Biz her seçime böyle gidiyoruz.
Yine öyle olacak. Daha ilk günlerden şiddetli bir tartışma. Bunu anlıyorum. Türkiye önemli tarihi dönemeçlerden geçiyor ve herkes kendi siyasi tarafı kazansın istiyor.
Türkiye sadece sosyal güvenlik meselelerinin tartışıldığı veya vergilerin nasıl ayarlanacağını düşündüğü bir seçime gitmiyor. Son on beş yıla damgasını vuran seçimlerin neredeyse tamamında bir varoluş mücadelesi veriliyor. Devletin birçok kurumu yenileniyor. Toplumsal statüler hızla değişiyor. Defalarca anayasa değişikliği yapıldı. Böylesine önemli dönüşümlerin yaşandığı seçimler tabii ki taraflar için önem arz ediyor.
Durum böyle olunca kampanyaların şiddeti de ona göre oluyor. Bakmayın ülke kutuplaşıyor diyenlere.
Kutuplaşma bu işin doğasında var.
Böylesine süreçlerden geçerken ittifaklar da kurulur kutuplaşma ve kamplaşmalar da yaşanır.
Uzun zamandır söylüyoruz.
Türkiye eski ile yeninin mücadelesine sahne oluyor. AK Parti iktidarları on beş yılın sonunda ülkeyi belli bir noktaya getirdi. Bunların hepsi 16 Nisan Cumhurbaşkanlığı referandumuyla kurumsal bir noktaya erişti. Şimdi yapılacak seçimde bu kurum ilk defa gerçekleşecek. Cumhurbaşkanı ve meclis yeni kurallara göre seçilecek ve eskiye dair bildiğimiz birçok kurum ve uygulama tarihe karışacak. Yeniyi savunanlar bu sistemi yerleştirmenin peşinde. Eski sistemi arzu edenler bu seçimi eskiye dönmenin son bir şansı gibi görüyor. Böyle olunca da sertleşme kaçınılmaz hale geliyor.
Yazının tamamını okumak için TIKLAYINIZ