Suriye ile gelişen ilişkileri, Türkiye'nin "Batı"dan uzaklaşarak önceliklerini "Doğu"ya kaydırması biçiminde açıklama eğilimi oldukça yüksek. Bu yaklaşım Suriye ile yakınlaşmanın İsrail'den uzaklaşma olduğu, İsrail'in "Batı" olmayı sürdürdüğü ve dış ilişkilerin hala "oraya" ya da "buraya" yakın durarak yürütüldüğü varsayımlarına dayanıyor.

Anadolu Kartalı adı verilmiş askeri tatbikatın uluslararası ayağının ertelenmesi, Türkiye'nin İsrail'i veto ederek tatbikatı iptal ettiği biçiminde duyuldu. Aylar önceden hazırlıkları yapılmış bir tatbikatın ertelenmesine yol açan karar, muhtemelen önemli bir gelişme ya da beklenmeyen bir talep doğrultusunda alınmıştır. Alınan kararın İsrail tarafından ciddi bir kriz arifesinde olunduğu biçiminde yorumlanacağı ve Türkiye'nin 'batı' müttefiki gibi davranmadığı yolunda eleştirilerin yapılacağı göze alınmış olmalı.

Tatbikatın Suriye ile imzalanan stratejik anlaşmaların bir gün öncesine denk gelmiş olması, muhtemelen talihsiz bir durum. Artık her kim takvim ayarlamasında bir yanılsamaya yol açtıysa, aralarında yeterince sorun bulunan Suriye ile İsrail Türkiye'nin karşısına aynı anda geliverdi ve Türkiye önceliği Suriye'ye ayırdı. Belki, daha iki ay önce ABD ve İsrail ile Akdeniz'de Güvenilir Deniz Kızı tatbikatları gerçekleşmiş olduğundan, bu seferki erteleme isteğinin bu denli tepki alacağı hesaplanmamıştır.

Gayet tabii, konu stratejik ilişkiler olduğunda meselenin tersinden de ele alınması mümkün. Aslında en kısa zamanda telafi edilebilmesi mümkün olabilecek türden bir krizinin tam da Türkiye-İsrail ilişkilerinin sorgulanmasına yol açacak bir ortam yaratması istenmiş olabilir. Bu tür bir sorgulamanın da iki ülke ilişkilerinin bozulması değil düzelmesi yolunda bir çaba gerektireceği öngörüsünden barındırıyor olma ihtimali bulunuyor.

Türkiye-Suriye ilişkileri, zorunlu olarak Suriye-İsrail ilişkilerinde yeni bir döneme işaret ediyor. Filistin konusunda hem sıkışmış hem de uluslararası alanda eleştirilen İsrail'in bir yandan da ABD'den dolaylı baskı görüyor olması muhtemelen en önemli açılımını Suriye üzerinden yapabileceği izlenimini veriyor. Bu durumda Suriye'nin eski Suriye olmaması ve İsrail'in rakibi İran'ın ekseninden çıkmaya hevesli bir siyaset öngörmesi beklenir ki İsrail ilişki kurmaya razı olsun. Ancak tek değişenin Suriye olması yetmez, İsrail'in de değişmesi gerekir.

Türkiye, Suriye'nin eski Suriye olmaması için ciddi çabalar sarf etti, bugün bu çabalar yaşama geçiyor. Benzer bir biçimde aslında Türkiye İsrail'in de değişmesine katkı sağlıyor ve ABD ya da Rusya gibi büyük güçlerin doğrudan yapacakları baskının kendi üzerinden yapılmasını göze alarak İsrail'e zaman kazandırıyor olabilir. Belki bu ilişkileri, Ermenistan açılımı yoluyla Ermenistan-Azerbaycan sorunlarına çözüm baskısı yaratma sürecine benzetmek mümkündür. Zira bölgesel işbirliği projeleri, Suriye ve Türkiye ile sınırlı değil. Irak, kimbilir Lübnan, belki ileride İran ve hatta Kafkasya'ya kadar genişleyecek bir alt sistem oluşturma çabaları, çok uluslu zeminlerde ele alınıyor. Tercih edilen, İsrail'in bunun dışında değil içinde yer alması.

Hükümetlerin politikalarını beğenmemek, devletleri ve halklarını tümüyle dışlamak anlamına gelmez. Tatbikat anlaşmazlığına yol açan koşullara bu kadar geniş anlamlar yüklemek de gerekmeyebilir. Kimbilir belki de anlaşmazlık tatbikatın yeri, türü ve araçları konusunda çıkmış ve Türkiye komşularının yanlış anlayacağını düşündüğü bazı talepleri, ama sadece talepleri reddetmiştir.

Kaynak: Star