Avrupa Komisyonu, sığınma hakkı konusunda bir reform yapmaya hazırlanırken kurumun başkan yardımcısı, Eski Kıta'ya sığınmacıların kabulü konusundaki görüşlerini paylaşıyor. 
 
Avrupa, göç akımlarının artması sorunu karşısında denge ve istişare fikirlerinin rehberliğinde ortak strateji inşa etmeye karar verdi. Fransa'nın başkanlığında hazırlanan Göç ve Sığınma Hakkında Avrupa Paktı özellikle Brice Hortefeux'ün öncülüğündeki dinamizm sayesinde 27 ülkenin oybirliği ile kabul edildi. Şimdiye kadar ulusal politikaların egemen olduğu bir alanda AB için dev bir adımdır. Bu yeni bağlamda sığınma hakkı politikasının çok önemli bir yeri var. Bana göre öncelikten de fazlası söz konusudur. Sığınmacıların kabulü konusu Avrupa için bir ödevdir, temel değerlerine sadık kalmak isteyen bir Birlik için ahlaki bir zorunluluktur. Avrupa göçmen politikası için olduğu gibi anlaşmayı yapmakla kalmayıp eyleme geçmeliyiz!

2007 yılında 222.000 kişi AB'den sığınma talebinde bulundu. Bu insanlar savaşlardan, saldırılardan, ayrımcılıktan kaçıyorlar. Ülkelerini, Avrupa'nın kendilerine kucak açacağını umut ederek terk ediyorlar. Bugün artık 1999'dan bu yana geliştirdiğimiz metinler kesinlikle duruma uyumlu hale getirilmelidir. Aslında sığınma hukukuna egemen olan kuralların minimalist yapısının çifte bir haksızlığa neden olduğunu görüyoruz. Öncelikle sığınmacılara karşı bir haksızlıktır. Sığınma talebinin yapıldığı üye ülkeye göre olumlu bir cevap alma oranı arasında 1 ila 100 kat arasında bir fark oluşabiliyor! Mesela İsveç'te olumlu cevaplar tüm taleplerin % 25'ine ulaşabiliyor. Yunanistan'da ise taleplere % 3'ten daha az olumlu cevap alınıyor. Coğrafî konumları yüzünden daha az ya da daha çok baskıya maruz kalan üye devletler için bu eşitsizlikten kaynaklanan bir haksızlık söz konusudur. [Güney] Kıbrıs gibi bir devlet her yıl, 1000 yurttaşına karşılık 9 sığınma talebi almaktadır. Oysa Avrupa ortalaması 0,45'tir.

Öyleyse her şeyden önce tüm üye ülkelerdeki sığınmacıların misafir edilme şartlarını iyileştirmeliyiz. Bu sığınma talepçilerinin en iyi karşılanma şartlarını aramak için Avrupa'da yasadışı bir güzergâh izlemelerinden kaçınmak istiyorsak bu konuda yapılacak düzenleme olmazsa olmaz bir şarttır. Bugün oldukça düşük düzeyde seyreden kabul şartlarını yukarı doğru çekmeli ve birbirleriyle uyumlu hale getirmeliyiz. Kabul şartları hakkındaki direktifin yeniden gözden geçirilmesi önerimin anlamı budur. En kötü durumda olan sığınma talepçilerinin özellikle korunması, çocuklara özel bir özen gösterilmesi, denetimli bir şekilde iş gücü piyasasına ulaşmanın şartlarının oluşturulması, kabul merkezlerinin kalitesinin artırılması ve hukukî danışmanlık sağlanması bu yeni metnin ana temalarını oluşturmaktadır. Aynı düşünce doğrultusunda Dublin II. düzenlemesinin gözden geçirilmesini de önerdim. Kuşkusuz bu mevzuat sığınma talebinin sığınmacının gittiği ilk ülkede yapılması ve burada değerlendirilmesinin gerekliliğini açıkça belirterek 'aslum shopping' yani durumu sığınma hakkı doğurmayan kişinin birçok başvuruda bulunmasını önlemeye imkân sağlamaktadır.

Ancak bu düzenleme çok katı bir şekilde uygulanırsa, çoğu kez kendilerini kabul etmek için gerekli şartları sağlayamayan üye ülkelere ulaşmaktan başka imkâna sahip olmayan sığınma talepçilerini cezalandırmış olmaktadır. Dublin mevzuatının uygulanmasında büyük ölçüde esneklik göstermeyi kabul etmek gerekir. Bu nedenle, gerekli şartları sağlayamayan ülkelerde kalan sığınma talepçilerinin başka bir ülkeye transferine imkan sağlayabilecek şekilde Dublin mekanizmasının geçici olarak yürürlükten kaldırılabilmesini önerdim. Aynı zamanda Dublin II. uygulanmasında, özellikle ailelerin birleştirilmesi, çocukların haklarının korunması ve hukukî danışmanlık hizmetine ulaşma imkânı konularında sığınmacıların ihtiyaçlarının daha etkin bir şekilde ele alınmasını diliyorum.

Ülkeler arasındaki bu dayanışma, kökenlerinin olduğu bölgelerde kalmak isteyen sığınmacıların büyük çoğunluğuna hizmet verilebilmesini sağlayacak çok sıkı bir ortaklığın merkezini oluşturmalıdır. Bu dayanışmanın gerekliliği konusunda bir örnek olarak, çoğu kez en uç noktalarda dolaşan bir sefalet ve kırılgan bir güvenlik içinde şu an Suriye ve Ürdün'de yaşayan Irak'tan gelen 2 milyon kadar sığınmacının durumunu gösterebiliriz.

Avrupa [çok yüksek sayıda sığınmacının sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalan] bu devletlere, sığınmacılara etkin koruma sağlamak için yardım etmek zorundadır.

*Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı, Komisyon'un Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Sorumlusu, Le Figaro, 1 Aralık 2008
 

Kaynak: Zaman