Erdoğan'ın Suriye gezisi ve eş zamanlı Suriye ile Siyonist rejim arasında arabuluculuk çabaları, bölgede barışın tesisi için kararlığını; İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi'nin de ülkenin dış menfaatlerini, kırmızı çizgilerini yeniden tarif etmekte ve hatta bütün dış ilişkileri yeniden gözden geçirmekte olduğunu gösteriyor.

Türkiye coğrafi konumu nedeniyle özel bir öneme sahip, üç bölgenin (Ortadoğu, Balkanlar, Avrupa) yolunun kesiştiği yerde bulunuyor. Batı, böyle bir jeopolitik ve jeostratejik konuma bakarak hep anlaşmazlıkları çözmek için bölgenin aktif oyuncusu olarak Türkiye'den yararlanmaya çalıştı.

Bu yüzden de Türkiye, geçtiğimiz on yılda askeri ve diplomatik açıdan bölgedeki değişimlerde hep yaratıcı aktördü. Ancak bölgede güç dengeleri değişti. Yine de bütün güçlüklere rağmen Avrupa Birliği'ne girme emeliyle birlikte Erdoğan liderliğindeki Ankara, dış politikasını değiştirip Araplarla stratejik ortağı İsrail arasında barışı sağlayarak bölgede tarihi rölüyle kalmak istiyor. Diğer taraftan, Kuzey Irak'ta Kürt teröristlerin (PKK) varlığı, Kürt nüfuslu bölgelerde kanlı çatışmaların sürmesi Irak'la olan ilişkilerini giriftleştiriyor.   

Irak makamları, Türk Ordusu'nun Kuzey Irak'a operasyonlarını Türkiye'nin bölgede nüfuz alanını genişletme çabaları olarak yorumladılar. 

Bununla beraber Türk makamları, Iraklı yetkililerle görüşürken Irak'ın toprak bütünlüğünü savunmaya ve iki ülke arasındaki ilişkilerin hararetinin yükselmesine mani olmaya gayret ediyorlar.

Türk makamları aynı şekilde Suriye ile ihtilaflarına ve Suriye'nin önceki yıllarda teröristleri himaye etmiş olmasına rağmen bunları unutup Araplarla İsrail arasındaki anlaşmazlığın çözümü için yeni adımlar atmaya çalışıyorlar.

Bu sıralarda Beyaz Saray'ın, Suriye'nin atom bombası yapmaya çalıştığı yönündeki iddiaları ve İsrail'in, Suriye'nin askeri merkezlerini vurmaya hazır olduğu açıklaması Şam-Washington ilişkilerinde önemli gerginliklere neden oldu.

Bu nedenle bazı dış politika uzmanları Türk hükümetinin Suriye ve İsrail arasındaki muhtemel arabuluculuğunun üzerinde duruyor ve bölge dengeleri açısından böyle önemli bir rolün Türk İslamcılarına nasip olacağını belirtiyorlar. 

Türkler aynı zamanda İsrail'le de ikili işbirliğini devam ettirmeye, Avrupa'daki Siyonist lobiden Avrupa Birliği üyeliği için yararlanmaya çalışıyorlar. 

Türkiye ve İsrail 1990 yılında arkeri ve istihbarat alanlarında stratejik işbirliği yoluna girmişler, ancak bölgedeki savaş ve Irak'ın, Amerika'nın öncülüğündeki İtilaf kuvvetlerince işgali, İsrail istihbaratının Kuzey Irak'taki karışık faaliyetleri, iki taraf arasındaki ilişkileri zayıflatmıştı. 

Bu bakımdan Ankara, Araplarla İsrail arasında ikili oynayarak, bölgedeki prestijini ve diplomatik sahadadaki etkinliğini korumaya çalışıyor.

Aynı şekilde Siyonist rejimin Filistin bölgelerine sadırısının ve Güney Lübnan'da çatışmaların sürmesi yüzünden bölgenin vahim durumu, Siyonist makamları da zor durumda bırakıyor. Siyonist rejimin yöneticileri durumu kontrol altına alabilmek amacıyla Hizbullah ve Hamas'la kopan ilişkileri onarmak ve İran lehine bozulan dengeleri eski haline getirmek için ellerinden geldiğince harcamaya hazırlar.

Şüphesiz, Lübnan'daki Hizbullah güçleri ve Hamas'la olan manevi bağları ve Suriye ile olan stratejik ilişkileri sayesinde İslamî İran'ın bölgede eli güçleniyor. Bu nedenle de Siyonist rejim, Türklerin bölgeye ilişkin planıyla İran'ın nüfuzunun genişlemesini önlemeye çalışıyor. Halihazırda Türkiye de bir taraftan İran, Suriye ve Arabistan gibi bölgenin önemli ülkeleriyle diğer taraftan da İsrail ve Batı'yla sıkı ilişkiler kurarak Avrupa Birliği yolunda ilerliyor.  

Aslında Türkiye, Ortadoğu ile Avrupa ve Amerika arasında rol oynamak istiyor. Türkiye makamları, kendilerini çok uygun bir model olarak göstererek, bölge hakimiyetinde söz sahibi olmak için yeni bir girişim başlattılar.

Kaynak: Mehr News Agency

Farsça aslından Türkçeye Dünya Bülteni için çeviren: Kadir Turgut