Haber ajansları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün oruçluyken bir bardak su içmesi haberini arka arkaya yayınladı. Televizyon kanalları, gazeteler ve internet siteleri saygıdeğer Türk Cumhurbaşkanı "Allah'ın kulu"nun o bardağı içmesini anlatmak için birbiriyle yarıştı. İnsanlığın doğusuna ve batısına, tek Allah'ın dininin ve evrensel yüce öğretilerinin açıkça terk edildiği bir zamanda Ramazan orucu tutan ve beş vakit namaz kılan Müslüman bir "Allah'ın kulu"nun suyun karşısında oruç olduğunu unutup son damlasına kadar bardaktaki suyu içtiğini bildiren haberler yağdı!!
Uluslar arası haber ajansları muhabirlerini sağa sola göndererek olayla ilgili fotoğraf çekmek ve haberi yaymak istediler. Bunların niyetleri belki de kendisiyle ve başıyla gurur duyan bir kralın başına seçkin zümre önünde, bir tavus kuşu tüyünün dikildiğini görürken zevk ve sevinç duyanların niyetleri gibidir.
Haber dünyaya ve insanlara sanki böyle bir şey olmamış gibi ulaştı. Gözlere, özellikle de Ramazan'da oruç tutanlara, içinde suyun lezzetini barındıran bir gülümseme olarak süzüldü. Oruç tutan ihtiyarlara, mücahitlere, fedailere ve direnişçilere tatlı bir su pınarı gibi aktı. Kesinlikle şunu söyleyebilirim ki, esirlerin ve işkence görenlerin boğazlarına bu suyun bir miktarı hayat olup aktı. İftar, su, kudret helvası, bıldırcın eti ve önümüzden ve arkamızdan içecek ırmakları üzerinde bulunan biz şımartılmış oruçlular, Abdullah Gül'ün su rahmetine ulaştığı haberiyle gülümseyen ıslak bir duygu hissettik. Ramazan'da tek derdi su, kadayıf ve lezzetli yemekler olan bizler Abdullah Gül'ün önündeki ince soğuk bardağın haberini ve resmini Allah aşkına nasıl kaçıracaktık? Özellikle Allah'ın sınırlarını korumak, insanların daha değerli bir hayat yaşaması, değeri, büyük bir halk tarafından seçilen ve cömert bir Ramazan'da kendileriyle konuşan bir adamın değerinden kaynaklanmaktadır? Başkanın dilinden fasih ve doğru bir konuşmayla??
Biz oruçlular Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in "Oruçlu unutarak yerse veya unutarak içerse, bu Allah Teâlâ'nın ona verdiği bir rızktır ve kazası gerekmez" sözünü sevgiyle tekrar ederken, Abdullah Gül'ün durumunda rızk kelimesi insanın ağzının ve boğazının tattığı ve en az kırk derece sıcaklıkta önüne duran zavallı halka görüşlerini, gerekçelerini ve isteklerini anlatan dilini ve kalbini soğutan yudumla güçlenen duyguların en güzelini ifade ediyordu!
Belki haber pusuda bekleyen gafiller için alay ve şaşkınlık konusu oldu. Belki de adamcağızın susamışlığını ve Ramazan'da oruç tutmadığını anlatmayı görev edinecek bir şekle sokuldu. Ya da haber, ne düşmanları ne de dostları önünde asla ayağı kaymayan bu adamın apaçık unutkanlığının inandırıcılığına son verecek bir biçimde sunulmak istendi. O adam ki çok hassas bir dönemde dost ve düşmanın güvenini kazanmış, Allah'ın ve Allah'ın yarattıkları önünde ılımlı dini bir özden gelmektedir. İnkarcı, nankör veya itirazcı biri ona gizli ve aşikar yaptığı hiçbir şeyde zarar veremez!!
O, önce Allah'ın gücüyle sonra da kendi aklıyla güçlüdür. Liderlik ve insani olarak öne çıkan diğer duayenler arasında Türk halkı için hazırladığı adil programlarla öne çıkmaktadır. Emaneti güvenilir göğsünde yüreğinin kolları arasında yüklenmeye kadirdir ki bu, ilginç ve kuşku dolu günümüz dünyasında halkları önünde temeyyüz eden liderler için en büyük emanettir.
Su gelmiş ve dökülmüş. "Türk Komutan"ın normal günlerinde nefsinin isteklerine eğilim gösterdiği ya da tenezzül ettiği görülmemiştir ki Ramazan'da bunu yapsın. Haber Mübarek Ramazan ayının ilk Cuma'sının sabahında her Müslüman oruçlu insan için şifa balı tadı veren tatlı bir tebessüm yağmuruna dönüştü. Ben de oruçlu olduğum halde gırtlağımda bir ıslaklık hissettim. Sahurdan sonra bir bardak ya da bir sürahi su içmek istedim. Ancak o sırada ikinci ezan okundu ve ben susuz kaldım. Bahse girerim ki tüm oruçlular gırtlaklarında bir ıslaklık ve gülümseme hissetmişlerdir. Zira oruçlu insanlar bu haberi okurken sanki susamışların, savaşçıların, mücadelecilerin ve orucun susamışlığına sabredenlerin gırtlağına bardaktan sayısız buzlu damlalar damlıyor. Allah'a boğun eğerken bir bardak suyun tadını hissederek Allah'ın kulları ve cümle alem önünde Allah'ın, Abdullah Gül'ü bir bardak suyla şereflendirdiğini haykırıyorlar! Allah'ın kulu olan bu adam sıcağın en şiddetli olduğu, gırtlağın diyaloğunda ve sözlerinde sadık olduğu, halkına karşı niyetlerinde muhlis olduğu gökleri kaplayan bir rahmet damlasına ne kadar da yakın olmuş!! Bu bardak ne kadar ince, şeffaf ve değerlidir! Sen ey su bardağı! Başkan Abdullah Gül'ün elinde nasıl da uzayı işgal ettin, evreni doldurdun.
Susamışlığın en şiddetli olduğu bir dönemde gırtlağına suların değdiği bu muhterem adamı oruç tutan insanlar kendi dünyalarında, ahlaklarında, rüyalarında, susamışlıklarında ve unutkanlıklarında kendilerine ne kadar da yakın hissettiler, akıllarında en ufak bir şüphe veya soru işareti oluşmadı! Bilincini ve hafızasını bir Mü'min'in, oruçlunun ve cümle alemin unutamadığı "susuzluğunu gidermek için bardağı bir an için sağ ele götürten " Allah ne yücedir.
Benim anlayışıma göre tartışmasız dinle siyaset arasında çok sağlam bağları olan dini bir taviz (vazgeçiştir) sinirleri gevşetecek herhangi bir işaret için pusuda bekleyenler Türk Başkan'ın Ramazan ayında halkın ve susamışların arasında yeminde kullandığı sağ elini bardağa uzattığını şeytani bir zevk hissederek işaret parmaklarıyla işaret ediyorlar.
Normal bir insan nefsinin hevesi üzerinde yarışanlar, zevk ekenler ve bu heva ve hevesler önünde dağlar dikenler, susamışların gözünü her hangi bir anda beklemeyle kaynaşacak diğer bardakların arasına ince parlak bir su bardağını yakınlaştırma sanatı için yarıştılar. Bardağın iki dudağa değme vakti geldi. Çok konuşmaktan kurumuş boğaza ulaşma vakti ve halkın hüzünlü sesine yakın duran adamın çağrısına hazır hale geldi.
Belki de Allah, birbirine eşlik eden bu ellere, kimsenin neden ve nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde önüne bir bardak su koyarak yumuşak bir uzanış vahyetmiştir?? Özellikle Komutanın, ya da Başkanın ya da Kralın ya da orada hazır bulunan herhangi birinin önüne ne sigara ne su ne içki vs. gibi şeylerin konulmasına müsaade edilmeyen bir Ramazan'da bu bardak niçin konuldu?
İşin ilginci, Abdullah Gül'ü seven oruçlu insanların hepsi sevindi, içten gülümsedi. Bazıları, susamışlıkla savaşan bir insanın dinlenmesi gibi ruhen sevindiler. Ben şahsen sanki soğuk bir bardak su içmişim gibi güzel bir hisse kapıldım. Sanki çok beklemişlikten sonra Zemzem suyundan içmişim gibi oldum. Sanki Büyük Peygamber (sav)'in şu hadisine inananlar , "oruçlu kimse unutarak yerse ya da içerse bu onun rızkıdır. Allah Teâlâ onu buna sevk etmiştir.(Orucu) kaza da yapması gerekmiyor." Düşüncem, içinde hüzünlü gözyaşlarının bulunduğu bir şarkı dinleyinceye kadar beni su rızkıyla desteklemeye devam etti: Ya Rabbi, susamışlara su ver!
Şeytani zevkle sevinenler, pusuda bekleyenler ve haber atlatma yarışında gördüğümüz medyacılar bu haberi sanki tam yerine düşmüş bir av gibi değerlendirdiler. Ancak mantığa ve tahlile göre, seçkinlerin ve halkın önünde, hatta Yüce Allah'ın önünde ve bu su hareketini tahlil eden herkesin önünde gariplik ya da düşme olmadığını görecek. Allah'ın önünde, seçkin zümre arasında, insanlar arasında, oruçlu iken suya sarılıp bardağı nasıl kafaya diker? Ki o şu söze inanır "sınandığınızda örtününüz". Hatta Allah korusun oruç tutmamasını gerektirecek gizli bir hastalığı varsa bile, ya da özellikle gezmediği yerin kalmadığı bu yolculuk döneminde, ezilen ve mazlum olan Türkiye Kürtlerince vakarla karşılanan siyasi hitabı arasında ve kökü yerde sabit dalı göğe yükselen bir sözün içinde vurup kaçma içerisinde, Ramazan ayının ilk günü Perşembe gününün ona şahitlik ettiği bir dönemde komutan bunu yapar mı?
Abdullah Gül gibi bir adam, eğer Allah ona unutturmamışsa ve ona "zayıf insan unutkanlığı" denen bir unutkanlık göndermemişse susuzluktan öleceğini bilse bile bunu yapmaz. Velhasıl unutmayan ne Yücedir.
Öyleyse Abdullah Gül bunu seçkin zümrenin (mele') önünde çeşitli nedenlerle bunu yapmaktan uzaktır. Bu da Yüce Allah'ın onu, oruçlunun gırtlağını ıslatan, "komutan"ın göğsünü buz gibi serinleten bir bardak suyla kurtarmıştır!
Haber, oruçlular açısında, Abdullah'ın orucunda bu bardaktan zevkle içerken berrak su etkisini gösterdi. Abdullah Gül gibi bir adamın ahlak ve vicdanında orucun harikalığını, dünyanın her tarafındaki Müslümanların İslami ahlakla donanmalarını, bu ahlakı yaymalarını ve ibadetlerini yapmaları gerektiğini gösterdi.
Bu Allah'ın dini ve kullarının orucu için bir işarettir. Abdullah Gül hacminde bir adamın da unutkan olabileceğinin anlatımıdır. Bu unutkanlık ne demek? Büyük buluşma yerinde adamın susamışlık suyunu içmesinin manası nedir? Gazetelerin ilk sayfalarında bu adamın diğer insanlar gibi bir bardak su içtiği haberi yer alıyordu.
Basın organlarına ise sadece arşivlerinde saklanmak üzere bu bardağa ait yakın ve uzak fotoğraflar çekmekten başka bir şey kalmadı. Sanki şunu demek istiyordu: Bardaktan bardağa fark var. Oruçlunun bardağında Allah'tan rahmet vardır. Allah bazı kalplere yumuşaklık şansı verir ve dolayısıyla kalp yumuşaklıkla süslenir. Bazı kalplerden de yumuşaklığı çıkarır ve dolayısıyla o kalpler bozulur. İnanıyorum ki bu Yüce Allah'tan bir rahmettir.
Bu Allah'tan suyla gelen bir sevgidir. Her şeyi ondan yarattığı sudan... Sağ ele bardağa yakınlaşmasını vahyediyor. Susuz kalmış, oruçlu, namaz kılan, Allah'ı ve halkını seven bir başkanın gırtlağından damlalar insin istiyor. Oruçlu insanın, yeryüzünde fakirler ve mazlumlar arasında aşırı sıcakta tazelenen bir hayat ve ruh gibi damlaları yudumlaması dışında haber ajanslarına da bu bardağın damlalarından arşivlerinde saklayacak birkaç örnek resim kaldı.
Su dolu bardaklar arasındaki sen özel ve arı şey!! Tüm dünyanın gündeminin, susamışlık, oruç ve Ramazan'la meşgul olması ne harika bir şey!
O bardak ki, susamışların ve boğazları kurumuş bir şekilde göklerin ve yerin yaratıcısına ellerini kaldırıp şöyle yalvaranların sevgilisidir: "Allah'ım susamışlara su ver!"
Ayşe Razem'in makalesinin Arapça orijinalini okumak için tıklayın!.