Mısır-Türkiye ilişkilerindeki olumlu gelişme, iki ülkenin de çıkarına. Bölge halklarımızın çıkarlarını savunmak için dış politika eğilimlerinin yakınlaşması da güzel. Burada ilk sırayı Filistin sorunu, İsrail terörüne karşı duruş ve ekonomik işbirliği oranlarının yükseltilmesi alıyor. Umarım bu konulara Arap vatandaşların demokratik devrimlerinin etkin biçimde desteklenmesi de eklenir. Fakat Mısır-Türkiye ilişkilerinin gelişimi ve Türk modelinin birçok meziyeti, bizleri bu modeldeki bazı eksiklikleri görmezden gelmeye veya Türk dış politikasını değerlendirirken aşırı olumlu davranmaya sevk etmemeli.
Erdoğan liderliğindeki AKP, Türk politikasını demokratik ortama götürmekte başarılı oldu. Ancak Türkiye, hâlâ Türk vatandaşlarla farklı etnik kökenlere sahip vatandaşları, özellikle de Kürtler, arasındaki hukuki, siyasi ve ekonomik eşitlik dosyasının idaresinde tökezliyor. Kürtlerin Türk otoritelerinden gördükleri baskıya, bu otoritelerle mücadeledeki askeri isyana dair uzun ve sıkıntılı bir tarihleri var. Kürtler, Türk vatandaşlarıyla tam eşit bir konuma henüz kavuşamadı. Siyasi, ekonomik ve kültürel hakları, hâlâ ‘ikinci derece vatandaş’ olarak tanımlanmalarını haklı çıkaracak biçimde eksik.
Türkiye’de Kürtlerin yoğunluklu yaşadığı bölgeleri birkaç kez ziyaret etmiş, oradaki şartları görmüştüm. AKP yönetiminin bazı kısmi iyileşmelere rağmen yeterli derecede eşit garantiler vermediğini düşünen Kürt eylemcilerle konuşmuştum.
Pragmatik bir yaklaşım
Neticede Türk dış politikasının da bazı eksiklikleri var. Başta Suriye lideri Beşşar Esad olmak üzere, Arap diktatörlerle stratejik işbirliği var. Türkiye bugün İsrail’e karşı iyi bir politika benimsiyor. ABD ile işbirliği ve NATO’daki rolü çerçevesinde bağımsız bir alanı var. Fakat dış politika eğilimlerinin tespitinde insan haklarına ve demokrasiye bağlılık, Mısır devrimi öncesinde etkin bir faktör değildi. Erdoğan hükümeti, bu konuyla pragmatist bir ilişki kurdu. Dolayısıyla Türkiye, Arap halklarına demokrasi sevgisi ve despotlara karşı ayaklanma yönünde ilham verdiğini iddia edemez. Zira Arapların ilhamı, Tunusluların, Mısırlıların, Libyalıların, Suriyelilerin ve diğerlerinin toplu bilincinin seçtiği bir zamanlama içinde kendi içlerinden gelmişti. Olumlu yönlerine rağmen Türk modelini kutsama hatasına düşülmemesi bağlamında uyarıda bulunmak için, bu eksiklikleri göz önünde bulundurmalıyız. (Mısır gazetesi Şuruk, 15 Eylül 2011)
Kaynak: Radikal