Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Şam ziyareti, gördüğü güler yüz ve Başkan Beşar Esed'le ele aldığı konular itibarıyla iki dost ülke arasındaki ikili ilişkilerin vardığı yüksek ve derin düzeyi yansıttı.

Bütün platformlarda bilfiil geliştirilmesi için yoğunluk verilen bu ilişkilerdeki aşikâr yönler bir yana Şam-Ankara ilişkileri, ortak kavramları, oldukça önemli bölgesel ve uluslararası sorunlara yönelik birbiriyle uyumlu veya yakın bakış açısını ifade ediyor. Bu ilişkilerin Irak dosyasından Arap-Siyonizm çekişmesine kadar bölgenin istikrarı, kalkınması, sorunlarının ve krizlerinin çözümünün teminatı için önemli olduğu söylenebilir.

Şam, Türkiye'nin başta İsrail'in Gazze saldırılarına yönelik tutumu olmak üzere bölgesel tutumlarını takdir ediyor, Ankara'nın Irak'ın bütünlüğünü korumakta ne kadar kararlı olduğunu çok iyi biliyor ve İsrail'le barış girişiminin dolaylı müzakerelerini yürütme noktasında harcanan Türk çabalarına paha biçemiyor. Bütün bu tutumları dost, komşu ve kardeş ülke Türkiye ile ilişkileri derinleştirmenin yeni ve tetikleyici ilave bir boyutu olarak görüyor.

Bu yüzden Suriye-Türkiye ilişkileri komşu ülkeler ile halklar arasında ikili ilişkilerin yapısına dair şeffaf, gelişmiş ve net bir anlayışın işleve konulmasının esaslı dayanağıdır. Bu ülkeler arasında sosyal ve ekonomik ilişkilerini geliştirme imkanlarına dair geniş bir alan vardır.

Bu noktadan hareketle iki halk ve devlet arasındaki bölgesel, coğrafi, siyasi, ekonomik ve sosyal ortaklığın boyutunun, sadece geçmişe bakış açısından değil, aynı zamanda şu an ve geleceği ciddi anlamaktan kaynaklandığını görüyoruz. Bu yüzden bu ilişkiler haddizatında her devletin temsil ettiği karakteristik ağırlığa karakteristik bir ilave oluşturmaktadır. Bu özellik, aralarındaki ilişkiyi görevlerin ve yükümlülüklerin önüne koymaktadır. Başkan Esed ve Gül, ciddiyetle, şeffaflık ve netlik içinde bu görev ve yükümlülükler üzerinde durmaktadır.

Suriye, Türkiye ve arkasındaki Avrupa'nın Arap dünyası kapısını oluştururken Türkiye de Suriye'nin Batı dünyası kapısıdır. Bu yüzden her iki ülkenin birbirlerine veya başka ülkelere karşı oynadıkları jeopolitik etkenin, aslında iki ülke arasındaki ilişkilerin bütün platformlarda derinleştirilmesinin önemini kavramanın temel anahtarı olduğunu teyit etmek faydalı olacaktır.

Ortadoğu bölgesi 60 yıldan fazla bir süredir savaşlar ve felaketlerden geçti. Milyonlarca insan öldü, ekonomiler dumura uğradı. Çözümsüz ve birbirine geçmiş siyasi ortamlar bıraktı. Bugün dünya önemli uluslararası bazı değişimlerden dolayı iyimser. Bu iyimserliğin çekişmeleri, savaşları, işgalleri bitirecek ve bölge halklarının kalkınma umutlarını gerçekleştirmesine göz yumacak farklı şekillerde Ortadoğu bölgesine yansıması gerekli. Yani bölgede önemli ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin daha da derinleşmesi, bu halkların umutlarının gerçekleşmesine katkıda bulunacak, farklı alanlarda daha iyi bir hayat için imkanlarını ve güçlerini işleve koyacaktır.

Suriye-Türkiye ilişkilerinin geçen yıllarının değerlendirilmesi, bu ilişkilerin sadece rakamların diliyle değil, bu rakamların arkasındaki olumlu hava, güven ve saygı etkenleriyle ne kadar güçlü olduğunu teyit ediyor. Bu değerlendirme, Suriye ve Türkiye'nin dünyanın bu bölgesini bir ekonomi, turizm, ticaret ve sanayi merkezine, oradan uluslararası ve ikili ilişkilerin parlak modeline dönüştürme noktasında esaslı rol oynama genişliğini teyit ediyor. Dolayısıyla bu ilişkinin bir yandan bölgenin geleceği kurma, diğer yandan uluslararası sorunlarda uygar ve gelişmiş bir rol oynama gücünü de yansıtıyor. SURİYE GAZETESİ TEŞRİN, GENEL YAYIN YÖNETMENİ 16 Mayıs 2009
 
Kaynak: Zaman