Türkiye- Suriye ilişkileri tarihi bir sınavdan geçiyor. Özellikle iki ülke arasındaki sınır bölgesinin dünyanın en sıcak bölgelerinden birine dönüşmesi, karşılıklı bombardımanlar, her iki tarafta da askeri hazırlıkların başlaması ve Türkiye'nin ateşli ifadeleri bu ilişkileri daha da kritik bir noktaya sevk ediyor. Yani özetle, şu an yaşanan her şey, savaş kapılarının açılmaya başladığına işaret ediyor.

Kısa bir süre önce, Türkiye, Rusya'dan kalkan ve Suriye'ye ait sivil yolcu taşıyan uçağı teftiş amacıyla kendi sahasına indirmeye zorladı. Bu olaydan hemen önce de Türkiye meclisinde Suriye'ye askeri müdahale konusu tartışılarak anlaşmaya varıldı. Bu iki olayla beraber Türk tarafından Suriye'ye aralıklarla atılan bombaların da ardı arkası kesilmedi.

Şu an, atılan bu adımlar ve Erdoğan'ın oyunun kurallarının değiştiğini anlatan sözleri, Suriye krizi boyunca Türkiye'nin takip ettiği - muhalifleri desteklemek ve onlara silah temin etmenin yanı sıra rejimin düşmesi için bölgesel ve ulusal aktörleri etrafına toplamak şeklindeki- yumuşak siyasetin, doğrudan bir savaş politikasına dönüştüğünün bir tercümesi şeklinde algılanmakta.

Belki de, bu konuda Türkiye'den gelen ilk mesajın gerçek nedeni, yaklaşık 20 aydır devam eden Suriye devrimine ve bu devrimin yarattığı krizin sonuçlarına daha fazla katlanamıyor olmasıdır. Çünkü Suriye'de yaşananlarla birlikte, Türkiye'nin doğusunda ve Suriye'nin güneyindeki Kürt milislere destek vererek Türkiye'nin ulusal güvenliğine zarar vermesiyle tehlike çanlarının çalması, Erdoğan'ın muhaliflerini de besliyor. Ülkenin en güçlü muhalefeti olan Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu durumdan istifade eder şekildeki açıklamaları bunun bir örneği. Bu nedenle, Türkiye'nin tutumundaki bu tırmanış, sadece Ankara'nın Suriye rejimine karşı olan siyaseti veya Suriye'den gelen ve beş Türkün ölümüne yol açan bombalardan kaynaklanıyor değil. Bundan sonrasında Türk makamlarından beklenen, özellikle meclisten yeşil ışık alan Türk ordusunun topraklarında yapacağı faaliyetlerde göstereceği hassasiyet... Çünkü iki ülke sınırı arasında şu an başlayan çatışmalardan çıkan senaryoların tam bir savaşa dönüşmesi kuvvetli ihtimaller arasında. Bu senaryoya göre, Türk ordusu sınırında askeri yığınak yapıp NATO'nun silahlı desteğinden de güç alıyor. O zaman ortaya çıkan soru ise şu: Savaşın kapıları artık sonuna kadar açıldı mı?

Bir takım Türk analistler, Türkiye'nin bu reaksiyonunu siyasi olarak yorumluyor ve Suriye'ye sıkı bir mesaj gönderme derdinde olduğunu düşünüyor. Mesaj ayrıca, Adalet ve Kalkınma partisinin Suriye krizinde rejime karşı güvenilirliğinin kalmadığına dair bir notu da barındırıyor. Yani bir diğer deyişle, atılan bu adımlar savaşa giden yolda atılan adımlar değil, yalnızca Suriye krizinin Erdoğan hükümetine yansımaları. Aynı analistlere göre, alınacak olan savaş kararı, Türkiye'den ziyade Amerika'ya ait olacak. Özellikle Ankara, çıkabilecek herhangi bir Türkiye-Suriye savaşının, karşısında İran, Rusya ve Irak'ı da göreceği bölgesel bir savaşa dönüşeceğinin farkında. Böyle bir durumda ise tüm bu taraflar Türkiye'nin içlerine kadar girip büyük bir hasara yol açabilir. Bu görüşü savunanların tam aksini iddia edenler de var. Onlara göre, Türkiye'nin Suriye sınırını bombalamasının arkasında askeri bir senaryo yatıyor. Bu senaryoya göre savaşın kapıları mecliste kabul edilen tezkereyle açıldı. Buna bir de NATO'nun desteği eklendi. Bu nedenle Türkiye'nin her hareketi, çatışma hazırlığı içinde olduğunu gösteriyor. Türk siyasetinin şu an Suriye devrimine karşı olan duruşundaki gerçek de, Türkiye'nin Esad rejiminin gitmesini istemesi ve ikili ilişkilerin de bozulmasıyla bu durumun geri dönüşü olmayan bir aşamaya gelmiş olması.

Türkiye- Suriye savaşıyla ilgili ihtimalleri göz önünde bulundururken atlanmaması gereken birkaç durum var:

1. Türk tarafı, iki ülke arasında çıkacak savaşın devrime inanan ve rejimin düşmesini isteyenler üzerinde büyük bir etkiye sahip olacağını düşünüyor. Özellikle Suriye hükümetiyle Özgür Suriye Ordusu arasındaki çatışmalar ileri seviyelere gelmişken, Türkiye'nin araya karışması düşüncesi bir takım korkuları da beraberinde getiriyor.

2. Türkiye'nin Suriye'ye savaş açması durumunda, Türkler Arap topraklarında işgalci millet konumuna düşecek ve bu da Osmanlıya geri dönüşü hatırlatacak. Bu ise, Türkiye'nin Arap devletlerindeki imajını olumsuz hale getirecek. Bunun yanı sıra savaş, Türkiye'de bulunan Suriyeli muhalifleri de fazlasıyla rahatsız edecek.

3. İki ülke asındaki savaş, Suriye'nin Kürdistan İşçi Partisi(PKK)'ni bir takım silahlarla, özellikle de gelişmiş füze ve uçaksavarlarla desteklemesine yol açabilir. Böylesi bir ihtimal, Türkiye'de iç kıvılcımlanmaya ve PKK'nın lojistik güçleri sayesinde devletin büyük bir savaş alanına dönüşmesine neden olabilir. Ayrıca sınırda hızla ilerleyen PKK'yı, Suriyeli, Iraklı, İranlı ve Ermenistanlı dostları da yalnız bırakmayacaktır.

4. Türkiye tarafından alınacak savaş kararı İran, Rusya, Irak ve Hizbullah gibi Suriye'nin müttefiklerini de bölgeye yönlendirecektir. Bu müttefikler bölgeye eli boş gelmeyeceklerdir. Özellikle Suriye'nin güvenliğinin kendi güvenliğine bağlı olduğunu iddia eden İran ile Suriye rejimi aleyhine alınan her kararı veto eden Rusya'nın boş durmayacağı açıktır.

5. Suriye ile savaş, Amerika'nın kararı olmadan gerçekleşemez ve NATO'nun silahları da bu savaş için temel araçtır. Özellikle Suriye, gelişmiş silahlara sahip olduğundan dolayı etkisi yüksek olan füzeler Türk topraklarını delecektir. Bu nedenle bireysel olarak ilan edilen savaş macera olarak yorumlanacak ve Türkiye'de büyük yankılar uyandıracaktır. Bunun yerine Türkiye, doğrudan müdahaleyi reddedip akıllıca bir siyasi savaş izleyebilir.

Ancak, sayılan tüm bu hususlara rağmen, savaş ihtimali belirmeye başladı. Burada bazı gözlemciler Türk pozisyonunun karşılaşacağı iki sorunu gündeme getiriyor:

a. Erdoğan hükümeti, Suriye'de ve tüm Arap coğrafyasında Esad'ın devrilmesinin başlangıcını planlamaya başladı. Yalnız, sınırda ateş açmaktan uzak durmalıdır. Yoksa bu gerçekleştirmek istediği hedefe zarar verecektir. Çünkü bu durumda, eğer Esad rejimi devrilmezse rejimle ve onun yandaşlarıyla ilişkili olan tüm taraflarla bağını koparan Erdoğan hükümeti iflas edecektir.

b. Erdoğan'a göre, Amerika'da yapılacak olan seçimlerden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu yüzden, seçimlerin sonuna kadar bir savaş senaryosu hazırlanmalı, içerden bir kale hazırlanmalı ve bunun için uluslararası tüm kurumları seferber etmeli. NATO'nun özellikle Ankara'nın yanında olduğuna dair yaptığı vurgular bunun için iyi bir zaman olduğuna işaret ediyor. Buradan sonra söylenecek tek söz ise, Erdoğan'ın bu çabalarının iki ülke arasındaki kaçınılmaz savaşın başladığını gösteriyor olduğudur.

Kaynak: Elaph

Dünya Bülteni için tercüme eden: Tuba Yıldız