Maalesef politika da, politikacılar da pek temiz değil..
Bizde siyaset meydanı dedikleri yer, “idam sehpası”dır. “Siyaset etmek” adam öldürmek demektir. Siyaset gömleği denen şey ise, “idam gömleği”ne verilen addır. Siyaset yapmak ise “at eğitmek” anlamına gelir.
 

Siyaset bizde pahalı, hantal, verimsiz, düşük kaliteli, kanlı bir meslektir.
Darbeler ve baskılar yüzünden bizde siyasetin geleneği oluşamadı. Siyasi partiler kurumsallaşamadı. Derin güçlerin siyasete müdahalesi sonucu bu alan hep tırpanlandı. Kişilik zafiyeti olan, her devrin adamları siyasette yükselme fırsatı buldu.
Bugün gelinen noktada durum ortada...
Siyaset sonuçta kirlenmeye devam ediyor. Her seçim döneminde olduğu gibi, bu sefer de meydanlar plastik parti bayrakları ile dolu, tam bir ekolojik felâket. Kavşaklarda halk bu sıcak havada egzoz gazı, asfalt buharı yetmiyormuş gibi, küresel ısınmaya inat plastik buharı solumaya devam ediyor.
Ve müthiş bir gürültü kirliliği. Bangır bangır, sonuna kadar açılan hoparlörlerden parti marşlarını dinliyorsunuz. Pazar yerinde cazgırlık yapan adam gibi siyasetin amigoları sloganlarını bağırıyorlar. Biri gidiyor, biri geliyor. Yavaş yavaş giden seçim otobüsü, trafiği kilitlediği yetmiyormuş gibi, sokağa tomarla kağıt bırakıyorlar. Arkalarında bir çöplük bırakarak gidiyorlar.
Gürültü, çöp, plastik kir bir yana, o sloganlar, o ithamlar, o vaadler, tam bir skandal. Argoya kaçan sözler, sokak kabadayısı ağzı ile yapılan suçlamalar... Yalan vaadlerle halkı kandıracaklarını sanıyorlar. Halkı enayi yerine koyuyorlar sanki. Hepsi iktidara oynuyor.
Siyaset ahlaki bir kirlenmeye de zemin hazırlamış oluyor, üslubu, yalanları ile.
Bunlar bunu yaparsa, sokaktaki halk ne yapmaz ki! Daha para görmüş, eğitim almış, ülkeyi yönetmeye aday olanı bu.
Yapılan harcamalara bakınca, insanın, “Bu değirmenin suyu nereden geliyor?” diye sorası geliyor. Su gibi para harcıyorlar. Görünen o ki, birileri kesenin ağzını açmış, “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmiyor!”
Siyaset bizde çok pahalı bir iş. Çok fazla zaman, para, insan, emek tüketiyor. Çok pahalıya mal oluyor, üstelik kalite ve verim de yok.
Siyasetin kalitesini yükseltmek gerek. Biraz felsefi derinlik, biraz estetik. Deterjan pazarlar gibi politikacı pazarlanıyor sanki. İki şarkıcı, bir kutu ayran, çeyrek ekmek arası döner, yarım sayfalık reklam ajanslarının metin yazarlarına hazırlatılan konuşma ile nerede ise barajı aşacaktı adam. Seçmen kalitesi de bu.
Sonunda tencere kapak hikayesi. Tencere yuvarlanıp kapağını buluyor. Bu halk bu politikacıyı çıkartıyor bağrından, bu politikacı da bu halkı üretiyor. Tavuk yumurtadan mı, yumurta tavuktan mı belli değil.
İşte devletin eğittiği yurdum insanı bu. Bu gerçekler karşısında insanın “cehaletin bu kadarı ancak eğitimle mümkün” diyeceği geliyor.
Siyaset ve bürokrasi, bütün bunların yanında şimdi bir de mafyalaşmaya başladı. Tehdit, şantaj, kara para ilişkileri ile işin tadı iyiden iyiye kaçmaya başladı.
Bu iş böyle gidemez. Siyasetin maliyetini ve kapsama alanını daraltmamız ve denetlenebilir, yönetilebilir bir hale getirmemiz ve şeffaflaştırmamız gerekiyor. Siyaset, kirlenmenin kaynağı değil, arınmanın filtresi olmalı değil mi idi!.. Yetim malı sayılan kamu mülkünün hesabını sormalı, yapanın yanına kâr kalmamalı değil mi idi!..
Selâm ve dua ile.

 

Kaynak: Vakit