Göç etmek, gezegenimizde bulunan bütün insanların meşru hakkıdır. Yaşamakta olduğumuz küreselleşme çağının da doğasından kaynaklanan bir şeydir de aynı zamanda. Ülkeler arasında gezinmek bu çağın karakteridir. Bazı halklar, ekonomik ve siyasi olarak gelişmiş Batılı ülkelere gitmek için can atıyorlar, ABD de gelişmiş Batılı ülkeler içerisinde bütün halklar tarafından en çok tercih edilen ülke konumunda ve nihai varılacak nokta olarak kabul ediliyor. Batılı ülkelere göç edilmesini tetikleyen faktörlere bakıldığında listenin başında ekonomik ve siyasi faktörler geldiği görülüyor. Zira bu ülkeler, gerek sahip oldukları siyasi refah gerekse siyasi ilerleme bakımından diğer ülkelerin çok önüne geçmiş durumda. Örneğin dini ve etnik kimliklerin ötesinde herkesin siyasi sürece katılma hakkı mevcut. Bu ülkeler, vatandaşlık temelinde insanlara saygı gösteriyorlar. Fakir ülkelerde yaşayan ve siyasi sorunlarla boğuşan milyonlarca insanın Amerika'ya göçmesini anlarım. Ancak bazı Suudilerin oturum izni elde etmek için Amerikan otoritelerine başvurmasını anlayamam. Amerikan Ulusal Güvenlik Bakanlığı'nın yayınladığı yıllık raporda işaret ettiği gibi, Amerika'da kanuni oturum izni elde etmek için 2001-2010 yılları arasında başvuruda bulunan Suudi vatandaşlarının sayısının 11712'ye ulaştığını ifade ediyor.  Rapor ayrıca Suudi vatandaşlarının bu taleplerinin arka planında sosyal ve ailevi nedenler bulunduğuna işaret ediyor.

Suudilerin ABD'ye göç etmek için gösterdiği bu arzu, ülkedeki üniversitelerde ve araştırma merkezlerinde çalışan uzmanların ilgisine mazhar olması gerekir. Zira ülkemizle ilgili bilgileri Batılı araştırma kurumlardan değil kendi kurumlarımızdan elde etmemiz gerekiyor. Bu olayın arkasında, ülke içi meselelerle ilgili olduğunu düşündüğüm birçok sorunun yattığına inanıyorum. Vatandaşlara sunulan hizmet konusunda ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalıyoruz. Gazetelerimiz, resmi aygıtlarımız ülkedeki hizmet sektörüne ilişkin rakamlarla bizi her gün şoka uğratıyorlar.

Aynı şekilde bizdeki sağlık hizmetleri, gerçek anlamda nasıl bir sağlık hizmetleri anlayışına sahip olduğumuzu ve vatandaşlarımızın ne kadar çile çektiğini ortaya koymakta. Halbuki ticari sağlık merkezleri ve hastaneler deneme yanılma yerleri olmamalı. Sağlık alanında yaşanan hatalar nedeniyle nice insani trajedilere tanık oluyoruz. Bu tıp merkezlerinin işlediği hataların büyük bir bölümü de maalesef karşılıksız kalıyor.

Arazi bolluğuna ve kişi başına düşen milli gelirin yüksekliğine rağmen makul bir konuta sahip olabilmek nüfusun büyük çoğunluğunun zihnini meşgul ediyor. Diğer taraftan da hiçbir nedeni yokken arazi fiyatlarının yükseldiğini duyuyoruz, konut ya da emlak kredisi satın alabilmek için yıllarca beklenildiğini görüyoruz. Sahip olduğumuz ulaşım araçları bize şu soruyu sorduruyor: Buraya tahsis edilen bütçenin paraları nerede? Restore edilmesi yıllar sürecek olan caddelerimiz bakıma ve yamaya muhtaç. Trafik kazaları kurbanlarının sayısı, gazetelerde gördüğümüzde gözlerimiz fal taşı gibi açılıyor. Cadde sokaklarımızda sürekli tanık olduğumuz ölümlerin arkasında yatan gerçek nedenleri unutuyoruz ya da unutmuş gibi yapıyoruz. Fiyatlarımız bazı ticari ürünlere yönelik büyük desteğe ve sübvansiyona rağmen el yakıyor. Ancak maalesef ilgili taraflar gerekli denetimi yapmıyor. Bunun nedeni ise yetkililerin aktardığına göre çarşı pazarlarda denetim görevini yerine getirecek memur sayısının yeterli gelmemesi. Bizler vatandaşlar olarak, gıda ve ilaç tüketiminde yaşanan aksaklıklarla ilgili sorumluluğu kimin üsleneceğini bilmiyoruz. Sağlık sektöründe yapılan ticari sahtekârlıklarla ilgili resmi istatistik rakamları,  bizleri ürkütüyor. Ancak maalesef bu istatistikleri okuyor, dehşete düşüyor, hayatlarımızla oynayanların cezalandırılmasını bekliyoruz. Ancak tek duyduğumuz şey anonim sessizlik.

Hadimül Harameyn eş Şerifeyn daima yetkililere vatandaşlara ilgi göstermelerini sürekli ifade etmiş, yaptığı konuşmalarda yetkililerin kapılarını vatandaşların yüzüne kapatmamasını ve onların sorunlarını halletmelerini istemiştir. O, siyasi alanda kurumsal düzeyde bir katılım ve reform projesini gündeme getirmiştir. (Allah onu korusun)

Dünya Bülteni için Londra'da yayınlanan el Hayat Gazetesi'nden Faruk İbrahimoğlu tarafından tercüme edilmiştir.