Bu başlığın, hususen İşçi Partisi ve yandaşlarını hoşnut edeceğini biliyorum. Şamil düşmanları da, 'Bakalım neresindeymiş Ergenekon'un?' merakıyla okuyacaklardır.

Hatta, Şamil'in kendisi de, ilk, bu yazıya takılacaktır.

Deminden beri, üçüncü kişilerin anlamakta güçlük çekecekleri bir teklifsizlikle 'Şamil, Şamil' deyip duruyorum...

Bunu sadece 'yakınlık kespetme isteği'ne yormayın.

Şamil Tayyar'dan söz ederken, gıyabında kullanacağım en uygun hitap, yine kendi ismi olacaktır:

Şamil...

Kaldı ki, yakınımdır da...

Şu asosyal ve meslektaşlarından köşe bucak kaçan yazarınız, hiç abartısız, en rahat diyalogu Şamil Tayyar'la kurmuş, ilk karşılaştığında bile kırk yıllık tanış gibi oturup sohbete koyulmuştur...

Bu, yazarınızın marifeti değil, doğrudan Şamil'den kaynaklanan bir haslettir...

Daha doğrusu, Şamil'in, karşısındakini rahat hissettiren tavrıyla alakalı bir durumdur.

Hatta, yakınımdan da ötedir.

Çok severim.

Çok da güvenirim.

Ne yalan söyleyeyim, kısacık süren genel yayın yönetmenliğim döneminde adeta elim ayağım olmuş, işimi kolaylaştırmış, özgüvenle hareket etmemi sağlamış iki dosttan biriydi ve yine abartısız söylüyorum, onunla çalışmak büyük bir şanstır.

Şifahen teşekkür etmiştim.

Bunu kamuoyu önünde tekrarlamayı borç addediyorum.

Madem söz 'teşekkür'den açıldı, Şamil Tayyar daha da büyük teşekkürü, yazdığı kitaplarla hakediyor.

Çünkü Şamil, sadece iyi bir gazeteci, başarılı bir yönetici, rüştünü ispat etmiş bir 'Ankara temsilcisi' değil, aynı zamanda iyi bir yazardır...

İyi gazeteciden, her zaman iyi yazar çıkmıyor.

Hele, üslup ve tavır sahibi bir yazar hiç çıkmıyor.

Şamil süreç içinde 'yazar' olarak da temayüz etti ve üslubuyla, tavrıyla, asabiyyetiyle, 'muharririn' geleneğinden gelen yazarlardan hiç de geri kalmadığını, hatta o 'yazar türü'nün fevkinde olduğunu kanıtladı.

Elimde, şimdi, Şamil Tayyar'ın 'Kıt'a Dur' adlı kitabı var.

Kitabın öyküsüyle ilgili de birkaç cümle sarfedeyim:

Şamil, yazılarında 'enformasyona' önem verdiği için, yöneticilik dönemimde ondan gelen yazıları 'özenle' ve apayrı bir 'dikkatle' okurdum.

İyi de olurdu...

Birçok manşetimizi Şamil'in yazıları kurtarmıştır.

Şamil, manşet kurtaran yazılarından birinde, Sincan'da tankların, Hürriyet gazetesi görüntü alamadığı için, 'siparişle' ikinci kez yürütüldüğünü hikaye ediyordu...

İlginç bir ayrıntıydı.

Bunu okuyunca, hemen Şamil'i aradım ve '28 Şubat'la ilgili tonlarca varaka okudum, ama böyle bir ayrıntıyı ilk kez duyuyorum. Neden bir 28 Şubat kitabı yazmıyorsun?' dedim.

Zaten kafasında bir kitap projesi varmış, o halde 28 Şubat hadisesini bu kitaba eksen olarak alabilirmiş.

İşte, 'Kıt'a Dur' böyle oluştu.

Şamil Tayyar, kitabında, sadece 28 Şubat darbesinin oluş serüvenini anlatmıyor... Mezkur 'darbe' dolayımında Susurluk olayını masaya yatırıyor ve hem 27 Nisan elektronik darbesinin, hem de 'Ergenekon' oluşumunun önemli bir veçhesine (nereden 'kaynaklandığına') ışık tutuyor.

Hemen söyleyeyim:

Çok değerli bir çalışma...

Bu kitabı okuduktan sonra, Susurluk, 28 Şubat ve Ergenekon oluşumlarının niçin 'akraba' sayıldıklarını, akraba sayılmaları gerektiğini daha iyi anlıyorsunuz.

Hadi, kendinize bir iyilik yapın ve hemen bir 'Kıt'a Dur' kitabı edinin.

Hem yakın siyasi geçmişimizle ilgili bir şeyler öğrenecek, hem de iyi bir yazarı okumuş olacaksınız.

Bu fakire de dua edeceksiniz tabii...

Star Gazete