Avrupa'da AKP'yi kapatma davasına tepkiler büyüyor. Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile hafta içinde Hollanda'da geçirdiğimiz iki gün sırasında da buna tanık olduk. Tepkiler büyüdükçe de Türk yargısının uluslararası saygınlığını zedeleyen sözler geliyor.
Hatırlanacaktır, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, "demokratik bir ülkede böyle bir davanın amacını anlayamadığını" söyleyerek, "Savcılar her ülkede tuhaf işler yaparlar ama (Türkiye'deki) bu durum astronomik derecede tuhaf" diye konuşmuştu.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat Ria Oomen-Ruijen de önceki gün konuyla ilgili olarak "Türkiye'de herkesin güvenebileceği bir yargı maalesef yok" demiş ve "yargı reformunun gerekliliğinden" söz etmiş.
'Özgürlükler Kalesi'nde durum
Kapatma davası Babacan'ın Hollandalı muhatapları tarafından sorulan soruların da başındaydı. Dünyanın en eskilerinden biri olan ve "Presidium Libertatis" (Özgürlükler Kalesi) olmakla övünen Leiden Üniversitesi'nde de durum aynıydı.
Kalabalık bir öğretim üyesi ve öğrenci topluluğuna konuşmasından sonra Babacan'a sorulan ilk soru da bu oldu ki kendisi konuşmasında kapatma meselesine değinmemişti.
Soruyu soran rektör yardımcısı, "Sayın Bakan, bu meseleyi anlamakta zorlanıyoruz. Ülkenizde neler oluyor söyler misiniz?" diye konuşması üzerine, Babacan, partisi hakkındaki iddiaları anlatarak şöyle konuştu:
"Marjinal olmayan ve halktan güçlü destek almış bir partiyi kapatma girişimiyle karşı karşıyız. Bu çağdışı (anachronistic) bir durumdur. Sizin eski dışişleri bakanlarınızdan biri bunu burada 'sürreal (gerçeküstü) bir durum' olarak niteledi."
Geçen cumhurbaşkanı seçimi çerçevesinde yaşananları da anımsatan Babacan, "Şimdi yeni bir badireyle karşı karşıyayız, ama bunu da aşacağımız konusunda umutluyum" dedi.
Bu sözleri, aralarında çok sayıda Türk öğrencinin de bulunduğu salondakilerden coşkulu bir alkış aldı.
Kendisine Türkiye'ye dönüşümüzde uçakta, kapatma davasını "sürreal" olarak niteleyen eski bakanın ismini sorduk ama vermedi. Öğrendiğimiz kadarıyla bu bakan Türkiye'de büyükelçilik de yapmış olan Bernard Bot'tu.
AKP model olarak inceleniyor
Bu arada, bu tepkilerin Batı'yla sınırlı olduğu sanılmasın. Son günlerde, başta El Cezire televizyonu olmak üzere, Ortadoğu'daki medya kuruluşlarının konuyla ilgili sorularıyla karşılaşıyoruz.
Genel havaları ise "Hani Türkiye halkın iradesine saygı gösterilen bir demokrasiydi?" şeklinde. Zira "İslamcı" diye bilinen bir partinin demokratik sistem içindeki yükselişi bölgede yakından izleniyor. AKP'nin bu durumu bir "model" olarak inceleniyor.
Partinin kapatılmaya çalışılması bu nedenle hayal kırıklığına yol açmış bulunuyor. Bu dava, "demokratik seçimi kaybetmeyi hazmedemeyenlerin karşı darbesi" olarak niteleniyor.
Yabancıların Türk hukuk sistemini kinayeli ifadelerle eleştirmeleri tabii ki hoş değil. Fakat Türkiye'den yansıyanlar buna maalesef elveriyor. Bu nedenle de hem Batı'da hem de Doğu'da "Türkiye'de garip şeylerin olduğuna" dair izlenim yayılıyor.
Kaynak: Milliyet