Yine de, sürekli yinelediği gaflarının ve asıl rakibi olan İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'nin gürültülü bir şekilde kampanyaya başlamasının ardından, imajı ve popülerliği sürekli güç yitirdi. "Özgür Québec"ten, araya "Fransa'nın tek nükleer denizaltısı"nı da sokarak "Bağımsız Korsika"ya uzanan gaflar zinciri Royal'in devlet başkanlığı yapabilirlik imajını sarsarken, UMP'nin [Halk Hareketi İçin Birlik] adayı Sarkozy de, Jacques Chirac'ın mirasına talip olarak sahneye çıkıyordu. Geçen 14 Ocak'ta Porte de Versailles'daki (Paris) büyük kalabalıkların toplandığı konuşmasında adaylığını açıklayan Nicolas Sarkozy, Fransız solunun Jean Jaurès ve Léon Blum gibi büyük isimlerinin mirasını kullanmaya kadar ileri gidebildi. Sosyalist aday ise bu mirasın rakibi tarafından kapılması karşısında "katılımlı tartışmaları" seçerek gündemin ateşinden kaçmayı seçti. Royal'in, seçmenlerin şikayetlerini öğrenmek amacıyla başlattığı bu seçim tartışma toplantıları, 11 Şubat'ta Villepinte (Paris)'de en sonunda programını açıkladığı bir mitingle tamamlandı. Ama Sosyalist adayın sahne önüne dönmesi hemen beklenen etkiyi göstermedi. En kötüsü oldu! Şubat ortasında, medya her gün Royal'in seçim kampanyasının kötü örgütlenişine saldırmak için her gün yeni fırsatlar bulurken, Ségolène Royal de, kendini, hayal kırıklığına uğramış birçok sol seçmenin etrafında toplanmak istediklerini açıkladıkları merkez adayı François Bayrou karşısında neredeyse pabucu dama atılmış halde bulmuştu. Kampanyalardaki çılgınlık... Tüm bu olanlara karşın, Ségolène Royal dibe vurmuş olarak göründüğü halde, TF1'de 19 Şubat'ta yapılan bir televizyon yayınındaki konuşmasıyla, yine aynı kanalda birkaç hafta önce konuşan Nicolas Sarkozy'yi alt ederek olağanüstü bir şekilde imajını düzeltmişti. Böylece birkaç gün içinde "Ségo", (anketlere göre) ikinci turda kendisinden 5 puan önde görünen "Sarko"nun bir puan arkasına yerleşti (% 50,5'e karşı % 49,5). Kamuoyunun istikrarsızlığı, üçüncü bir güçlü adayın ortaya çıkması, Ségolène'nin geri dönüşü... Fransa cumhurbaşkanlığı seçim kampanyalarındaki bu genel çılgınlık nasıl yorumlanmalı? İlk olarak, seçim anketleri sonuçları ihtiyatla değerlendirilmelidir. Fransa, kuşkusuz dünyada en çok kamuoyu yoklamalarının yapıldığı ve bu alandaki kurumların önemli bir tecrübeye sahip olduğu bir ülkedir. Ancak, buradaki sorun, Fransız kamuoyunun ve seçmen kitlesinin gitgide daha kaygan hale gelmesidir. Son seçimlerde, seçmenlerin yarısının tercihlerini seçime birkaç gün kala (hatta son saatlerde) yaptığını biliyoruz. Şu anda da seçmenlerin önemli bir bölümü tercihlerini yapmadıklarını beyan etmektedir. Bunu söylemek henüz oyunun bitmediğini söylemektir! İkinci olarak, merkezdeki aday François Bayrou'nun birdenbire yükselmesi seçim kampanyalarında önemli bir gelişmeyse de, bu durumun onu ikinci tura taşımaya yetmeyeceğini görmemiz gerekiyor. Merkezdeki bu adayın sorunu da işte budur, çünkü kamuoyu yoklamaları Bayrou'yu eğer ikinci tura kalabilirse (ister Sosyalist adaya ister UMP'nin adayına karşı olsun) seçimin galibi olacağını gösteriyorsa da, kendisi birinci turda her iki adayın çok ardında kalmaktadır. Dolayısıyla, François Bayrou'nun ikinci turda yer alabilmesi için Ségolène Royal'in seçmenleri gözünde tüm saygınlığını yitirmesine yol açacak yeni bir güç kaybı dönemine girmesi gerekmektedir. Bu ise Sosyalist Parti adayının ardına yeni bir rüzgâr aldığı şu anda pek mümkün görünmemektedir. Üçüncü olarak, kamuoyu yoklamalarında kötü durumda olan bir adayın geri dönüşü seçim kampanyalarında sık rastlanan bir durum olsa da, Ségolène Royal'in sahneye dönüşü daha derin eğilimlerden kaynaklanıyor olmalı. Royal'in rakibinin [Sarkozy] onun gaflarını ifşa etmesi ve yeni tuzaklar kurması, seçmenlerin Royal'e karşı yeniden sempati duymaya başlamasına yol açtı. Ayrıca, "Mitterandvari" bir tavırla bir 'başkanlık pakt'ını takdim etmek için kırmızılar giyinerek yaptığı Villepinte konuşmasının sonunda ifade ettiği "solda birleşme"nin etkisi de gözden kaçırılmamalıdır. Royal'in kampanyasındaki bu "solculaşma", Sosyalist Parti'nin solunda olduğunu ifade edenlerin bölünmeleriyle Fransızları hayal kırıklığına uğrattıkları bir anda yapıldı. Tek aday etrafında birleşeceklerine söz veren, son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde % 15 oy elde etmiş olan bu "anti- liberal sol", 5'ten fazla aday çıkardı. Dolayısıyla, soldaki oy dağılımının belki de [aşırı sağcı] Jean-Marie Le Pen'e 2. tura kalma şansı verebileceğinden çekinen solcu seçmenin önemli bir bölümünün daha seçimin ilk turunda "faydalı olan" oyu vermeyi seçmesi mümkündür. Bu duruma, seçim kampanyasının yeniden örgütlenmesi ve Sosyalist Parti'nin "fillerinin" yuvaya dönüşü de eklenmelidir. Ségolène Royal, en sonunda birçok kişinin kendisine uzun zamandan beri yaptığı tavsiyeye uyarak, seçim kampanyası ekibine kendisi hakkında çok ağır sözler söylemiş olan eski başbakan Lionel Jospin de dahil olmak üzere partinin eski liderinin çoğunu seçim kampanyası ekibine aldı. Sarkozy'yi destekleyenlerde azalma Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki ay kala, "Sarko" ve "Ségo" dirsek dirseğe bir mücadele içinde bulundukları bu anda işler daha ciddi hale gelmeye başladı. Fransızlar, İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'nin cumhurbaşkanlığı yapabilir kişilikte olduğunu kabul etseler de, yine Fransızların çoğunluğu onun aşırı hırslı olmasından kaygı duyduklarını da ifade ediyorlar. Fransızlar, Sarkozy'nin son haftalarda rakipleri karşısında daha şimdiden zafer kazanmış gibi küçümseyici bir tavır takınmasından da açıkça rahatsız olmaktalar. Sosyalist aday içinse aşılması gereken ikili bir sorun bulunmaktadır. Royal, öncelikle kampanyasının en başında oluşturduğu coşkuyu yeniden yakalayarak değişimin adayı pozisyonuna yerleşmek zorundadır. Daha sonra da, Fransızların çoğunluğunu, devletin bu en yüksek makamında görev yapabilecek yetkinlikte olduğuna ve bu göreve uygun hareket edebileceğine ikna edebilmesi gerekmektedir. Kadın olmak, siyasette son derece erkek egemenci olarak kalmayı sürdüren Fransa'da önemli bir engel olabileceği gibi, köhne adetlerin yok olduğunu görmek isteyen ve General de Gaulle'ün koltuğunda bir kadının oturması için ilk kez bir fırsat çıktığını düşünen yeni kuşakların desteğini almaya yarayan bir seçim kozu da olabilir!