The Economist dergisi Türkiye’de demokrasinin gelişmesi için seçmenlerin CHP’ye oy vermesini istiyor. Dergiye göre AKP’nin iktidara gelmesi bekleniyor ama bunun ülke için iyi olmadığını söylüyor.

Derginin adı ekonomik konulara daha fazla önem vermesi gerektiğini çağrıştırsa da bu konuya değinmiyor, sadece demokrasiden söz ediyor ve bunun CHP tarafından gerçekleşebileceğini iddia  ediyor. Ayrıca eski CHP yönetiminin köhneleşmiş olduğunu yazıyor.

Bu yazıyı okuyunca hem şaşırmadım hem de CHP’deki operasyonun kaynağı hakkındaki tahminimin doğru olduğunu anladım. Bu operasyonun Baykal’ın dış politikadaki tutumundan kaynaklandığını yazmıştım. AB üyeliğine mesafeli duruyor ve ülkenin geleceğini bir yapının parçası olmak yerine bir güç olarak başkalarıyla ittifak yapmakta görüyordu. Baykal’ın tasfiyesinden sonra şu soruyu sordum: Yerine gelecek kişi de önceden belirlenmiş miydi? Herhangi bir rekabet söz konusu olmadı adeta herkes kaderine razı gibiydi. Baykal’ın ve ekibinin tasfiyesine parti içinden hiçbir itiraz gelmedi.

Kılıçdaroğlu’nun dış politikadaki hedefi, nasıl bir ekonomi politikası uygulayacağı bilinmiyor. Stratejisini ihtiyacı olana para dağıtmak olarak belirlemiş ama paranın sadece temsili bir gücü olduğu, bununla satın alınacak mal olmazsa anlamsız kalacağı göz ardı ediliyor. Bütün sorunları çözeceğini söylüyor ama bunun hangi yolla gerçekleşeceğinden söz etmiyor.

Mesela ihtiyacı olana 600 lira vereceğini, bu harcanınca hem üreten işçinin hem de müteşebbisin kazanacağını söylüyor. O zaman şu soru akla geliyor: 600 yerine 6000 versen de ekonomiyi on kat büyütsen daha iyi olmaz mı?

Demokrasiye gelince önce AKP’nin yerini belirleyelim. Ona BDP faşist, MHP bölücü diyor. Yani AKP’nin birbirinin tam zıddı olan iki eğilimi birlikte temsil ettiği söyleniyor. Bir araya gelip hangisinin doğru olduğuna karar vermeleri gerekir.

Demokrasi halkın egemenliği ve onu koruyacak güçlü bir devlet yapısının varlığı ile mümkün olur. Yani devlet halkın rakibi değil onun koruyucusudur. Şu anda askere yönelik operasyonların arkasında iktidarı devletsiz bırakmak isteyen güçler olabileceğinden endişe ediyorum. The Economist askere yönelik operasyondan şikayet ediyor. Hem demokrasiyi savunup hem de darbecilikle itham edilenleri savunmak tezat gibi görünüyor ama bu durumdan hiç şikayet etmediklerinden eminim.

Türkiye’de demokrasinin önündeki engel siyasi partilerin sorunları çözmek için değil iktidara gelmek ya da geleni zayıflatmak için uğraşmalarıdır. AKP büyük riskler alarak demokratik açılımı gerçekleştirdiği halde ona en çok karşı çıkan BDP oldu. Çünkü BDP’nin mücadelesi orada yaşayan halkın mutluluğu değil kendi egemenliklerinin sürmesidir. Çocuklara molotof kokteyli ve taş attırarak demokratik bir mücadele verdiklerini söylüyorlar. Aklıma Filistinlileri benzer bir metotla mücadeleye sokan Yaser Arafat geliyor. Filistin bir şey kazanamadı ama o ölürken milyar dolarlık servet bıraktı. Çünkü mücadeleyi yüreği ile değil cebiyle yapıyordu. Kürt gençlerinin mesleğinin taş ve molotof kokteyli atmak olmasına izin vermeyelim, onları saygın mesleklere sahip kılalım. The Economist’e de zaten böyle bir yazı yazmanızı bekliyorduk diyelim.

 Kaynak: Star