Türkiye Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ismini, daha çok "AB yolunda önümüzü kesen" bir lider olarak tanıyor.
Şimdi size sözünü edeceğim Sarkozy ise, başka bir hüviyetiyle arzı endam edecek.
"Pozitif laiklik" söylemini gündeme getiren lider hüviyetiyle...
Hem de laikliğin en katı uygulamasına sahne olan, ve tabii, Türkiye'nin laiklik şablonunu uygun bularak ithal ettiği Fransa'da...
Fransa, nüfusunun çoğunluğu Katolik olan bir ülke. İşte Sarkozy, bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak Katoliklerin dini lideri Papa ile buluşuyor, ona "Cumhuriyet, Dinler ve Ümit" kitabını hediye ediyor, onun karşısında, fark edilir, hatta Fransa'nın laik muhitlerince yadırganan bir saygı sergiliyor, ve "pozitif laiklik" konusundaki düşüncelerini açıklıyor.
Ezber bozma diye bir kavram var ya...
Fransa'da bir anlamda ezberler bozuluyor.
Bizdeki Frankofon laik muhitlerde de ezberler zorlanıyor.
Hatta bazı yazarlarımız "Sarkozy aforozu"na hazırlanıyor.
Aslında Sarkozy'nin "Din ve laiklik" konusundaki düşünceleri yeni değil. Daha İçişleri Bakanlığı sırasındayken, bu konuda ilk işaretleri vermiş, hatta bir komisyona laiklik raporu hazırlatıp, "Din ile daha barışık bir laiklik yorumu"nun kapılarını açmıştı.
Şimdi Cumhurbaşkanı olarak bir hamle daha yapmış oluyor.
Sarkozy, tabii ki hala laikliği ilke olarak benimseyen bir siyasetçi. O, Fransa'da yaşayan dinlerin sayısının artmasıyla "Laikliğin, düşünce ve, inanma - inanmama özgürlüğünü koruyan, sosyal bir barışın şartı haline geldiği"ni düşünüyor.
"Ama" diye ilave ediyor:
-Ama kavgacı laiklik yerine pozitif bir laiklik...
-Dini tehdit olarak değil, fırsat olarak gören bir laiklik...
Cumhuriyet'in din kaynaklı ahlaka da ihtiyaç duyduğuna dikkat çekiyor.
Sonsuzluk arzusunu karşılayan bir ümide dayanmayan laik ahlakın, her zaman tükenme veya radikalleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylüyor.
İlahi bağlardan yoksun bir ahlakın tarihi tesadüflere ve kolaycılığa daha açık olduğunu ifade ediyor.
Sonra Fransa'nın Hristiyan köklerini hatırlatmaya sıra geliyor.
"Laikliğin, Fransa'yı Hristiyan köklerinden ayırmaya gücü yoktur. Bunu yapmaya kalkıştı. Yapmaması gerekirdi. Tarihinin dini, manevi ve ahlaki mirasını görmezden gelen bir milletin kendi kültürüne karşı suç işlediğini düşünüyorum. Kökü çekip atmak, milli kimliğin çimentosunu zayıflatmaktır."
Bunlar, Fransa için müthiş ifadeler.
Benzeri sözlerin, Fransız modeli laikliğin kutsandığı ülkemizde, "Türkiye ve İslam'la ilişkiler" konusunda bir siyasi lider, hatta bir cumhurbaşkanı ağzından söylendiğini düşünürseniz, olayın boyutları daha iyi ortayla çıkacaktır.
Sarkozy Fransa'da dini hayatın zayıflamasını da tehlike olarak görüyor.
Ona göre,
-Kırsal bölgelerdeki kiliselerin cemaatsiz kalması, papaz kıtlığı, banliyölerdeki manevi çölleşme Fransızları daha fazla mutlu etmiyor.
Ayrıca o,
-İnançlı bir insanın ümitli birisi olduğunu belirterek "ümitli insanların çok olmasının ise Cumhuriyet'in çıkarına olduğunu" ifade ediyor.
Sonuç itibariyle Sarkozy, İçişleri Bakanlığı'na "pozitif laiklik" yorumu istikametinde yasal değişiklikler için bir hazırlık yapması talimatını veriyor.
İlk planda, özellikle, dini mekanların desteklenmesi ve mezarlıklarda din ayrımına göre yer tahsis edilmesi konusundaki sorunların giderilmesi öngörülüyor. Ki Fransa'da azınlık olan Müslümanlar ve Protestanlar, ibadet yeri konusunda büyük sorunlar yaşıyor.
Evet, işte böyle...
Sarkozy'nin "Din ve laiklik" konusundaki ezber bozan görüşlerini gündeme almamız tabii ki sebepsiz değil.
Deyim yerindeyse laiklik konusunda Fransa nezle olmuş, biz zatürreye yakalanmışız.
Fransa katılığı ithal yoluyla Türkiye katılığı haline dönüşmüş.
Batı'da bir de din – devlet ilişkisinin anglo - sakson yorumu var. Daha özgürlükçü bir yorum bu.
Türkiye'de, "Acaba Anglo – sakson yorumuna yönelsek nasıl olur, ülkede Cumhuriyet'in kuruluşundan beri tartışılan ve derin sancılara yol açan din – devlet – toplum ilişkisine sağlıklı bir mecra oluşmaz mı?" sorusu zaman zaman gündeme geliyor ve Fransa'dan jakobenliği de ithal eden çevreler, ayağa kalkıyor.
-Zinhar olamaz! Jakobenlikse jakobenlik, diye haykırıyorlar.
-Bizi ancak Fransız laikliği tatmin eder! söylemi sütunlara taşıyor.
Alın işte Fransız laikliği de dönüşme aşamasına geldi dayandı.
Gitmiyor, Batı toplumlarında duvara toslandı, laik ahlak imdat çığlıkları atıyor. Ve bir Fransız lider "Kral çıplak!" diyor.
Bu, vaktiyle Gorbaçov'un Sovyetler için söylediğine benzer bir S.O.S. çığlığıdır.
Gorbaçov'un çığlık attığı günlerde bir siyasi lider, yani Tansu Çiller, "Dünyada Türkiye'den başka komünist ülke kalmadı" deyivermişti.
Fransa da reform geçirirse, herhalde bir başka siyasi lider çıkıp "Dünyada Türkiye'den başka jakoben laik kalmadı" deme noktasına gelecektir.
Peki bu gidiş gidiş mi?
Bence değil. Türkiye'de de bir gün "Kral çıplak" diyecek devlet adamı çıkacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.