Türkiye ve Avustralya'nın karşı karşıya kaldıkları stratejik zorlukların üstesinden benzer biçimlerde gelmeleri, ilk bakışta şaşırtıcı gelebilir.

Ancak daha yakından bakıldığında bunun akla uygun olduğu görülecektir.

Her iki ülke de ulusal refahının bölgesel ve uluslararası istikrara bağlı olduğu dayanağından yola çıkar. Avustralya ve Türkiye, bu istikrarı korumanın, ülkeler arasında güvenlik inşa edilmesinden geçtiğinin farkındadır. Bu da sırasıyla, ülkelerimizin yer aldığı bölgelerde, güvenin geliştirilmesi, işbirliği alışkanlıklarının oluşturulması ve barışçıl çözümlerin cesaretlendirilmesini gerektirir.

Küresel çıkarları olan yaratıcı orta ölçekte güçler olarak Türkiye ve Avustralya'nın geleceği, büyük ölçüde bölgesel, kurallara dayalı bir düzenin inşa edilmesinden etkilenecektir.

Türkiye'nin bölgesel ve küresel rolü, son yıllarda dönüşüme uğramıştır. Jeostratejik ve jeoekonomik ağırlığın küresel merkezinin Asya Pasifik bölgesine doğru kaymasıyla Avustralya'nın rolü de yeni bir önem kazanmıştır.

Avustralya gibi Türkiye de bölgesel istikrarı gerçekleştirmeye çalışırken ağır bir yük altına girmekten çekinmemektedir. Orta ölçekte güçler olarak bu amaca katkıda bulunmaya sorumluluğumuz ve kabiliyetimiz vardır. Ve de katkıda bulunuyoruz.

Bazı liderler, bu küresel sorumluluğu diğerlerinden önce görmüşlerdir. Büyük Türk lideri Mustafa Kemal Atatürk, 1937'de, "İnsan, bağlı olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli." demiştir.

Avustralya da Türkiye gibi bu hedefe fazlasıyla bağlıdır. Her iki ülke de komşularıyla "sıfır sorun" için çabalamaktadır. Avustralya, Doğu Asya Zirvesi'nin güçlü savunucularındandır ve Türkiye de bir dizi bölgesel organizasyon ve toplantılarda önemli bir itici güç konumundadır. Her iki ülke de açık sözlüdür ve kendini demokrasiye adamıştır, pragmatik ve eylem odaklı bir dış politikaya sahiptir.

Türkiye, dünyanın en büyük onyedinci ekonomisi iken Avustralya dünyanın en büyük onüçüncü ekonomisine sahiptir. Türkiye, Avrupa'daki yedinci en büyük ekonomiye sahipken Avustralya, Asya'daki dördüncü en büyük ekonomiye sahiptir. Her iki ülke de küresel ekonomik krizden iyi durumda çıkmıştır. OECD, Türkiye'nin 2011-2017 yılları arasında en hızlı büyüyen OECD ekonomisi olacağını öngörmektedir. Goldman Sachs, Türkiye'nin 2050 yılına kadar dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alabileceğini beklemektedir. Türkiye, önemi her geçen gün artan bölgesel bir enerji dağıtım merkezi haline gelmektedir. DEVAMI>>>