DÜN bir senaryo yazmıştım: AK Parti kapatılıyor, PAK Parti kuruluyor, oylarını artırarak sandıktan çıkıyor... Yasaklı Erdoğan bağımsız milletvekili seçiliyor ve partisiz başbakan olarak PAK Parti hükümetini kuruyor!
AK Parti kapatılırsa, böyle bir siyasi gelişmeyi engelleyecek hiçbir hukuk hükmü yoktur!
Zaten çağdaş demokrasiler, uzun tecrübelerden sonra, şiddete başvurmayan partileri kapatmanın çıkmaz sokak olduğunu görmüşler, bunu "Venedik Kriterleri" diye yazmışlardır.
Ama şu siyasi soru çok önemlidir: Öyle bir PAK Parti iktidarı Türkiye'yi yönetebilir mi?!
Öyle bir iktidar döneminde Türkiye'de siyasi istikrar ve hukuki güven olur mu?! Dış politikada yalnızlığa sürüklenmez miyiz? Öyle bir Türkiye'de ekonomi, Kürt meselesi ve kritik sorunlar şirazesinden çıkmaz mı?!
Onun içindir ki, öyle bir senaryoya heveslenmemek lazım.

Topal Ördek
İtibarlı ekonomi gazetesi Referans'ın dünkü manşeti şöyle:
"Topal Ördek Sendromu: Hükümetin gücü zayıfladı, yabancılar yatırımı durdurdu."
Gazete, AKP'yi kapatma davasının ve Anayasa Mahkemesi'nce yabancı sermaye hakkında verilen engelleyici kararın "yabancı yatırımcıyı ürküttüğünü", yabancı yatırımcının Türkiye'de yatırım yapma konusundaki kararlarını ertelemeye başladığını bildiriyor!
Referans'ın bu haberi Türkiye'de yargı ile siyasetin çağın gidişine aykırı yollar tutması halinde neler olabileceğinin küçük bir işaretidir!
AK Parti kapatılır da PAK Parti iktidara gelirse, elbette hukuken meşru olur ama Türkiye'yi yönetebilir mi?! Bürokrasiye söz geçirebilir mi?! Dış politikada gereken etki gücüne sahip olabilir mi?! Ekonomide istikrar duygusu verebilir mi?!
Daha önemlisi: AK Parti'nin kapatılması ve yerine PAK Parti'nin gelmesi, karşılıklı olarak tarafları büsbütün bileyip ülkenin iç istikrarına, iç barışına büyük zarar vermez mi?!
Parti kapatmak gibi, bu da bir çıkmaz sokaktır!
Yargı ve siyaset, sistemin taşlarını böylesine yerinden oynatırsa, nerelere sürükleneceğimiz belli olmaz.

AKP'nin yönü
Başbakan'ın son grup konuşmasında verdiği yumuşama ve itidal mesajları bu açıdan çok isabetlidir. AKP yönetiminin "hemen anayasa değişikliğine gitmeme, zamana yayma, diyalog" gibi kararlar alması, "referandum" lafını bırakması son derece olumludur.
Senaryomun ikinci bölümünde AKP'nin böyle yapıcı bir yol tutması var.
Hatta "Köksal Toptan modeli"nin yararlarını görerek, uygun bir zamanda bu yönde kabine revizyonuna gitmesi, üst düzey bürokraside aynı yönde bazı değişiklikler yapması...
Türbanın üniversitede serbest olması ama liselere ve "kamu erkini kullanan görevliler"e intikal etmeyeceği yolunda düzenlemelerle bu konudaki kaygıları gidermesi...
Başbakan'ın polemik dilini bırakıp icraat dilini kullanması...
Liberal demokrasi, piyasa ekonomisi ve AB süreci yönünde reformlara sarılması, gündeme bu konuların oturması...
Bu senaryo hem Türkiye'nin hem herkesin lehinedir.
Bizde yargının bir 'siyasi misyon' duygusu vardır. AKP'nin böyle bir yol tutması, muhtemelen yargıda da 'siyasi misyon' yerine 'tarafsız hukuk' duygusunun ağır basmasına katkıda bulunacaktır.
Netice: Arabayı çıkmaza sokmak herkese ve ülkeye büyük zarar verir. Şoför de trafik polisi de bundan sakınmalı.

Kaynak: Milliyet