Bir şeyi, bir kişiyi oynama, o imiş gibi davranma ile bizzat o nesne, o kimse olma biribirinden farklıdır. Mü'min müslümanı oynama ile, mü'min müslüman olma da biribirinden farklıdır. Ehl-i İslâm ve özellikle ehl-i tarîk, meselâ Hazret-i Hamza'yı oynadığı için Anthony Quinn'i Hazret-i Hamza ile bir tutarlar mı? Bu feraseti niçin tutarlı olarak bütün hayatlarında göstermezler? Belki de şu sebeple: Anthony Quinn, ancak filmin çekimi sırasında Hazret-i Hamza'yı oynar, bunun dışında yanına yaklaşıp da kendisine Hazret-i Hamza imiş gibi davrananları uyarır. Buna karşılık, ?yaşayanlar?ın arasına karışan ?oynayanlar?, saf kimselere, doğrudan doğruya ?oynadıkları kişilik? olduklarını söyleyebilirler. Bunların başında, ?reenkarnasyon? masalları anlatanlar, sahte mesihler, sahte mehdîler gelir. Daha mütevazi olan sahte şeyhler, ?manevî mürşid?i oynayanlar da vardır. ?Reenkarnasyon? (öldükten sonra başka bir bedende tekrar yeryüzünde belirme) masalına kapılmayanlar, bu tuzağa düşmekten kurtulurlar. Ancak, başka tuzaklar da belirmekte gecikmez: -Ben, doğrudan doğruya o zat olduğumu söylemiyorum. Bunu söyleyenlerin yeri şifahaneler olmalıdır. Ne var ki ben o Zat'dan yetkili mümessilim!.Bu tuzağa da düşmemek için aklını kullanmak ve temsilci gibi davranana ?yetki belgesi? sormak gerekir. Kur'an-ı Kerim, Hâtem'den (S.A.) sonra artık nebi (Tanrı habercisi) gelmeyeceğini ilan etmiştir. Buna rağmen, tuzaklarının üzerini mızrağa geçirilmiş Kur'an-ı Kerim sahifeleri ile kapatıp saf insan avcılığını sürdürenler ve bu tuzaklara gönüllü olarak kapılan saf-derunlar da vardır: -Nebi ile Resûl farklıdır. Ben nebi olduğumu değil, Resûl olduğumu söylüyorum! (Oysa Resûl, Nebiyy-i mürsel demektir. Bu iddia da mesela: ?-ben meyve değilim, kavunum, karpuzum, muzum? demek gibidir. Oysa meyve olmayan hışır veya kelek bile olamaz.) ?O? olmayıp da ?o? olduğunu iddia edenlerin bir kısmı, akıl hastaları, bir kısmı da sahtekârdırlar. Bunlara inananlar da ?şahısda hata?ya düşenlerdir. Bir de bir dünya görüşüne, bir dine mensup olmayıp da bilinçli veya bilinçsiz, ?mensubiyeti oynayan? aktörler vardır. Demokratik ve Sosyal Hukuk Devleti görüşünü oynayanlar, Hristiyanlığı oynayan ?neocon?lar, Musevîliği oynayan siyonistler, Müslümanlığı oynayan muhterem zevât gibi. Rahmetli Uğur Mumcu; dünya görüşleri alanındaki bu ?oynama, temsil? olgusunu ?sürekli bir maskeli balo içinde yaşıyoruz? şeklinde ifade ederdi.Ziyan olan zekâlardan Sakallı Celal'e ?eski öğrencisi? Merhum Mahir İz sormuş: -Bir zamanlar bütün istedikleriniz, hürriyet, cumhuriyet, lâiklik vs. gerçekleşti; niçin siz hâlâ memnun değilsiniz? Cevabı: -Çünkü istediklerimi gerçek hayatta elde edemedik; olup-bitenler, söylenenler, gerçek hayatta vuku bulan şeyler değil, oynanan bir oyundan ibarettir!Paris'e ?garîb-i şehr sohenhâ-i goftenî dâred? (bu şehirde garîb olanın söylemesi gereken ve söylenmesi gereken sözleri var) bilinci ile ve ümidi ile gittim. Maalesef yine temsile katıldık ve temsil bitince herkes ülkesine döndü. Paris semalarında bir hoş sadâ bırakıldı mı? En sonda bana da ?beş dakika konuşma? imkânı verildi ise de ?söylenecek söz?ümü beş dakikaya sığdırma kerametini gösteremeyeceğimi bildiğim için ?söz gümüşse sükût altındır? tesellîsi ile konuşmamayı ?yeğledim?. Paris'de bir hayır sahibi bana bir ?hamam? yaptırmadı, ben de türkümü yine bu sütunda çağırmak istiyorum. Ne var ki yine ?mukaddime?den sözün özüne yer kalmadı. Hiç değilse çağıracağım türkümün sonuç kıt'asını söyleyerek, açıklamasını erteleyeyim: Din maskeli ırkçılık da, fundamentalist din anlayışı maskeli ?oyunculuk? da, İslâm toplumlarına özgü hastalıklar değildir. Üstelik İslâm'ı hedef alan ve asıl yerlerinin sahne değil şifahane olması gereken bazı baş aktörler ile oyun yazarları ve sahneye koyanların ittifakı, dünyamız için en ciddî tehlikeyi oluşturmaktadır. ?Dialog? bu oyunun bir parçası değil, gerçek hayatın bir parçası olmalıdır.