Hakkâri'de, 150 teröristin bir komando taburuna saldırdığını ve çok sayıda şehidimiz olduğunu öğrenince içim kor gibi yandı. Bir süre önce de Şırnak'ın Gabar dağında bir başka komando birliği pusuya düşmüş, 13 askerimiz şehit olmuştu. İktidarın soğukkanlı davranması, hamaset yapmayıp sağduyusunu muhafaza etmesi netice vermedi. Bu durumda, Türkiye "tehdidinin gereğini yerine getiremeyen" bir ülke konumunda kalamaz. Kaçınılmaz bir sona doğru sürükleniyoruz.
Sınır ötesi harekâta ilişkin tezkere Meclis'te görüşülürken, Cemil Çiçek'in PKK terör örgütünü destekleyen bir devlet hususunda şüphe bırakmayan sözlerini hatırlıyoruz: "Örgüt mensubu yakalanıyor; tedavi ediliyor; özel uçakla Kandil dağına gönderiliyor..."
Acaba Çiçek, ABD'yi mi kastetti? Neden gerçekler milletten gizleniyor?
Anlamadığım başka şeyler daha var: Niçin hâlâ tecrübeli teröristlere karşı, tecrübesiz evlatlarımız kullanılıyor; bir iki aylık eğitim, terörle mücadeleye yeter mi? Komando timi hangi şartlarda pusuya düşürüldü? Askerden kaynaklanan bir ihmal mi söz konusu? Saldırı talimatını, Öcalan, İmralı'dan mı veriyor? Türkiye'nin Irak bataklığına çekilmesinde kimlerin menfaati var? Türkiye'nin barış çabalarını kırmak ve saldırının meşru zeminini hazırlamak amacı mı güdülüyor?
Bazı "akl-ı evvel" ler, sınır ötesi harekâtı sihirli bir değnek gibi görüyor. Sanki dokunacaksınız, her şey sütliman olacak bir sınır ötesi harekâtta. Kaç şehit vereceğimiz konusunda acaba birileri bize bilgi verebilir mi?
Şehitlerimize ağlıyoruz; yüreğimiz yanıyor ve maalesef Türkiye kaçınılmaz sona doğru sürükleniyor.
Bakalım halk kimi seçecek?
Bakalım halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı kim olacak?
5 sene sonra, Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Başkanlığını Abdullah Gül'e bırakıp Cumhurbaşkanlığı adaylığına soyunur mu dersiniz? ( Anayasa değişikliği sonrasında Gül'ün görev süresinin 5 yıla indiğini, buna mukabil ikinci defa seçilme hakkı elde ettiğini düşünüyorum ) Yoksa, köprülerin altından çok sular akar ve AK Parti karşıtları, Köksal Toptan gibi Türkiye ortalamasına daha yakın duran bir muhafazakâr isim üzerinde mutabakat mı sağlarlar?
Marifet iltifata tabi, ama, kimse Hayrünnisa Gül'ün nikâh töreninden hemen sonra Suriye Cumhurbaşkanı Başar Esad ve eşini ağırlaması üzerinde durmadı. Kolay mı, binlerce kişinin katıldığı bir nikâh töreni tertip edeceksiniz ve hiç dinlenmeden devlet protokolündeki vazifenize koşacaksınız.
Suriye ile ilişkilerimiz nereden nereye geldi. Hafız Esad zamanında, PKK lideri Öcalan, Bekaa vadisinde himaye görüyordu. Daha sonra Esat, Öcalan'ı korumaktan vazgeçip Suriye'den attı, ama aramızdaki soğukluk sürdü.
Bugünkü sıcak ilişkilerin kurulması AK Parti iktidarına rastlıyor. Erdoğan ve Gül'ün gayretleriyle, öyle büyük bir yakınlık tesis edildi ki, Başar Esad, Irak' ta gerçekleşecek sınır ötesi operasyona sahip çıktı. Suriye'nin Türkiye'nin arkasında olması, bölge dengeleri açısından çok önemlidir. Unutmayalım ki bu yakınlığı Türkiye, ABD'nin baskısına rağmen oluşturdu ve sürdürdü.
Bir duyumumu da nakledeyim: Esad ailesi, Camlı Köşk'te konakladı. Esma Esad, mekânın bakımsızlığına -kendi tabiriyle-"ihmaline" hayret etmiş. İçe kapanıklık devri sona erdiğine göre, daha sırada birçok yabancı konuk var demektir. Bu yüzden, Hayrünnisa Gül, Camlı Köşk'ün onarılıp, içinde yaşanır hale getirilmesine öncelik vermeli.

Sever 400 bin YTL diye açıkladı, ama gelen hediyelerin değeri ancak 70 bin YTL imiş.
