Binlerce yıl önce Eflatun, filozofların yönettiği erdemli toplumu (Medine-i fazıla) hayal etti ve birçok kez kurmaya çalıştı ancak başarılı olmadı.
Bin yıldan fazla bir süre önce de Ebu Nasr Muhammed El Farabi de erdemli toplumu hayal etmişti. İlginç olan 'ikinci öğretmenin' erdemli toplumun sakinleri için belirgin bir dizi özellik belirlemesi. Bu özellikler ilk sebebin yani Allah'ın ve sıfatlarının bilinmesi, akılların ve evrenin, gök cisimlerinin ve nesnelerin bilinmesi, insanın bilinmesi, mutluluk ve egzersizlerinin bilinmesi. Daha da ilginci Farabi'nin Farab denilen Türkmen şehrinde doğması.
Bugün Türkiye'de yaşananlar erdemli toplum tablosuna yaklaşma amaçlı seçkin bir çabayı temsil ediyor. Bu eylemin giriş kapısı ise bütün yönleriyle 'bilmekte/marifet'te temsil ediliyor. Araplar ve başkaları AKP hükümetinin performansıyla nefessiz kalıyorsa daha kapsamlı bir bakış, Türklerin kendi erdemli toplumlarını inşa etme yaklaşımının insan hayatının bütün alanlarında yaratıcı ve üretken çalışmayı dikkate aldığını gözler önüne serecektir. Geçen pazar günü Türkler otuz yıl önce silah gücüyle iktidara gelen askerin çıkardığı anayasa maddelerinin değişimine onay vererek bu alanda bir başka zirveye çıktılar. Asker o zaman sivil hayata idam kararı vermişti. Bu da bilginin bütün türlerine ve dolayısıyla insanın kendisine idam hükmü vermektir. Türk toplumunun durumu yeni bir kaderin tarihi olan 2002'de uçurumun kenarına gelene kadar kötüleşmişti, AKP iktidara geldi. Partisi 2002 seçimlerini kazanmadan önce Erdoğan, Atatürk'ün mozolesi önünde 'halkın güvenini kaybeden laik demokrasiyi canlandırma' sözü verdi. Laik aşırılar, Atatürk'ün kabrini ziyaretinde ziyaretçi defterine yazdığı cümleleri 'büyük ihanet' olarak gördüler. İroni özellikle Arap ülkelerindeki çoğu İslamcının partiyi ve Erdoğan'ı o vakitler İslam'a karşı 'büyük ihanetle' suçlamalarında. İki grup da İslamcı köklerden gelen ancak günler geçtikte dini ve hayatı anlama yöntemini geliştiren partinin taşıdığı büyük bilgi geçişini anlamadı. Bu yöntem esasında din ile hayat arasında bir uzlaşma ve ardından bu uzlaşıyı vatandaşların ve ülkenin yararına amade kılma etrafında yoğunlaşıyor.
Arapların çoğu Erdoğan ve partisinin İstanbul'da belediye seçimlerini kazandıklarında camiler inşa etmeye ve davet halkaları kurmaya çalışmadığını bilmez. Erdoğan ve partisi dünyayı karar yeri değil, geçici bir diyar olarak niteleyen anlayışın statik yorumundan kaçındılar. Bütün çabalarını köklü kenti çökmekle tehdit eden dört temel sorunla-yerleşim, ulaşım, çevre ve su- mücadele ederek hayatın her alanına yoğunlaştırdılar. Birkaç yıl içinde şehir bu alanlarda mucizeler yaşadı. Partinin sonraki seçimleri kazanması şaşırtıcı olmadı; ancak parti bu başarının bir onur değil, İstanbul deneyiminin tekrarlanması ve ülkenin dört bir yanına yayılması için halkın yetkilendirmesi olduğunu anladılar. Bilmek (marifet) kanalıyla planları hayata geçiren çalışma başladı. Tıpkı büyük dedeleri Farabi'nin bahsini ettiği akılların, evrenin, tabiat nesnelerinin, insanın, mutluluğun ve ilk sebebin ve sıfatlarının bilinmesi gibi.
Türkiye geçen sekiz yıl boyunca ekonomik, kültürel ve sosyal bir devrim yaşadı. Neredeyse bu çağdaki tek deneyim oldu. Rakamların diliyle ülke füze gibi ilerledi. Dünya ekonomileri arasında 16'ncı sırayı aldı. Gözlemciler G-8 kulübüne gireceğinde hemfikir. Daha da önemlisi, Türk hükümeti hayatı periyodik olarak sivil topluma iade ederek yaptı. Dolayısıyla Türk insanına psikolojik, fizyolojik ve fikri sağlığını geri getirdi ve onu çalışmanın ve yaratıcılığın değerlerini takdir etmeye sevk etti. Ayrıca azınlık haklarını ve bütün vatandaşlarının özgürlük halkasını genişletti. Son anayasa değişiklikleri bu geçişin taçlandırılması oldu. Değişiklikler ordunun yetkilerine nokta koydu ve darbecilerin yargılanmasına imkân sağladı. HSYK'nın ve Anayasa Mahkemesi'nin halkı daha fazla temsil etmesini sağladı. İşçilere birden fazla sendikaya üye olmak gibi ilave haklar verdi. Kadına pozitif ayrımcılık getirdi. Çocukların kullanılması ve çalıştırılmasını yasakladı.
Türk sahnesinde üzerinde durulmayı hak eden birçok gösterge var. Fakat Türkiye'de otuz yıl önce yaşanan askerî darbenin sahiplerinin şu an yaşananları onaylamadığı kesin. Türkiye'nin kimliği ve gerçek ruhunu ilelebet gömdüklerini düşündüler. Bu ruhun hayaletleri gözleri önünde somutlaşıyor. Türkler insanı bilmenin ne anlama geldiğini ve bunun kendilerini, erdemli toplumu ve güzel insanlık hayalini gerçekleştirme amaçlı uzun yolda günbegün mutluluğu bilmeye götüreceğini kavradılar. Katar gazetesi El Arap, 20 Eylül 2010
Kaynak: Zaman