Sri Lanka hükümeti Tamil Kaplanları'nı ülkenin kuzeybatısındaki kumlu plajlarda bozguna uğrattığında, pek az insan hükümetin saldırısını sürdüreceğini tahmin ediyordu. Ancak ilerleyen aylarda bırakın uzlaşmayı, merhamet bile gösterilmedi. On binlerce Tamil sivil hâlâ dikenli tellerle kuşatılmış kamplarda tutuluyor. Ordu genişletiliyor - bu yıl IMF'nin can simidine sarılmak zorunda kalan bir ülkede tuhaf bir 'savaş sonrası savunma harcamalarını azaltma politikası' bu...
Bu aslında 'elde var sıfır' kabilinden kimlik politikası: Hükümetin zaferi Tamillerin felaketten farksız yenilgisi olarak görüldü. Colombo'nun sokakları Devlet Başkanı Mahinda Rajapaksa ve biraderlerinin resimleriyle öyle tıka basa dolu ki, bu yeni moda kişi kültü Çinli bir komünisti bile utandırır. Bu zafer sarhoşluğu, hükümeti sorgulamaya cüret edenlerin Kaplanlar'ın işbirlikçisi, terörist sempatizanları veya Tamil bölücüleri olarak yaftalanması anlamına geliyor. Sonuçsa, Tamil Kaplanları'nın liderliği mayısta ortadan kaldırılsa da hükümetin bir geri dönüşü önlemek için savaş hazırlıkları yaptığı, gerçeküstü ve ölümcül bir siyasi iklim.
Hükümet özgürlüğü askıya almasının sebebinin özgürlüğü korumak olduğunu iddia ediyor. Savaş, yasaların ihlal edilebilir görüldüğü tatsız, kanlı bir iş. Fakat asilerin yok edildiği bir ortamda bu savı sürdürmek zor. Sri Lanka'da 20 yıldır gazeteciler dövülüyor, yazarlar hapsediliyor, diplomatlar sınır dışı ediliyor, düşünürler tehdit ediliyor. Devlet eliyle gözdağından başka izahı olmayan ve Tamil azınlığın Sinhala çoğunlukla eşit olması fikrini yok etmek için tasarlanan bu politikanın barışta da sürdürülmesini anlamak imkânsız.
Demokratik tartışmayla fikir alışverişi yapılamazsa, silahların dönmesi riski sürüyor demektir. Çocuk asker müfrezeleri kuran, siyasi muhaliflerini öldüren ve Sri Lankalı ve Hintli liderlere suikast düzenleyen Kaplanlar'ın yokluğunun Tamiller için daha iyi olduğu muhakkak. Fakat hükümet Tamillerin şikâyetlerini (ki kanlı siciline rağmen Kaplanlara desteğin sürmüş olmasının nedeni bu) hâlâ dikkate almıyor. Azınlık talepleriyle hükümetin inadı arasındaki mesafe gülünç derecede az.
Hafızalarını kaybetmeleri isteniyor
Tamil öfkesini ve dertlerini gidermek, hükümetin bazen resmettiği gibi, toprak karşılığı barış temelinde bir bölünme anlamına gelmiyor. Bunun anlamı Tamillere, çoğunlukta oldukları yerlerde anlamlı bir Tamil temsili sağlayacak siyasi ve sivil hakların verilmesi, yerel maliyenin, mülkiyet yasalarının ve kolluk gücünün yerel hükümete devredilmesi. Tamil dilinin resmi hayatın parçası haline gelmesi (bunun eksikliği öfkenin en büyük nedeni). Ne var ki bu adımlar bile Colombo'da kabul edilemez sayılıyor. Tam tersine, Rajapaksa Tamillere adalete değil, hafıza kaybına dayalı bir pazarlık öneriyor: Geçmişi unutun, geleceğiniz güvencede olsun.
Öneri üstü kapalı bir tehdit içeriyor: Bunu reddederseniz, devlet düşmanı olmanın sonuçlarına katlanırsınız.
Farklı fikirlere tahammülsüzlük ve tehditkâr ton, Tamillerin kendilerini işgal altındaki bir halk olarak görmesiyle sonuçlanır. Üzerinde pek az nüfuza sahip oldukları, siyasi tabanı kırsal, şovenist Sinhala nüfusundan oluşan bir devlet başkanının insafına kalmış hissedecekler. Hükümet Tamilleri terörden kurtarmak yerine yeni bir zulüm altında olma hissiyatına sürükleme riskine giriyor. Bu yakınlaşmaya yol açmayacak, gelecekteki isyanın tohumlarını ekecektir. (14 Eylül 2009)
Kaynak: Radikal