Türkiye, Arapça kanalını bir kutlamayla açtı. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ve beraberinde devletin ileri gelen erkânı da bu kutlamaya katıldılar. 

Peki bu adım ne oldu da niçin şimdi atıldı? Özellikle de bölgesel ve büyük devletler daha önce aynı adımı atmışken. Arap bölgesine yönelik Arapça uydu kanalları açıldı ancak sonuç hedeflerin boyutuna oranla cılız kaldı. Arap iletişimcilerin ve siyasilerin yöneltmesi gerekli büyük soru şu: Bölgeye yönelik bu ilgi niçin? Üstelik bu bölgenin yabancı ve bölgesel güçler tarafından iki ülkesi işgal altındayken, petrol, doğalgaz, nehirler ve tarıma dair büyük ekonomik kaynaklarıyla kıyaslanamayacak kadar korkunç ekonomik geri kalmışlık içindeyken, halklar zulüm, yolsuzluk ve hayatın bütün alanlarındaki rekor düşüş kurları altında ezilirken Arap halklarıyla konuşmak için niçin büyük medya bütçeleri harcanıyor? Arap vatandaşın bu derece ilgi gösterilecek ve medya bağlamında bu ölçüde şımartılacak ne kıymeti var?

Bu sorulara cevap vermeden önce Arapça kanallarıyla bize seslenen ülkelerin isimlerini zikretmek gerekli: Amerikan 'El Hurra', Britanya 'BBC', Fransız 'France 24', Alman 'DW', Kore 'Arirang', Rusya 'Rusya El Yevm', İran 'El Alem' ve bu hafta katılan 'TRT El Türkiya'. Bu ülkelere ve biz Araplara özel sebepler bir yana birçok nesnel sebep, bölgeyi medya imparatorluklarının iştahını kabartır hale getirdi. Arap ülkelerinin içinde bulunduğu büyük 'uygarlık' gerileyişi, gelenek ile modernlik arasındaki çekişmenin, insanlık gemisinde ilerleme ve etkilemenin etkeni olan değerler sisteminin çöküşünün sonucu olarak bölgenin kimliğinin kaybolmasına yol açtı. Bu gerilemenin hiç kuşkusuz Arap medyasında da etkisi var. Bu durum, yabancı medyanın boşluğu doldurmasına alan açtı. Burada akılları ve kalpleri kazanma savaşında ülkelerin hedefleri farklılık arz etmekte.

Erdoğan Türkiye'si -Osmanlı Türkiye'si demiyoruz- Arapların skandal derecedeki acziyetinin üzerini örten siyasî tutumlarıyla Arap halklarının kalbine daha yakın olduğunu ispatladı. Erdoğan'ın Arap zirvesindeki konuşması az buz bir konuşma değil. Bu adam Arap sokaklarının diliyle konuşurken zirvenin kapanış bildirisi, Arap politikasının gerçek durumundan uzak resmî hayal vadisinde şakıyordu. Türkiye bu adımı atarken insanların duygularına hitap eden, onların diliyle konuşan ve durumlarını ifade eden Türk dizileri tufanıyla zemini hazırladı. Arap ve Körfez dizileri ise hep aynı içerikleri tekrarlıyordu. İzleyici bu dizileri bıraktı, ruh ve metin olarak yenilerini aramaya başladı. Bu ifadeler bizlerin bu Türk dizilerinin içeriğiyle hemfikir olduğumuz anlamına gelmez. Daha çok Türk medyasının başka ülkelerin medyalarına karşın medya rekabeti savaşını daha az maliyet ve daha geniş kapsamlı etki bırakarak kazandığını vurguluyoruz.

Kanımca Türkler, Arap ve Türk toplumları arasındaki büyük benzerlik ve ortak tarih sebebiyle Araplara yönelik televizyon kanallarında başarılı olacaklar. Diğer ülkelerin kanalları bu özelliğe sahip değil. Kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarını gündeme taşıyorlar ama istenen başarıyı elde edemediler. AKP hükümeti politikasının Arap komşularla izlediği uzlaşı dili, yeni Türk kanalının zorlama ve tehditle değil, karşılıklı çıkarlar ışığında hedeflerine ulaşmasına destek olacaktır. Katar gazetesi El Arap, 5 Nisan 2010
 
Kaynak: Radikal