Dokuz yıl süren soğukluğun ardından Ürdün'ün, Filistin İslami Direniş Hareketiyle (Hamas) aradaki buzları eritmesi, dikkatleri bu taktiğin zamanlaması ve gâyesine çevirdi. 

İç ve dış etkenler ve yanısıra yüzyılın başından beri krallığın başlıca müttefikleri olan ABD ve İsrail politikalarından ürkmesi, Ürdün'ü Hamas'la yakınlaşmayı mecbur etti. George W. Bush'un başkanlık koltuğundaki süresinin sonuna yaklaşıldığı ve İsrail siyasetinin felç geçirdiği göz önüne alındığında zamanlamanın mânâsı ortadadır.  Öte yandan Mahmud Abbas yönetimindeki Filistin Otoritesinin, Hamas'ın darbesi ve ABD-İsrail kayıtsızlığı ışığında başarısızlığa doğru seyrettiği de görülüyor.  

Filistin meselesinin çıkmaza girmesi endişesi, ayakları üzerinde durabilecek bir Filistin devleti ihtimalinin giderek azalması ve mevcut Cumhuriyetçi yönetimin Filistin devletinin kurulmasıyla ilgili sözlerinin rüşvet-i kelâm olduğunun anlaşılması üzerine, Filistin Otoritesi'nin Batı Şeria'daki başdüşmanı ve güçlü Müslüman kardeşlerin bir şubesi olan Hamas'la bağlarını yeniden tesis etmek uğruna, hızla hamlesini gerçekleştirdi Ürdün. 

Ürdün'ün endişeleri stratejiktir. Filistin devleti ihtimali azalırsa,  Filistinliler için başka bir devlet seçeneği olarak krallığı öneren şu eski Ürdün seçeneği fikri yeniden canlanacaktır. Ürdün'de 1.9 milyon Filistinli mülteci yaşıyor yani UNRWA'nın bölgedeki mülteci kayıtlarının yüzde 41'i ve Ürdün nüfusunun yüzde 50'sinden fazlası.  

Ürdün, El Fetih'in performansından hoşnutsuz; Abbas ise yeni seçimlerin yapılmasına kadar topal ördek oldu. Bir sonraki başkan'ın Halid Meşal olacağına dair artan bir inanç var nitekim işgal altındaki topraklarda yapılacak ilk seçimde Hamas kazanacak. Ve fakat diyalog çağrısı, Suriye'den İran'a kadar ev sahipliği yapan ülkelerin hudutlar tayin etmesinden rahatsız olan Hamas'tan geldi.  

Hamas'la yakınlaşma, bir ön hazırlık toplantısıyla iki ay önce başladı. Akabinde GID'in (Ürdün İstihbarat Servisi)  başındaki General Muhammed Tahahabi ve Hamas temsilcisi Muhammed Nazzal arasında iki tur görüşme yapıldı.  

Beyrut merkezli Nazzal, 1999 yılında, otoriteler Hamas'ın siyasi büro şefi Halid Meşal dahil beş Hamas liderini ülkeden ihraç ettiklerinde istenmeyen kişi ilan edilmişti. Meşal, o tarihten bu yana Şam ve Doha'da yaşıyor. 1999'dan önce Kral Hüseyin, Ürdün'ü Batı Şeria'dan uzak tutmaya çalışan FKÖ'nün ulusçu lideri Yaser Arafat'a karşı pazarlık unsuru olarak kullanmıştı Hamas'ı. Krallığın stratejisi o tarihten sonra eksen değiştirdi ve şimdi tekrar Filistin devletinin kurulmasını "en yüksek ulusal çıkar" olarak görüyor.  

Ürdün ve Hamas'ın, her ikisinin de geçmişin güçlü bağlarını canlandırmada çıkarları bulunuyor. Ürdün, Batı Şeria (1950-1967 arasında Ürdün'ün parçasıydı) ile bağlarının 1988'de kesildiğini Hamas'ın kabul etmesini, Ürdün'ün iç işlerine karışmaya yahut da ülkedeki en nüfuzlu parti olan Müslüman Kardeşlerle siyasi bakımdan sarmaş dolaş olmaya son vermesini istiyor.  

Otoriteler, Hamas'la diyaloga koşut olarak, on yıl süren ve Hamas'la yaşanan gerginliklerin neden olduğu soğuk ilişkilerin ardından kanalları İslami akıma açtılar. Analistler, Ürdün'e karşı gittikçe büyüyen tehditleri zaptetmek amacıyla uygulanan önleyici bir taktik olarak görüyorlar bu hamleyi. 

Müslüman Kardeşler, kurulduğu 1946 yılından bu yana, geleneksel olarak dini bir devlet'te sosyal güvenlik valfi olarak hizmet etti; özellikle de hayâti kavşaklarda: 1951'de Ürdün Kralı I.Abdullah'a karşı suikast; sol partilere atfedilen askeri darbe iddiası; 1967 Arap-İsrail savaşı ve Ürdün ordusunu FKÖ'ye bağlı gruplarla mücadeleye sokan 1970'deki kapışma. 

Hamas, bölgesel müttefiklerinin onu mecbur bıraktığı sınırlı manevralardan ve Suriye, İran, Mısır ve Katar gibi muhataplarından usanmışa benziyor. Bir çok Hamas lideri, diğer ülkelere nazaran aşılmaması gereken kırmızı çizgilerin daha az bulunduğu Ürdün'de, stratetik bir derinlik buluyorlar. İran,  domino etkisiyle bölge çapına yayılan yumuşamadan memnun olmuyor: Suriye ve İsrail arasındaki dolaylı görüşmeler, Mısır'ın aracılığıyla Gazze'de tesis edilen sükûnet ve Hizbullah-İsrail arasında Almanya'nın aracılık ettiği esir değişimi. Tüm bu hamleler, ABD'nin dikkatini nükleer dosyadan uzaklaştırmaya yetmedi ve Hamas sonuç itibariyle kendisini dizginlemeye zorlandı.  

Ürdün, Hamas'la diyalogunun güvenlik eksenli olduğunu söylese de sızan haberlere göre Hamas'la yeniden kurulan ilişkileri İsrailli asker Gilad Şalit'in serbest bırakılması yönünde kullanacak –Gazze'de iki yıl önce yakalanan Gilad Şalit'in Hamas militanları tarafından halen gözaltında tutulduğuna inanılıyor. 

Dolayısıyla Hamas'la yakınlaşma ve onun yerel müttefiki Müslüman Kardeşler, gelecekte Batı Şeria'dan kalacak olanla bir tür birleşme adına Ürdün üzerinde baskı oluşması durumunda, güvenlik valfi olarak hizmet görebilecekler.  

Diğer taraftan Kral II.Abdullah, ani bir hamleyle geçen hafta Bağdat'ı ziyaret etti;  2003 yılında başlayan ABD işgaliyle savaş enkazına dönen Irak'ı ziyaret eden ilk Arap lider oldu. Ekonomik ve stratejik mülahazalar, kralın petrol zengini Irak'a gitmesiyle sonuçlandı. Bu adım, Ürdün'ün stratejik batı müttefiklerini, barış antlaşması ortağı İsrail ve yakın dostu Filistin Otoritesini öfkelendirdi. 

Ürdün, bu toplantıların, eski müttefiklerin siper değiştirdikleri ve bağımsız bir Filistin devleti ihtimalinin yavaş yavaş gözden kaybolduğu hızla değişen bir bölgede, seçeneklerini çeşitlendirme manevraları olduğunda resmi olarak ısrar ediyor; ve Ürdün'ün geleneksel müttefiki Abbas'ın otoritesini baltalamayı amaçlamıyor. Benzer şekilde, Ürdün, İsrail'le yaptığı barış antlaşmasını iptal etme veya  kendisine bağışlar sunan ABD ile stratejik ittifakı sürdürmekten vazgeçme planları da yapıyor değil.  

Ürdün, nehrin batısında muhtemel hayâti değişimlerin gerçekleşmesi öncesinde kartları yeniden karması gereken  bir safhaya ulaştı. Nitekim ABD Başkanı Bush'un, 2008 yılı sonunda Filistin devleti kurulmasıyla ilgili ettiği rüşvet-i kelâmı, buradaki siyasi çevrelerce ciddiye alınmadı. 

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın