On binlerce Suriyeli, Suriye rejiminin muhaliflerin elindeki son şehir İdlib’e düzenlediği ağır bombardımanların arasında şehirden kaçmaya devam ediyor. Ciddi bir insanlık dramı yaşanabileceği yönündeki ikazlar ardı ardına geliyor.

Beşar Esad’e bağlı güçler sistematik şekilde şehirdeki hastaneleri vuruyor. Aralık ayı sonu ile ocak ayı başında sekiz hastane vuruldu. Ma'arretü'n-Nu'man ilçesini hedef alan bu saldırılardan birinde doğalı henüz iki saat olmuş bir kız bebek ile babası öldü. İki hemşire ile bir doktor da yaralandı.

Suriye’deki birçok hastanenin bağlı olduğu Tıbbi Bakım ve Yardım Kuruluşları Birliği’nin (UOSSM) güvenlik direktörü Ahmed Dbis, “Asıl hedefleri insanları sağlık hizmetlerinden mahrum bırakmak, muhalif sağlık personelini öldürmek ve insanları kaçmaya zorlamak. Tam bir trajedi yaşanıyor şu anda,” diyor.

Birleşmiş Milletler’in verdiği rakamlara göre İdlib’deki son rejim saldırılarını müteakiben 70 binden fazla insan evini terk etti. Şehirde halihazırda ülkenin başka yerlerinden kaçıp gelmiş 1 milyondan fazla muhacirin olduğu tahmin ediliyor. Şehirden kaçanlarsa Türkiye sınırına yakın yerlere sığındılar.

El Kaide’nin bir kolu olan, o zamanki ismiyle Nusra Cephesi’nin de yer aldığı muhalif güçler, Suriye rejimini 2015 baharı itibariyle İdlib’ten silmişlerdi. Yaklaşık üç yıl aradan sonra Beşar Esed’e sadık kuvvetler İdlib’e kara harekatı başlattı.

Rejim destekli harekatın esas amacı Ebu Zuhur Hava Üssü’nün ele geçirilip İdlib’de köprü başının tutulmasını sağlamak. Ancak rejiminin şehrin daha da içlerine girip girmeyeceği henüz net değil.
Yoğun bir hava ve topçu bombardımanı öncülüğünde ilerleyen Esad güçlerinin şu sıralarda, hava üssüne yalnızca on kilometre yakınlıkta olduğu iddia ediliyor.

Öte yandan ciddi bir insani felaket de an meselesi. Aslında Rusya, Türkiye ve İran arasında varılan mutabakat gereği İdlib şehrinin “şiddetin azaltılması” gereken yerlerden biri olması gerekiyor. Ankara, İdlib’de bir barış koruma gücü bulunduruyor. Buna rağmen “şiddet” hiç azalmadı.

Saldırılar, bu ay içinde Rusya’nın ev sahipliğinde, rejim ile muhalefeti “ulusal diyalog” için bir araya getirilmesi maksadıyla Soçi’de yapılması planlanan konferansın da arifesine denk geldi. Daha önce BM himayesinde, Cenevre’de yapılan görüşmelerde bir netice alınamamıştı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, son şiddet dalgasının varılması muhtemel bir anlaşmayı tehlikeye attığını ifade etti.

İdlib’deki hakim muhalif kuvvet Heyet-i Tahrir’iş-Şam (HTS.) Şehrin büyük kısmı grubun kontrolü altında. Nüfusa dayattığı sert tedbirler ahalinin protestolarına yol açtı.

İç savaş başladıktan sonra İdlib çok sayıda Suriyelinin sığındığı bir şehir oldu. En son geçen yıl, Halep’in rejime teslim edilmesine karşılık açılan insani koridorla şehri terk eden 30 bin kadar Suriyeli de İdlip’e sığındı. İdlib, aslında yıllardır hava ve hatta klor gazı saldırılarının hedefi oldu. Hatta geçen yıl Han Şeyhun ilçesi bir de sarin gazı saldırısı atlattı. Fakat rejim yıllar sonra ilk kez bu denli geniş çapta bir kara harekatı başlattı.

Batılı askeri kaynaklar ise rejiminin HTS’yi yoğun nüfusun olduğu dar bir alana hapsetmeye çalışıp daha sonra başlatacağı hava saldırılarıyla daha çok insanı Türkiye sınırına sürme ihtimalini dillendiriyor.

Rejimin İdlib harekatı, kendi içinde anlaşmazlık yaşayan ve iyice güçten düşen muhalefetin yediği son darbe. Moskova, Tahran ile Irak ve Lübnan’dan gelen Şii milislerin desteğiyle sahada avantajı ele geçiren Esad rejimi hakeza masada da avantajlı hale geldi.

Suriye’de kanın aktığı tek yer İdlib değil. Ağır bir kuşatma altında can çekişen Doğu Guta’da (Şam) son iki haftalık bombardımanlarda 130 insan can verdi. Bir vakitler başkent Şam’ın tahıl ambarı olan Doğu Guta 400 bin civarında nüfusuyla uzun zamandır çok sert bir kuşatma altında.