Bu hafta, Türkiye ve Ermenistan diplomatik ilişkiler tesis etmeyi, iki ülke arasındaki kapalı sınırları açmayı ve uzun zamandır var olan ihtilafları çözmeyi ve yakın işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan bir dizi müzakereler başlatma ve güven artırıcı önlemler alma niyetinde olduklarını açıkladılar.
Bu protokollerin Ankara ve Erivan tarafından onaylanması gerekiyor elbette ve bazı önemli siyasi engeller de yok değil. Fakat İsviçre aracılığıyla varılan bu yeni mutabakatlar, Karadeniz'deki bölgesel istikrarı dönüştürebilir. Avrupa ve ABD çıkarları adına da iyi haberlerdir bunlar.
Bu olumlu gelişmeler, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sargisyan'ın daveti üzerine geçen Eylül ayında Türkiye-Ermenistan futbol karşılaşmasını izlemek için Erivan'a gitttiğinde yapılan açılımın doğrudan sonucudur. Benzeri görülmemiş ve çığır açıcı bir ziyaretti bu.
Daha esaslı olan, her iki taraftaki kıdemli entelektüeller ve kanaat önderlerinin yıllardır sürdürdüğü sessiz, gayri resmi diyaloglarından neşet eden bu haftaki beyânatlardır. Değişen hava, ikili ticaretin faydalarını ele geçirmeye istekli iş dünyası liderlerinin nüfuzunu ve açık fikirli siyasi şahsiyetlerin, sürüncemede kalan problemleri masadan kaldırma kaygısında olduklarını göstermektedir.
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi, hem bölge için hem de transatlantik güvenlik çıkarları için faydalı sonuçlar doğuracaktır.
İlk olarak, açık sınırlar Ermenistan'ın kalkınmasına katkıda bulunacak ve ülkenin Doğu-Batı arasındaki konumunu yeniden dengeleyecektir. Rusya destekli Ermenistan'ı Türkiye destekli Azerbaycan'la kapıştıran ve 1993'te Türkiye'nin Ermenistan sınırının kapanmasına yol açan Nagarno-Karabağ ihtilafı yüzünden Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bu yana Erivan'ın Batı'yla ilişkileri güdük kaldı. Türkiye bağlantısının açık olması, Ermenistan'a uluslararası sahnede yeni seçenekler sunacak, kalkınmasına ve istikrarına katkıda bulunacaktır (Ermenilerin hatırı sayılır bir kesimi gayri resmi yollardan hâlihazırda Türkiye'de çalışmakta ve Türkiye'yle ticaret yapmaktadır).
İkincisi, Türkiye ve Ermenistan ilişkilerinin iyileşmesi, ispat hükmünde önemli bir etkiye sahip olabilecektir. Karadeniz çevresindeki çeşitli parlama noktaları ve "dondurulmuş ihtilaflar", ekonomik sıkıntıların olduğu bir zeminde güç kazanan ulusçuluğun tehlikelerine işaret etmektedir. Rusya-Gürcistan arasındaki çatışma, Rusya-Ukrayna arasında artan gerilim, bu riske ışık tutmaktadır. Açık sınırlar ve güven artırıcı önlemler, içe dönmek, ulusçu duruşa kaçmak yerine, daha bütünleşik bir Karadeniz'in ortaya çıkışını teşvik edebilir. Eğer Ankara ve Erivan gidişatı değiştirebilir ve öteden beri yola gelmez nazarıyla bakılan ihtilafı çözebilirlerse, kriz yönetimi ve çatışma çözümünde Balkanlardan Hazara ve ötesine uzanan olumlu bir emsal teşkil edecektir. Bir sonraki "yola gelmez" ihtilaf Kıbrıs olabilir mi?
Üçüncüsü, Ermenistan'a sahih bir açılım, Türkiye'nin yeni dış politika yaklaşımını tahkim edecektir. Türk liderler son yıllarda, Balkanlar'da, Ege'de, Karadeniz'de ve Ortadoğu'da "sıfır sorun" yaklaşımını takip ettiler. Genel olarak, Ankara Yunanistan, Bulgaristan ve Suriye gibi çok çeşitli komşularıyla olan sorunlu ilişkilerini dönüştürmeyi başardı.
Batılı gözlemciler, Türk stratejisinin bazı yönleri hakkında, bilhassa da Ankara'nın İran ve Rusya'yla ilişkilerinin iyileşmesi hakkında karışık duygulara sahip olabilirler Fakat Türkiye-Ermenistan arasındaki yumuşama / detente, ayrı bir meseledir. Son on yıl içerisinde Türkiye-Yunanistan arasında başlayan yumuşama gibi, Erivan'la normalleşen ilişkiler de Türkiye'nin transatlantik ortaklarının saf çıkarınadır. Türkiye'nin AB üyeliğinin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu bir zamanda, Ermenistan açılımı Türkiye'nin, Avrupalı komşuları için güvenlik tüketicisi değil bir güvenlik üreticisi olduğunu da hatırlatabilir.
Son olarak, tarafların belirlediği yol haritası, Türk-Ermeni ilişkilerinin başına yüz yıldır bela olan tartışmalı 1915 tarihini ve sonrasını incelemesi için uluslararası bir komisyon kurulmasını da gözönünde bulunduruyor. Şayet bu grup, güçlü bir şekilde savunulan rakip tarihi anlatıların arasını bulurlarsa şaşırtıcı olacaktır. Şayet Erivan ve Ankara arasındaki yumuşama, ABD Kongresi'ndeki Ermeni Soykırımı kararı üzerinde yıllardır süren tartışmayı nihayete erdirirse daha da şaşırtıcı olacaktır – özellikle de Ermeni disporası arasında bu duygu hâkim.
Yine de, trajik 1915 olayları hakkında kurulacak resmi bir diyalog, her iki toplumun Türk-Ermeni ilişkilerini, geçmişi ve bugünü samimi bir şekilde müzakere ederken daha bir rahat oldukları son yılların bu temayülünü uzatacaktır. Amerika'nın bölgesel çıkarları açısından, Ankara ve Erivan ilişkilerinde İran, Rusya ve enerji güvenliği dâhil acil ikili meselelerin ilgi odağı olabileceği bir iklimden kazanacağı çok şey vardır.
Sahih bir Türk-Ermeni detente ihtimali, bunu hakikate dönüştürmeye yardım edebilir. Süreç, Washington'ın sürekli ve şartsız desteğini hak etmektedir.
Yazar hakkında: German Marshall Vakfı, TAF programı üyesi
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın