Politik İslam, son zamanlarda İslam dünyasında önemli bir rol oynuyor ve yakın dönemde İslami anlayış orijinli partileri iktidara taşıdı. İslam dünyasının kalbindeki Türkiye, demokrasi ve politik İslam'la ilgili dikkat çekici bir tecrübeye sahiptir.
İslami bir geçmişe sahip iktidar partisi AKP, 22 Temmuz seçimlerinde meclise girdi ve sonunda kurucularından eski dışişleri bakanı Abdullah Gül'ü, başörtülü eşiyle birlikte Çankaya'ya taşıdı.
Muslim Affairs (Müslümanların Sorunları Komitesi) tarafınadan, İslam dünyasının önemli bir parçası olarak Türkiye'deki politik İslam'la ilgili çok sık sorulan aşağıdaki sorulan sorulara cevaplar şöyle.
1- 1923'te Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Türkiye'deki dini durum nasıldı?
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde modern Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından hemen sonra devletin resmi kurumları, ordu ile merkezi bürokraside temayüz ettiler ve yönetici laik elit, Türk siyasetinden İslam'ın her türlü rolünü sert bir şekilde reddetti.
Cumhuriyet, Osmanlı dönemini hatırlatan fesi yasakladı, Arap alfabesinin yerine Latin alfabesini getirdi ve ülkenin dini kurumlarını kontrol altına aldı. Osmanlının din bilginlerinin oluşturduğu ulemanın yerini devlet bağlantılı çağdaş reformcu entelektüeller aldı.
2-Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana devletin dine yönelik politikası hep aynı mıydı?
Hayır, devletin İslam'a yönelik politikası, politik kar-zarar düşüncesinin belirlediği değişimlerine bağlıydı.
1980 darbesinden sonra ordu, İslam ve ulusalcılığın bir karışımı olan Türk İslamı Sentezi stratejisini kabul etti. Türkiye'deki laik sistemin koruyucusu olduğu varsayılan ordu, paradoksal bir şekilde açık komünizm tehdidini kontrol altına almaya yönelik ulusalcı amaçlarına dini prensipleri yerleştirmeye çalıştı.
Dahası ordu, yükselen önemli İslami elit arasında geniş çaplı bir meşruiyet elde etmek, sosyolojik olarak daha homojen ve daha az aktif bir İslami toplum oluşturmak için dini sembollere ve kurumlara güvendi.
1990'da İslami partilerin yükselişi tarafından harekete geçirilen cumhurbaşkanı Özal, Türk halkına bir alternatif sunmak amacıyla yeni bir yorum geliştirmeleri için devlet yanlısı reformcu teologları davet etti.
Ilımlı, şiddet içermeyen İslami bir sivil toplum hareketi olan Gülen hareketi, 1990'larda devletin dini gruplara yönelik politikasını en iyi şekilde gösterebilir. Kurucusu Fethullah Gülen'in adını alan hareket, İslam'ın devlete ait olan Türk İslamı Sentezi'ne yanaşan Türkiye'nin kurumsal laik sistemiyle diyalogu savunan ve her türlü direniş veya şiddet hareketini reddeden ılımlı bir versiyonunu savunmaktadır.
Yine de devlet ve Gülen hareketi arasındaki ilişki öngörülemez savrulmalara bağlıydı.
Özal, Fethullah Gülen'e sivil koruma sağladı. Dahası Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 1997'de Gülen'in kurumlarının birinden bir ödül bile aldı. Fakat aynı yıl içinde ordu İslami Refah Partisi'ni devre dışı bıraktığında Gülen'e artık hoşgörü gösterilmedi.
3- Bu kesintisiz politika, 1980'lerde kendi ayakları üzerinde durabilen İslami partilerin yükselişini nasıl etkiledi?
Devletin, İslam'ı Kemalist bir modelde konuşlandırma girişimleri, İslamcı partilerin sivil alanda meşruiyetlerini genişletmeleri için gereken zemini sağladı.
Türkiye'deki İslami partilerin önde geleni olan Refah Partisi, Toplu İş Sözleşmesi'nden (TİS) kaynaklanan marjinal özgürlükten en fazla yararlanan organizasyon olmayı başardı. Partinin güçlü kurumsal yapısı, yönetici elitin ekonomi politikalarından yara almış köylü ve kentli kesime ulaşmasını ve onlarını desteğini almasını mümkün kıldı.
Buna ek olarak CHP'nin işlevsizliği, Refah partisine "Adil Düzen" adlı programını savunmasına izin verdi. Program adaleti yerine getirmeyi, sosyal ve ekonomik alanın güvenli hale getirmeyi, devlet ile halk arasında işbirliğini, iltiması ve kendisinden önceki iktidar partilerinin başaramadığı yoğun yolsuzluğu yok etmeyi hedeflemişti. Bu açıdan parti, Türk orta sınıfı ve sivil toplum kuruluşları olan tarikatların genel çıkarlarıyla birleşti.
Sonuç olarak, insanlar İslami partilere Kemalist elitin alternatifi olarak bakmaya başladı.
4- 1980'lerde İslami partilerin yükselişi sadece laikçi partilerin sosyo—ekonomik sorunları dile getirmelerindeki başarısızlık nedeniyle midir?
Aslında İslami partilerin yükselişinin pek çok diğer nedeni var. En önemlisi, 1980 askeri darbesine ve sosyo-ekonomik şartlarına bir cevap olarak Türk halkı; demokrasiyi, serbest pazar ekonomisini ve hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmede ısrarcıydı.
Sonunda Türk toplumu, siyaset ve ekonomide daha fazla özgürlük elde etti. Bu demokrasi ve pazar ekonomisi, marjinal İslamcı grupların düşüncelerini halka sunmaları için yeni bir alan açtı.
Buna ek olarak bu yükseliş, İslami ticaretini oluşturan yeni bir elitin, medyanın hatta entelektüellerin yükselişine bağlandı.
İslami elit, bir kültür sembolizmi süreci başlattı. Örneğin pek çok şehirli Türk kadını kurumsal seküler elite muhalefetin bir sembolü olarak tesettüre girdi. Tesettürlü olmak, İslam'ı Türk kimliğinin ayrılmaz bir parçası olarak görmede ve modernlik ve gelişmeyle uyumsuz olduğu varsayılan tipik İslam'a meydan okumada yeni bir akımı sembolleştirdi.
Kültürel sembolizm, 1990'larda başlayan kültürü siyasetle birleştirme sürecinden önce gerçekleşti. 1995 parlamento seçimlerinde tesettürlü kadınlar, Refah partisinin tercih edilmesi için kadınları harekete geçirmede büyük bir rol oynadılar.
Dahası sosyo-kültürel düzeyde Türk entelektüeller çoğulcuğun Türkiye'yi, devletin uyguladığı tek tipçilikten daha fazla ileri götüreceğini ileri sürerek Türkiye'nin otoriter idaresine meydan okumaya başladılar. Fehmi Koru ve Ali Bulaç gibi önemli aydınlar, Türkiye'nin İslami unsurlarından vazgeçmeden batıya yakın demokratik bir devlet modeli oluşturabileceğini ileri sürdüler.
5- Türkiye'de İslami partiler ilk olarak ne zaman kuruldu?
Necmettin Erbakan, 1970'te Milli Nizam Partisi'ni kurdu. Fakat Mart 1971 askeri darbesinden sonra Anayasa Mahkemesi, partinin Türkiye'nin laik sistemine yakın bir tehdit oluşturduğunu iddia ederek kapattı. Erbakan'ın arkadaşları 1980 askeri darbeden sonra aynı kaderle yüzleşen Milli Selamet Partisi'ni kurdular.
1980'lerde Ali Türkmen Refah Partisi'ni kurdu. Ahmet Tekdal'ın liderliğinde parti 1984 seçimlerinde %4,4 oranında oy aldı. Bu tarihten sonra Refah Partisi aşamalı bir şekilde oy oranını arttırdı.
Sonradan Erbakan, partinin liderliğini devraldı ve 1995 seçimlerinde partinin Doğru Yol Partisi ile birlikte bir koalisyon hükümeti öncülük eden büyük bir zafer elde etti.
Refah Partisi'nin başarısı, İslami hassasiyete sahip çevreyi cezp etme kabiliyetinden kaynaklanıyordu. Buna ek olarak partinin kazandığı belediyelerde, belediye başkanlarının iltimas ve sosyal adaletsizlik düzeyini düşürmeleri partinin halk desteğini arttırdı.
1997'de ordu Refah Partisi'ni devre dışı bıraktı. 1998'de parti kapatıldı ve yerine Fazilet Partisi kuruldu.
6- AKP ne zaman ve nasıl başladı?
Eski İstanbul belediye başkanı Recep Tayip Erdoğan, Refah Partisi'nin diğer reformistleri ile birlikte kendilerini partinin gelenekçi grubundan ayırdılar. Refah Partisi'nin gelenekçileri kısa sürede kapanan Fazilet Partisi'nden sonra Saadet Partisi'ni kurarlarken yenilikçiler 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi'ni kurdular.
7- AKP'nin ideolojisi nedir? Son iki seçimde neden ezici zaferler elde etti?
AKP liderleri kendilerini "muhafazakâr demokratlar" olarak tanımlıyorlar. AKP'nin programı, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, sivil toplumun, insan haklarının, küreselleşmenin ve Türkiye'nin AB'ye girişinin altını çiziyor.
Önceki İslami partilerin aksine AKP liderleri, ona muhalefet etmekten çok devletin kurulu sisteminin içinde çalışmayı tercih ediyorlar. Buna ek olarak AKP, batı karşıtı söylemi izlemiyor.
Kasım 2002'de AKP, parlamento seçimlerinde %34 oranında oy aldı ve iktidar partisi oldu. AKP'nin 2002 ve 2007'deki parlak başarısı, onun sosyo—ekonomik ve politik alanlarda bazı gelişmeler ortaya koyma becerisine bağlanabilir.
Sonuç olarak AKP, fakir kırsal ve göç bölgelerinin yanı sıra reformistlerin, orta sınıfın ve gençliğin desteğini almayı başardı.
2007'de AKP, parlamento seçimlerinde %46,6 oranında oy alarak mutlak bir zafer kazandı. Gözlemciler ve analistler bu zaferi partinin, enflasyonu düşürmede, doğrudan yabancı yatırımı çekmede, eğitim ve sağlık hizmetlerinde yapılan reformlarda, AB ile müzakerelerde ilerleme kaydetme, yolsuzluk ve iltimasın seviyesini düşürmede gösterdiği başarılara bağladılar.
Ayrıca Türkiye'nin demokratik sürecine askeri müdahale tehdidi, Türk halkının geniş kesimlerinin demokrasiye desteği ve böylesi müdahalelere karşıtlığın bir işareti olarak AKP için oy kullanmasını sağladı.
8- Türkiye politik İslam'ının temel özellikleri nelerdir?
Reform ve gelişme Türkiye politik İslam'ının üzerine oturduğu en önemli temellerdir.
Lübnan'daki Hizbullah'la ilgisi olmayan Türkiye Hizbullahı gibi küçük gruplar dışında Türkiye'deki İslami partilerin çoğunluğu, kurulu rejimi değiştirmek için şiddet veya dayatmacı girişimleri reddediyor.
En önemlisi ise Türkiye'deki politik İslam'ın evrimi, demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve hesap verebilirlik düşüncesini absorbe etmek için keskin bir şekilde değişmesidir.
Not: Amr Taha bağımsız bir yazardır. Kahire'deki Amerikan Üniversitesi'nde siyasi bilimler programına devam ediyor. Uluslar arası ilişkiler ve uluslar arası hukuk alanlarında uzmandır.
Çeviren: Ali Karakuş