşhaş tarlalarını yok etmeyi ve uyuşturucu üretimiyle savaşı reddeden ABD ve NATO’yu –ham uyuşturucu kaynağının kutsallığı devam edecek demektir – azarladı. Amerika ise Afganistan’da haşhaş üretimiyle ilgili olarak isyana mâli kaynak bulmak için kullanıyor dediği Taliban’ı suçluyor, ki bu kaynağı kapmak için Taliban’ın güçlü kalesi ve başlıca afyon merkezi olan Helmand’da büyük bir harekât düzenlemiştir.

CIA gibi Mossad da narkotik işler çeviriyor. Hindistan’ın uyuşturucu baronları, Afganistan’ın uyuşturucu ağalarıyla ve uyuşturucu ticaretinde önde gelen ülkelerden Laos’la yakın bağlar kurdular. Yasadışı afyon üretiminde Hindistan dünyada beşinci sıradadır. 

Himalaya Pradeş, Arunaçal Pradeş, Utar Pradeş ve Mizoram’da kanunsuz olarak büyük miktarlarda haşhaş yetiştiriliyor.  Hindistan uyuşturucu kaçakçılığından kazandığı parayı Pakistan’ı istikrarsızlaştırmayı amaçlayan örtülü operasyonlarında kullanıyor. 

Özetle, uyuşturucu parası, ağ tarafından bölgeyi çevrelemek ve istikrarsızlaştırmak için jeopolitik silah olarak kullanılıyor. 

Kaynak: The New Nation (Bangladeş)

Orjinal başlığı: Uyuşturucu parası jeopolitik silah olarak kullanılıyor

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı