ABD, NATO ve Arap müttefikleri bundan bir yıl sonra Suriye’nin kuzeyinde evlerini terk etmiş 1.5 milyon Suriyeli (ve Suriyeli olmayan) mültecilerin yaşadığı güvenli cennet üzerindeki uçuş yasağını denetlemek için devriye uçuşu yapıyor olacaklar.

Beşşar Esad ise Şam’daki iktidarını korurken bir intihar saldırısıyla ciddi şekilde yaralanacak.

BM Güvenlik Konseyi ise kimyasal silahları güvence altına almak için nihayet bir karar çıkaracak. İran, kitle imha silahlarını ama aslında Esad sonrası rejimi görüşmek üzere ABD, Rusya, Türkiye ve Arap Birliğiyle müzakerelere davet edilmiş olacak. İran, Suriye masasında sandalye sahibi olması karşılığında uranyum zenginleştirme çalışmasını % 20’de durdurup elindeki stokları Rusya’ya gönderecek, Suriye’deki Kudüs Gücünü geri çekip yerine “insâni” sivil toplum örgütü temsilcileri gönderecek.

Tüm bunlar gerçekleşmeyebilir ama mesele başka.

Yukarıdaki senaryo, Amerikan ordusunun enine boyuna düşünmesini sağlamak, Afganistan ve Irak’taki hataları tekrarlamaktan ve mümkünse ölümcül güç kullanmaktan sakınmasına yardımcı olmak için hazırlandı.

ABD ordusu Asimetrik Savaş Grubu’ndan Yarbay Thomas Goldner “son 11 yılın büyük bir kesiminde çatışma içinde olmamıza rağmen tüm cevaplar elimizde değil” dedi. Goldner,  24-27 Temmuz tarihleri arasında dört gün süren “rekabetçi nüfuz oyununu” Tampa’daki  MacDill Hava Kuvvetleri üssünde düzenlenen konferansta başlattı.

Oyun, Mayıs ayında Maryland’da yapılan, Suriye’yi ABD dış politikası ve savunma politikasına yönelmiş bir dizi meydan okumanın bağlantı noktası olarak teşhis eden bir beyin fırtınasından ortaya çıktı. 130’dan fazla katılımcının çoğu Amerikalıydı – emekli ve muvazzaf subaylar, sivil Pentagon çalışanları, Dışişleri Bakanlığı çalışanları, düşünce kuruluşu uzmanları ve akademisyenler. Biri İsrailli (emekli tuğgeneral) biri Türk (ABD Merkez Komutanlığı’ndaki irtibat subayı) olmak üzere birkaç yabancı da vardı.

Asimetrik Savaş Grubu “karmaşık tehditlerle” başa çıkmak üzere 2006 yılında kuruldu; el Kaide ve Latin Amerika’daki Hizbullah gibi çeşitli başlıklar altında altı oyun düzenledi. Ancak organizatörler ilk kez böylesine hızla hareket eden bir hedefi çözmeye kalkıştıklarını söylüyorlar; gelişmeler öyle bir hızla ilerliyor ki haber manşetleriyle birlikte gelip gidiyorlar. Bu durum, oyunun canlı bir egzersize dönmesini sağladı zira oyuncuların teklif ettiği hamleler saatler sonra gerçekleşiyordu.

Oyunun amacı, Esad’ın nasıl devrileceğini, Hizbullah’ı hayırhah bir siyasi harekete nasıl çevrileceğini veya İran nükleer programının nasıl durdurulacağını tespit etmek değil Amerika’nın ve müttefiklerinin yeteneklerinin nasıl artırılacağını ve bölgedeki pek çok aktörün birbirleriyle nasıl iç içe geçtiğini daha iyi anlamaktı.

John Hopkins Uygulamalı Fizik Laboratuarı’nın geliştirdiği oyun sistemine göre oyuncular “nüfuzu” artırınca ve kibri azaltınca ödüllendirildiler. John Hopkins’ten Maegen Nix’in belirttiğine göre “kibir”  “küstahlığın sonucunda ortaya çıkan savunmasızlık, diğerleriyle işbirliği ihtimalini azaltan tektaraflı güç kullanımının yol açtığı uluslararası kızgınlıktır.”

Dolayısıyla vurgu diplomasi, ekonomi, istihbarat ve insanları öldürmeyen veya Amerikan ordusunun kullanmaktan hoşlandığı şekliyle “kinetik eylem” içermeyen diğer araçlar üzerindeydi. Oyunculara dağıtılan elkitabına göre amaç şuydu: Yumuşak gücü vurgulamak; “aşırı güç kullanımının” neticeleriyle yüzleştirilmek; ABD yönetimi ve müttefikleri arasında işbirliğini teşvik etmek.

Katılımcılar altı “hücreye” bölündüler. ABD-Avrupa, ABD-Ortadoğu, İran, Hizbullah ve Suriye rejimi faal oyunculardı. Diğer kilit aktörlerin aynı kefede olduğu gri hücre de vardı: Suriye muhalefeti, Rusya, Türkiye, S. Arabistan, İsrail, Irak, Ürdün ve şiddet yanlısı çeşitli aşırı örgütler, Nato ve Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi.

Gri hücre, faal oyuncuların bazı eylemlerine ya izin verdi yahut izin vermeyi reddetti; gri hücrenin, beklenmedik gelişmelere tepki vermeye zorlamak için faal oyuncuları ters köşeye yatırdığı/yanılttığı da oldu. Bilgisayar başından kalkmayan “beyaz hücre” ise oyunun mekaniğini yönetti (analizi Eylül ortasında yayınlanacak).

Gri hücre genelde sivillerden oluşuyordu ancak başında Amerikan ordusundan emekli bir general vardı; hücreyi “büyük oynamaya” ve bakışlarını Suriye ötesine çevirmeye de teşvik ederek merkezi bir rol oynadı.  Emekli Tümgeneral Mastin Robeson, İran dâhil geniş bir bölgesel işbirliğini teşvik ederken “Amerikan politikası bazen Amerikan politikasının yolunda ilerliyor” diyerek espri de yaptı – her ne kadar Barack Obama yönetimi İran’ı Suriye diplomasisinden uzak tutmaya baktıysa da.

İran hücresi, temas için yolu açtı. Tahran yönetimi, her ikisini birden istiyor olsa da, nükleer silah edinmekten daha çok Suriye’deki çıkarlarını korumak arzusuyla yanıyordu.

James Madison Üniversitesi’nden Bernie Kaussler “hoşuma giden, şu an oyunda Ortadoğu’da bir Viyana Kongresi durumundayız dedi.  “Alan uzmanları” arasında yer alan Kaussler, 19.yüzyılın başında Avrupa haritasını yeniden çizen haritaya atıf yapıyordu.

Ancak oyundaki eylemler, coğrafi olarak Suriye, Lübnan, Türkiye, İsrail, Filistin bölgeleri ve Ürdün’den oluşan Doğu Akdeniz bölgesiyle sınırlıydı. Bu durum örneğin İran nükleer tesislerine İsrail veya Amerikan saldırısı eylemlerini ortadan kaldırmıştı.

Baştaki bu yanlılık, Suriye’de güvenli bölge lehine olsa bile herhangi bir Amerikan askeri müdahalesine karşı alınmış önlemdi.(Gerçekte ise ABD, Suriyeli ayaklanmacılara desteğini artırdı ama silah tedarikinden de uzak durdu.)

Avrupa Müttefik Komutanlığı siyasi danışmanı Stephanie Miley’in tüm gruba yaptığı konuşmada Libya’daki Nato müdahalesine yol açan etkenleri tek tek sıraladı fakat Suriye’de benzer bir harekâta karşı çıktı.

Oyun ilerledikçe, mülteci akınları ve Suriye yönetiminin kontrolü kaybetmesi, ayaklanmacıların Türkiye sınırına yakın kuzey Suriye’de güvenli bölge ilan etmelerine yol açtı. Pek çok Nato üyesi herhangi bir askeri harekât öncesinde hala BM Güvenlik Konseyi kararı isterlerken, Miley, gri hücreye ayaklanmacıların toprağı kontrol etmek suretiyle dış destek için gerekli kilit bir şartı tatmin ettiklerini söyledi.  Rusya ve Çin, uçuşa yasak bölge kararını veto etseler bile uluslararası tanınma elde etmek için mantıklı bir ilerlemeydi bu.

Gri hücre üyeleri, ekonomik bakımdan eli kolu bağlı Avrupa hükümetlerinin pahalı bir savaşa mâli kaynak ayırmaya güç yetirip yetiremeyecekleri üzerinde tartıştılar. Hücre, S.Arabistan ve Körfez İşbirliği Konseyi’nin petrol zengini üyelerinin mâliyetin büyük bir kısmını taşıyabileceklerine, uçuşa yasak bölgedeki devriye uçuşları için pilot gönderebileceklerine hükmettiler.

Faal oyuncular, konumlarını desteklemek için çeşitli eylemlere giriştiler. Avrupalı yetkililer, Hizbullah’a mâli destek verenleri sıkı bir şekilde izleyip tutukladılar. İran, Hizbullah ve Suriye rejimi, Kuzey Kore’nin yardımıyla Akdeniz’de gizli bir üs kurarak gemiyle Süveyş Kanalı üzerinden bu üsse levazım göndermeye çalıştı. İran, dikkatleri Sünni ayaklanmalardan çekmek için Yemen-Bahreyn ve S. Arabistan’ın doğusundaki Şiileri tahrik etti. Tüm taraflar “bilgi kampanyası” başlattılar; Suriye, Rus ve Çinli gazetecileri davet etti ve onları, ayaklanmacıların hepsinin de terörist olduğuna ikna etmeye çalıştı; ABD ise İran ve Hizbullah’ı karalamak için Cezayir’den istifade etti.

Eylemin çoğu, Amerikan yönetiminin farklı farklı parçalarının birbiriyle uyumlu şekilde çalışması için  yapıldı - konferanstaki Amerikan yönetiminin sivil ve askeri çalışanları sık sık yek diğerinin kullandığı kısaltmaları anlamadığı için eşgüdüm zedeleniyordu. Sonuçta da İran’dan sorumlu eski Dışişleri Bakan yardımcısı John Limbert, oyunun amacının “Amerika’nın bürokratik veya ulusal güvenlik meselelerinin çözümü mü olduğunu” sordu.

Goldner “ “2.5 kilo yük taşıyacak çantaya 20 kilo yük oturtmaya çalışıyoruz” diyerek oyunun hırslı olduğu gerçeğini teslim etti.

Uzak erimli, felsefi bakış ise İsrail’den tuğgeneral Gideon Avidor’a düştü. 5,000 yıllık yazılı tarihi olan bir bölgede “bir kimse tüm problemleri bugün çözmek zorunda değil, bazı problemleri gelecek nesillere bırakın” dedi.

Kaynak: el-Monitıor

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı