Lübnanlıların genelde tam olarak isabet ettirdikleri bir şey de pata kalınacağını tahmin etmektir. 1975-1990 arasında yaşadıkları çatışma uzun, yıkıcı bir açmaza girmiş ve takat tüketici dersti. Dolayısıyla da bugün Suriye’ye bakan Beyrutlular ellerini sallıyorlar zira geçmişteki kendi badirelerini hatırlıyorlar.

Ellerini sallayanlar arasında Suriye’nin müttefikleri de var ki bunlar zaferin Beşşar Esad’ı köşede beklediğinde ısrar eden kendi yoldaşlarıyla alay edeceklerdir. BM-Arap Birliği temsilcisi Kofi Annan da bu kederi paylaşmaktadır. Suriye’deki şiddetin kabul edilemez düzeylerde olduğunu kederli bir şekilde dile getirdi ve ülkeyi istikrara kavuşturmanın kalan tek yolunun oradaki gözlemciler olduğunda ısrar etti.

Annan’ın bir planı var ve dolaşımdaki tek plan o olduğu için uluslararası camiada herkes yine o plana tutunacaktır. Ne var ki BM gözlemcilerinin Suriye’de iç savaş canavarını yavaşlatacağına gerçekten inanan iki kişi bile bulamazsınız.

Bunun bir nedeni de Annan planının birbiriyle bağdaşmayan amaçlara yer vermesidir. BM temsilcisi bir yandan ölüm ve yıkımı kuşatıp “kabul edilebilir düzeylere” indirmek isterken (bunu o ima etmiştir) diğer yandan da Suriye’deki farklı siyasi güçler arasında kuşatıcı bir diyalog arayışına girmekte; rejim karşıtı gösterilere izin verecek şartları yaratmak suretiyle Esad liderliğinin nispeten barışçıl bir şekilde devrilmesini kolaylaştırmayı istemektedir.

Suriye devlet başkanı ise ahmak değil. Annan planının o taleplerini yani başkanın otoritesini tırpanlayan kısımlarını uygulamaya koymayacaktır.

Muhalefete gelince, Esad’ın gidişine ve rejimin yabaniliği durduracağına dair güvenceler vermediği takdirde diyaloğa yaklaşma niyeti yok. BM temsilcisi Rus hükümetinin Suriye’de eksen değiştireceğini ve Beşşar Esad’ın daha uzlaşmacı olmaya zorlayacağını ümit ediyor olabilir. Ancak bu muhtemel değil. Ruslar kendi yaptıkları bir kördüğüme dolandılar. Onların desteği Esad’ın bekası için vazgeçilmezdir. Ancak Moskova boyun eğmeye öylesine isteksiz ki üzerindeki tek kaldıraç olan diplomatik esnekliği etkisiz kılındı. Rusların endazesi Esad’da. Ondan kolayca vazgeçemezler zira bunun aksi en güçlü kartlarını kaybetmeleri ve BM Güvenlik Konseyi’nde Amerikalılara boyun eğmeleri anlamına gelir. Rusya, Annan’a verdiği (ilke olarak Esad yönetiminin bekası derdinde olmadıkları) güvenceye bakılmaksızın,  statüskonun temsilcisi olmuştur.

Maskaralık devam edecek. Annan, planını korumak için Rusya’nın baskı uygulayarak Esad’ın davranışını değiştirmeyi başarabileceğini söylemekte ısrarlı olacaktır. BM temsilcisinin tekliflerinden sarfınazar edildiğini görmek istemeyecek olan Ruslar (çünkü bir boşluk bırakacak ve Moskova’nın etkisizliğini ortaya koyacaktır) bir hamle yapabileceklerinin ipuçlarını vermeyi sürdüreceklerdir. Başta ABD olmak üzere herkes bekleyip görmeyi tercih edecektir. Hiç kimse Suriye’de bir boşluğun sorumlusu olarak görülmeyi istemiyor ve hiç kimsenin elinde Annan planının alternatifi yoktur.

Dolayısıyla da diplomatik hareketlilikten bir şey çıkacak değil. Yaklaşık otuz yıl önce Lübnan’da gördüğümüz üzere, siyasi inisiyatifler kendi hayat çizgileri üzerinden devam ederler ve tıpkı örümcek bacakları gibi örümcek öldükten sonra bile kıpırdamayı sürdürürler. Suriyeliler daha önce Lübnanlıların yaptığı gibi uluslararası camiadan bir şey beklemiyorlar. Suriye’de pek çok şehir ve kasabada bulaşıcı ve sistemli itaatsizliğin desteğinde gerilla savaşı boyutu kazanan bir ayaklanma, müzmin bir iç savaşa tahvil olmak üzeredir.

Suriye’den gelip durumun medyada yansıtıldığı kadar kötü olmadığına işaret edenler var. Fakat ağaçlara bakıp ormanı ıskalıyorlar. Esad’ın dayattığı “korku sözleşmesi” sona erdi ve beraberinde siyasi sistemi ayakta tutan ikinci bir sözleşmeyi de götürdü:  Tüm hatalarına rağmen rejimin Suriye toplumundaki çeşitli çıkarların kesiştiği merkez olduğu hissi.

Yönetici ailenin kendisi ve kendi camiası için savaştığını ve parçaları artık asla toplayamayacağını bugün pek çok Suriyeli görebiliyor. En iyi halde imkânsız bir zafer yıllarca sürecek acımasız bir gözdağıyla elde edilebilir o da çöken bir ekonomi bağlamında ve mezhepler arası dayanışma ve bağlaşıklıktan mahrum bir toplumda. Esad, meşruiyetini yeniden inşa edebileceği ne kabiliyete ne de gerekli araçlara sahiptir ve müteveffa babasının çok iyi anladığı üzere ulusal meşruiyetten yoksun bir azınlık rejimi uzun süre dayanamaz.

Suriye’nin iç savaşı kurumsallaştırdığı bir safhada değiliz. Fakat o noktaya çok yaklaştık ve müstakbel siyasi ve askeri dinamiklerin böylesi berbat bir sonucun ortaya çıkmasını engelleme ihtimali yok. Diplomatik açmaz sadece ve sadece dış ülkelerin ayaklanmacıları silahlandırmalarını teşvik edecektir.

Esad ve mücrim teşkilatı baskıyı sonlandırmayacak zira bu onların sonu anlamına gelecek. Suriyeliler bir yıl evvel ayaklandıklarında bu çok açıktı ama ne ki uluslararası camia hiçbir şey yapmadı. Şimdi ise toparlayacağımız müthiş bir dağınıklık var önümüzde.

Kaynak: Daily Star

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı