Bizim milletimizin şuur altında “Cephede kazanıp, masada kaybetmek” gibi bir duygu vardır.
Spor müsabakalarında bile gözler, hep “Hakem oyunları”ndadır. Bir hile, bir bilek bükme, köşeye kıstırma, bir oyuna getirme beklenir hep.
Lozan bile bir noktada öyle duygularla okunur. Milli Mücadele'den başarıyla çıkılmış, Lozan'a Misak-ı Milli sınırlarını korumak için gidilmiş, ama Misak-ı Milli içindeki, Musul – Kerkük, Batı Trakya bırakılarak dönülmüştür. Ve halkta bu, “Masada kayıp” olarak yorumlanmıştır. Kıbrıs için de benzeri duygular taşır Anadolu insanı... 1974 Barış Harekatı başarıyla gerçekleşmiş, ama aradan 33 yıl geçmiş olmasına rağmen Avrupa Birliği'nin oyunları ile Kıbrıs'ın masadaki akıbeti ümit verici olmaktan çıkmıştır.
Gözlemlerime göre şu sıralar Anadolu'da böyle bir duygu kırılması yaşanıyor.
Salı akşamı Mehtap televizyonundaki “Düşünce Günlüğü” programına gelen seyirci mesajları büyük çoğunluğu ile bu kaygıyı yansıtıyordu.
Konu Cumhurbaşkanlığı seçimi idi.
Abdullah Gül'ün adaylığı ne olacaktı?
Milletin verdiği yüzde 46.6 oy ne olacaktı?
Ak Parti yöneticilerinin kafası karışık mıydı?
Birileri baskı mı yapmaktaydı?
Medyada Başbakan Erdoğan'a karşı yürütülen kuşatma harekatı sonuç mu verecekti?
Başbakan'ın seçimler sırasında seslendirdiği “Uzlaşma” sözcüğü, Ak Parti'nin halktan aldığı yüzde 46.6 oyu etkisiz hale getirmek için bir manivela haline mi getirilmek isteniyordu?
Mesajlar bu kaygı yüklü soruları taşıyordu.
Başbakan, seçimlerden hemen sonra “Bize oy vermeyen vatandaşlarımızın hassasiyetlerini de dikkate alacağız” demişti. Bu, galip bir liderin söylemi açısından çok olumluydu. Toplumun her kesiminin duyarlılıklarını gözetmek, iktidara zaferle gelen partilerin başarı şartıydı.
Ama iktidara gelen partiler, kendilerini iktidara getiren oyların hassasiyetlerini de düşünmek durumunda değil miydi?
Ak Parti liderliği “Bize oy verenler nasıl olsa bizi anlar, şimdilik ötekilerin yenilmişlik duygusunu tamir edip, onları sakinleştirelim” düşüncesine mi sürükleniyordu?
Evet, bu kaygı şu anda Anadolu'yu etkiliyor..
“Niye bu seçim yapıldı?” sorusunun doğru cevabının unutulmaması gerektiğini düşünüyor insanlar.
“Seçimlerde millet ne dedi?” sorusunun cevabının da...
“Seçimlere neden gidilir?” sorusunun cevabının da...
Soruluyor:
Abdullah Gül cumhurbaşkanı olabilecek liyakatte mi?
Cevabı “Evet” oluyor.
Soruluyor:
Abdullah Gül bunu haketti mi?
Cevabı “Evet” oluyor.
Soruluyor:
Abdullah Gül'e şu anda “aday olma” demek, haksızlık olmaz mı?
Cevabı “Evet” oluyor.
Ondan sonra “Gene de Abdullah Gül aday olmasın, çıngar çıkar” deniyor.
Bu, nasıl bir iş?
Hangi tiyatroyu oynuyoruz?
Türkiye, muhteşem bir ortamda yaşanan seçimlerden çıkıp örtülü hesaplara teslim mi olacak?
Bundan sonra seçimlere gidildiğinde halka ne söylenecek?
“Bize destek ver, şunları yapalım!”
Öyle denerek oy istenmedi mi halktan?
Oy istendi, oy verildi ama Ankara kriterleri başka!
Hani “Brüksel yolumuzu keserse Ankara kriterleri der gideriz” deniliyordu. Bunu Başbakan Erdoğan kaç defa söylemişti.
Oysa Ankara kriteri ile yürütemiyoruz demokrasiyi...
Birdenbire her şey, gerçekliğini kaybediyor.
Demokrasi, seçim, millet iradesi vs... Her şey bir gölgeye dönüşüyor.
Olay Abdullah Gül olayı değil. Tabii ki bu ülkede Cumhurbaşkanlığı yapmaya layık binlerce Abdullah Gül vardır. Belki daha değerlileri de vardır.
Ama hangi değerli insanın önüne hangi yol kesici tavrın konacağını bilemiyor Türkiye...
Olay, “Millet iradesi ne kadar belirleyici?” sorusunda odaklaşıyor.
Olay, “Seçimler ne kadar anlamlı, demokrasinin içi ne kadar dolu?” sorusunda odaklaşıyor.
Abdullah Gül'ü alalım, Tayyip Erdoğan'ı Cumhurbaşkanı yapalım... Var mısınız?
O da olmaz!
Onunla ilgili “olmazlar”ı, seçim öncesinde oynadık hep birlikte...
Şimdi Abdullah Gül'ü yeme, tüketme zamanı... İsteniyor ki, bunu da, onun yol arkadaşları yapsın... Birbirlerini yesinler, şenlik olsun...
Türkiye bir sınav veriyor.
Ak Parti de bir sınav veriyor.
Dilerim, sağlıklı bir sınav olsun bu. Türkiye kazansın. Ak Parti halktan aldığı yetki ile ülkeye, millete hizmet etsin. Türkiye'nin hizmete ihtiyacı var. Kol – kanat kesmek Türkiye'ye bir şey kazandırmıyor. Pek çok evladının kanadı kesildi bugüne kadar Türkiye'nin... Abdullah Gül'ün de kanadı kesilmesin derim.