Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas'ın geçen hafta Ankara'ya yaptığı ziyaret sırasında, Türkiye'de olmasa da dışarıda -ve özellikle de Ortadoğu'da- dikkat çeken bir çıkışta bulundu.

Abbas ile ortak basın toplantısında kendisine, AB'nin bağımsız bir Filistin devletinin ilanı için nihai bir tarih saptanması çağrısı sorulduğunda, bu fikre karşı olduğunu açıkça ortaya koydu.

AB Komisyonu'nun dış politikadan sorumlu üyesi Javier Solana bu öneriyi geçen hafta ortaya atmıştı. Solana, İsrail - Filistin görüşmelerinin belli bir tarihe kadar sonuç vermemesi halinde,  BM Güvenlik Konseyi'nin desteği ile bağımsız bir Filistin devletinin ilan edilmesi gerektiğini belirtmişti.

Abbas memnun oldu mu?
Gül ise Türkiye'nin, Güvenlik Konseyi'nin geçici üyesi olarak, bağımsız Filistin devleti fikrini desteklemeye devam edeceğini söyledi. Ancak, "kilit oyuncular arasında anlaşma olmadan" bu devletin ilan edilmesinin "işe yaramayacağı" gibi, "zararlı" olacağını belirtti.

Abbas'ın bu sözlerden ne kadar memnun olduğunu bilemiyoruz tabii. Kendisi zaten Ankara ziyareti sırasında çok dikkatli ve diplomatik davranmak zorundaydı. Zira sadece "Davos krizi" nedeniyle Başbakan Erdoğan ile arasına girmiş olan kara kedi söz konusu değildi.

Kısa bir süre önce Güney Kıbrıs'a yaptığı ziyaret sırasında kendisine atfedilen -ancak sonra bizzat kendisi tarafından yalanlanan- bazı sözlerin Ankara'da yarattığı huzursuzluğu da aklında tutmak zorundaydı.

Bu nedenle, Gül'ün sözlerinden rahatsızlık duyduysa bile, bunu dışa vurmadı. Öte yandan, Gül'ün sözlerinin İsrail'de memnuniyetle karşılandığını tahmin etmek güç değil. 

Gül'ün çıkışının anlamı!
Bugün aşırı sağcı Netanyahu hükümeti, Filistin topraklarında yayılmaya devam eden Yahudi yerleşimleri nedeniyle,  başta Obama yönetimine olmak üzere, dünyaya meydan okuyor. 

İsrail bu nedenle giderek yalnızlaşırken, İsrailliler de uluslararası camianın ülkelerine bir çözüm empoze edeceğinden endişeliler.

Hatta bazı yorumcular, Netanyahu'nun yasadışı Yahudi yerleşimlerine var gücüyle yeşil ışık yakmasının da zaten, "zamana karşı yarış" algısının bir sonucu olduğunu savunuyorlar.

Filistin yönetimi ise, haklı olarak, bu yerleşim birimlerinin inşaatı durmadan müzakerelere dönmeyeceğini belirtiyor.

Hal böyle olunca, Gül'ün çıkışı, "bağımsız Filistin devleti" fikrini sonu görünmeyen bir sürüncemede bırakıyor. ABD ve AB "bağımsız Filistin devleti" fikrini sıcak tutarken, Türkiye'nin konuya bu yaklaşımı getirmesi hem dikkat çekiyor hem de bazı sorulara yol açıyor.

Bu arada işin içinde Türkiye açısından küçük bir çelişki de yok değil. Zira Ankara şu anda yıl sonuna kadar Kıbrıs'ta bir çözüm için bastırıyor. Satır aralarındaki imalı uyarısı ise, "Yıl sonuna kadar bu iş olmazsa herkes kendi yoluna gider." 

Bu arada KKTC'nin, "kilit oyuncular arasında anlaşma olmadan" bağımsız bir devlet olarak ilan edildiğini de hatırlamakta yarar var. Bu nedenle, "Gül'ün bağımsız Filistin devleti konusunda sergilediği hassasiyetin altında ne yatıyor?" sorusu akla otomatik olarak geliyor. 

AB'nin istediği şekil
Akla aynı şekilde "otomatik" olarak gelen yanıt ise malum. AB'nin istediği şekilde ilan edilecek bir Filistin devleti,  Iraklı Kürtler için de "emsal" oluşturacaktır. Bu durumda Ankara'yı acaba ABD, AB ile Güvenlik Konseyi'nde çoğunluğun destekleyeceği bağımsız bir Kürt devleti olasılığı mı endişelendiriyor?

Irak'ta Kürt-Arap gerginliğinin tehlikeli bir şekilde artmakta olduğunu son yazımızda belirttik. Ancak, Bağdat yönetimi ile "ortak kabine toplantıları" hazırlayan Ankara'da bu sanki çok da dikkate alınmıyor. 

Basından anladığımız kadarıyla, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, gazetelerin Ankara temsilcileriyle hafta başında yaptığı 2,5 saatlik görüşmede konuya adeta geçiştirircesine girmiş.  

Fakat Irak'taki gelişmeler son derece ciddi. Bu nedenle, "Cumhurbaşkanı Gül'ün çıkışı, bir erken uyarı güdüsünün yansıması olabilir mi?" sorusunu kaçınılmaz olarak akla getiriyor.

Kaynak: Milliyet