ABD senatörü Barack Obama, yirmi yıllık rahibi Reverend Jeremiah Wright'ın vaazları ile ilgili medya öfkesini yatıştıran 18 Mart'taki konuşması üzerine, geniş ölçüde alkışlarla karşılandı. "Wright'ın açıklamaları" dedi Obama, "bu ülkenin son derece tahrif edilmiş bir bakış açısını ortaya koydu; beyaz ırkçılığını yerleşik olarak gören ve Amerika'da bizim doğru olarak bildiğimiz her şeyin üzerinde Amerika konusunda hatalı olan şeyi yücelten bir bakış açısı; Ortadoğu'daki çatışmaları, radikal İslam'ın sapık ve menfur ideolojisinden kaynaklanmak yerine, öncelikle İsrail gibi güçlü müttefiklerin hareketlerinde kökleşmiş olarak gören bir bakış açısı."
ABD-ırk ilişkisine odaklanmış bir konuşmada İsrail'e ve "radikal İslam"a değinmesi, özellikle Wright'ın en yaygın biçimde kaydedilen açıklamalarının Amerika'nın siyah vatandaşlar üzerinde tarihsel ve sürmekte olan baskısı ile ilgili olması sebebiyle, Obama için tuhaf görülebilir.
Ancak aylardır, hatta Amerikalıların çoğunun Wright'ı duymasından önce, meşhur İsrail yanlısı aktivistler Obama'yı, Wright'ın İsrail üzerine olan görüşlerine ve İslam Ulusu lideri Louis Farrakhan'la olan bağlarına karşı kışkırtıyorlardı. Ocak ayında, Hakaret Karşıtı Birlik (ADL) ulusal yöneticisi Abraham Foxman, Obama'nın Farrakhan'ı bir anti-semit (Yahudi karşıtı – ç.n.) olarak itham etmesini talep etti. Senatör de usulünce öyle yaptı ama bu yeterli gelmedi. "Obama kendisini, rahibinin Farrakhan'ı onurlandıran kararından uzak tutmuştu" dedi Foxman, ama, "kendisini rahibinden uzak tutmamıştı. Bence bir sonraki adım bu." Foxman, Wright'ı "siyahi bir ırkçı" olarak etiketledikten sonra bir nefeste ekliyordu: "Kesinlikle çok güçlü İsrail karşıtı görüşleri mevcut" (Larry Cohler-Esses, "ADL Şefinden Obama'ya: 'Rahibinle Yüzleş' -Bakan Farrakhan üzerine" The Jewish Week, 16 Ocak 2008)
Kimine göre, İsrail'in eleştirilmesi, gerçekten de Wright'ın affedilemeyecek bir suçu ve Foxman'ın iğneleyici sözleri düzinelerce İsrail yanlısı blogda yankılanıyor.
Barack Obama, Chicago'daki politik yaşamının başından bu yana, Ortadoğu hakkında bilgiliydi ve İsrail için destek sinyali vermemiş, adalet ve doğruluğun barışın anahtarı ve aşırıcılıkla mücadelenin doğru yolu olduğu bir yaklaşımı ifade eden ayrıntılı görüşler beyan etmişti.
Obama, aylardan beri, diğer adaylardan daha az fanatik İsrail yanlısı (şu anda aynı basite indirgeyici formüllere ve çatışmanın şiddetini arttıran ve Amerika'nın Ortadoğu'daki durumunu kötüleştiren İsrail politikalarına kayıtsız şartsız desteğe bağlanmak taraftarı) olduğu suçlamasıyla uğraşmakta. Obama bu, yüzden, 26 Şubat'ta Senatör Hillary Clinton'la tartışmasında, "İsrail'in sadık bir dostu" olduğunu öne sürdü.
Ancak Obama, Yahudi seçmenlere çağrısının aynı zamanda "Afrikalı-Amerikan cemaati ile Yahudi cemaati arasındaki tarihi bir ilişki olarak addettiğim şeyi yeniden inşa etmek" arzusundan kaynaklandığı üzerinde durdu.
Obama, ulusal dinleyicilerine bu ilişkilerin niçin yıpranabildiğini söylememişti. Tartışmadan sadece bir gün önce Cleveland'da Yahudi liderlerle konuşurken çok daha samimiydi. Obama, 25 Şubat'ta Yahudi Telegrafik Ajansı tarafından bildirilen, gözlerden kaçan bir yorumunda, "Güney Afrika 'dışlama hareketi'nde çok aktif olduğunu ve hatırlanacağı üzere o zaman Afrikalı-Amerikan cemaat ile Yahudi cemaati arasında bir gerilimin vaki olduğunu, çünkü [Obama] Güney Afrika'da ırk ayrımcılığıyla uğraşırken, İsrail ve Güney Afrika arasında o zamanlar bir ilişki olduğunu Ve bu sebebin bir gerilim kaynağı olduğunu" açıkladı.
Obama, Wright'ın görüşlerinin İsrail'in apartheid Güney Amerika'sıyla olan derin bağlarına muhalefet içinde köklendiğini ve bu yüzden de, kendisi bunları ortaya koyup paylaşmayı "zorunlu olmayarak" yaptıysa da, tamamen mantıklı olduğunu zımnen kabul etti. İsrail Güney Afrika'ya, uluslararası ambargoya rağmen, yüz milyonlarca dolarlık silah desteğinde bulundu. Hatta Güney Afrika kuvvetlerinin kasabalardaki apartheid-karşıtı göstericilere saldırmak için kullandığı su topları, Kuzey İsrail'deki bir "sosyalist" yerleşim olan Kibbutz Beit Alfa'da üretildi. 1980'lerin sonuna kadar, Güney Afrika, Batılı hükümetlerin yaptırımlar dayatmaması için lobi yapması için sıkça İsrail'e yaslandı.
Ve ilişki [oldukça] sağlamdı. Washington Post'un 1987'de kaydettiği gibi, "İsrail ve Güney Afrika'ya gelindiğinde, [ilişkilerini] parçalamayı becermek çok zor". "İsrailli yetkililer", diyor bir gazete, "çelişik zorunluluklarla karşı karşıya: İsrail'in Pretoria [Güney Afrika] hükümetiyle, stratejik, ekonomik ve zaman zaman duygusal nedenlerle önemli bir ilişki olmuş olan uzun geçmişli dostluğu karşısında, hafif ama sembolik bir yaptırım politikası benimseyen Batı ile aynı hatta kalma isteği" ("Bir İsrail Çıkmazı: Güney Afrika bağları; Bağlantıları kesme girişimleri ekonomik baskıyla, fikren yavaşladı" The Washington Post, 20 Eylül 1987).
1987'de, Jesse Jackson, o zamanlar dünyanın en meşhur Afrikalı-Amerikan politikacısı, "Güney Amerika'yla kim iş yapıyorsa yanlıştır, ancak İsrail, siyahi Amerikalıların vergi paralarını da içeren Amerikan yardımıyla sübvanse edilmekte ve sonra Güney Afrika da İsrail tarafından" [sözlerinde] ısrar ettiği için bazı Yahudi Amerikan liderlerini kızdırmıştı ("Jackson, röportajı üzerine Yahudi liderlerinden yeni eleştirileri üzerine çekiyor, Associated Press, 16 Ekim 1987). Bir başkan adayı olarak Jackson, aynen içinde Martin Luther King'in yeğeninin de bulunduğu siyahî sivil haklar ve dini liderlerinden oluşan bir delegasyonun bir İsrail gezisinde yaptığı gibi, aynı endişeleri İsrail büyükelçisiyle yaptığı üst düzey bir toplantıda da seslendirdi. Birçok Afrikalı-Amerikan için, sivil hakları ve apartheid-karşıtı hareketi güçlü biçimde destekleyen birçok Yahudi liderin, İsrail'in suç ortaklığına hoşgörülü olabilmeleri katlanılmaz bir ikiyüzlülüktü.
Bu nedenle, Ortadoğu konusunda, bütün bölge sorunları için İslam ve Arapları suçlayan ya da İsrail'e kayıtsız şartsız desteği kabul eden birinden daha geniş bir anlayış arayan Reverend Wright, ana akım Afrikalı-Amerikan düşüncesinin içindedir, aşırıcı bir çizgide falan değil.
Bu, bazı Afrikalı-Amerikalılar arasındaki anti-semitik duygulara dair Yahudi kaygılarının tümüyle bertaraf edilmesi gerektiği anlamına gelmez. Herhangi bir topluluk içindeki ırkçılığa karşı durulmalıdır. Ama Foxman benzeri sert İsrail yanlısı aktivistler, diğer topluluklarla yaptıkları gibi, herhangi bir Afrikalı-Amerikanın İsrail eleştirisini anti-semitizm fırçasıyla çok sık biçimde karalıyorlar. Neden büyük bir mevkie aday olan her siyahi, kötü şöhretini muhtemelen ADL'den edinmiş ulusal politikadaki marjinal bir figür olan Farrakhan'ı itham etme ritüelinden geçmek zorunda? Şüphesiz, anti-semitizm Afrikalı-Amerikalılar arasında yerleşik bir sorunsa, bütün bu on yıllar boyunca ADL için öfkenin odaklanacağı Farrakhan'dan başka birileri de olmalıydı.
Bir çelişki olarak, ne senatör Joe Lieberman (Al Gore'un 2000'de aynı partideki ön adaylarından ve büyük partilerin başkanlık biletine talip olan ilk Yahudi aday), ne de senatör John McCain, İsrail liderlerince ya da Cumhuriyetçi Parti'yi destekleyen bazı tanınmış radikal Hıristiyan liderlerce yapılan aşırıcı ve ırkçı açıklamaları alenen ve tekrar tekrar reddetmeyi gerekli bulmamışlardı. İsrail'in imajını cilalamaya devasa kaynaklar tahsis eden Foxman'ın örgütü, ön plandaki İsrailli politikacılar ve hahamların Arap-karşıtı ırkçılığı kışkırtmaları ve şiddete teşvik etmeleri hakkında seslerini nadiren yükseltiyor.
Bu bir sürpriz değil. Afrikalı-Amerikalılar, Arap-Amerikalılar ve Müslümanlar genel olarak bazı şeyleri tamamen paylaşıyorlar: bireyler, kendi topluluklarındaki diğer kişilerin sözlerinden ve hareketlerinden, onlarla birlikte herhangi bir şey yapmış olsa olmasa da, kolektif olarak sorumlu tutulmalıdır. Ve politik ana akım içine girmenin bedeli, İsrail-yanlısı ve Filistinli-karşıtı lobiden ayrışan herhangi bir dış politika hedefinden vazgeçmektir.
*Ali Abunimah, The Electronic Intifada'nın kurucularından ve "One Country: A Bold Proposal to End the Israeli-Palestinian Impasse (Tek Ülke: İsrail-Filistin Çıkmazı'nı Sona Erdirmek İçin Cesur Bir Teklif)" kitabının yazarı.
Kaynak: Sendika.org