Bazı sözler, öylesine kendi başına anlam yüklüdür ki, önüne, arkasına, bağlamına bakılmaz. BDP İzmir Mitingi'nde Sayın Sırrı Sakık'ın söylemiş olduğu, "Kürtlerin can ve mal güvenliği yoksa, Başbakan'ın da, Genelkurmay Başkanı'nın da yoktur" sözü de bu nevidendir.

Artık ayan beyan ortadadır; bazı insanlar etnik kimliklerini bireysel kimliklerinin önüne alarak ve kendi varoluşlarını (varolma kaygılarını, ideallerini, çıkarlarını) etnik aidiyetleri üzerinden gerçekleştirme yoluna gitmektedirler, bundan sonra da gideceklerdir. Bu onların kişiliklerinin icabıdır. Bunu böylece kabul etmek ve tahammül göstermek zorundayız; demokratik hayat bunu gerektirir. Sayın Sakık'ın, her ne kadar ardından "bu tehdit değil, durum tespitidir" gibi ifadeleri olduysa da "şiddet dili"nin şahikası olan bu cümlesi de hiçbir şeyi hak etmese bile tahammülü hak etmektedir. Etnik kimliği Kürt olmayan insanların, bu tip şiddet çağrılarına karşı sabırla, tahammülle direnmeleri, öfkelerini dizginlemeleri icap eder. İşin ilginç yanı, zaten milletimizin etnik kimliği Kürt olmayan insanlarının genel tavrı da budur. Onlar, etnik kimliklerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri yokmuş gibi davranan, bireysel kimliklerini ve çıkarlarını hep etnik kaygılar ekseninde kuran kimselerin provokatif söz ve eylemlerine karşı metanetin ve mutedilliğin yolunu seçmişler, şiddetin diline prim vermemişlerdir. Otuz yıldır süren kan ve ateşe, öfkeye ve acıya rağmen, birkaç alçakça provokasyonu hariç tutarsak, etnik bir kavga ve kargaşa çıkmaması, büyük ölçüde etnik kimliği Kürt olmayan ve milletin kahir ekseriyetini oluşturan bu insanların basiretleri sayesindedir.

Bugüne kadar Kürtlerin etnik kimliklerinden gelen haklarının savunucusu olan birçok aydın gibi ben de bırakın Kürt halkı adına konuşmayı, Kürt halkına seslenmekten bile imtina ettim. Kürt halkına o kadar çok seslenen, bu mazlum, yaralı, çileli insanlardan o kadar çok şey talep edenler, o kadar çok akıl verenler vardı ki, "biz sizin haklarınızı savunuyoruz" diye bir de bizim kalkıp onlara bir şey söylememiz ayıp olurdu. Bu nedenle sustuk, yine de susacağız ama Sayın Sakık'ın sadece etnik kimliği Kürt diye, Kürtlerin adına böylesine insafsızca şiddete çağrı yapan dili karşısında ben suskunluğumu bir an için bozmaya ve çok kısa söz almaya karar verdim. Etnik kimliği Kürt olan insanlara bir çift sözüm olacak:

Öncelikle söylemeliyim ki, otuz yıldır olup biten bunca olaya, akan kana ve gözyaşına, kışkırtmaya rağmen ülkemiz bir iç savaşa sürüklenmemişse, bunda Kürt olmayanlar gibi Kürt halkının basiret çizgisinden ayrılmamasının da payı büyüktür. Bu ülkede olan olayların yarısı, dünyanın herhangi bir ülkesinde olsaydı, ayrımcılık, kavmiyetçilik, iç savaş, etnik boğazlaşmalar kaçınılmaz olurdu. Bugün hâlâ her şeye rağmen toplum birbiriyle etnik aidiyetler üzerinden etkileşim kurmuyorsa, iş hayatı, mahalle hayatı, şehir hayatı etnik eksenli olarak inşa olmuyorsa bu Kürtlerin Türklerden ya da Türklerin Kürtlerden korkuları yüzünden değildir. Otuz yıldır insanımızın büyük çoğunluğu etnik kimliklerini bireysel kimliklerinin temel taşı haline getirmiyorsa, bunda şiddetin ve Sayın Sakık'ın tehdit dolu sözlerinin hiç ama hiç payı bulunmamaktadır. Türkleri ve Kürtleri bir arada tutan şeylerin gücü, etnik kimlikten gelen gücü aştığı için, herkes birbirini aynı milletin bir parçası, din kardeşi olarak gördüğü için kavmiyetçiliğe taviz verilmemiştir. Bunu anlayabilmek için Sayın Sakık'ın sözlerini bir de tersine çevirip bakmak, "Bu ülkede şimdiye kadar Kürtlerin can ve mal güvenliği var mıydı?" diye sormak gerekir.

İşte benim etnik kimliği Kürt olan insanlara söyleyeceğim söz de aslında onların bu soruya verecekleri cevaba göre şekillenecektir. Onlara öncelikle "Şimdiye kadar Kürt olmak dolayısıyla can ve mal güvenliğiniz tehdit edildi mi?" diye sormak isterdim. Türkiye Kürtlerinin büyük çoğunluğunun Güneydoğu Anadolu dışında yaşadığı hesaba katılırsa bu soru daha da anlam taşıyacaktır. Bu sorunun cevabı, tüm gerçekliği aydınlatacak ve dahası ne yapmamız gerektiğini de belirleyecektir. Bütün içtenliğimle söylüyorum ki, eğer bu ülkede bu soruya etnik kimliği Kürt olanların çoğunluğu, "Evet, biz onlarca yıldır, Kürt olduğumuz için, anamızdan Kürt doğduğumuz için, sırf bu yüzden, can ve mal güvenliğinden mahrum kaldık. Sadece devlet güçleri değil, etnik olarak Kürt olmayanlar da bizim canımız ve malımız için birer tehditti" diye cevap verirlerse, geri kalan ömrümün tamamını Kürtlerin can ve mal güvenliklerinin temini mücadelesine adamaya hazırım. Analarından hasbelkader Türk olarak doğan insanların büyük çoğunluğunun da benim gibi davranacaklarından eminim. Eğer böyle ise, yani Kürtlerin can ve mal güvenlikleri yoksa hepimiz Türkler, Kürtler el birliği yapalım, BDP'yi iktidara getirelim, hatta Sayın Sakık'ı da başbakan koltuğuna oturtalım, böylece şimdiki Başbakanımızın da Genelkurmay Başkanımızın da hayatlarını kurtarmış oluruz!
 
HERKES KÜRTLER ADINA AHKAM KESİYOR...

Eğer bu soruya Kürtlerin çoğunluğu "Bizim can ve mal güvenliğimiz, Kürt olduğumuz için, devlet hele hele Türkler tarafından hiçbir zaman tehdit edilmedi" diye cevap verirlerse, başını ellerinin arasına alıp kara kara düşünmesi gereken, Sayın Sakık gibi etnik kimliği bireysel kimliğinin önüne geçmiş insanlardır. O zaman onlara sorarlar: "Bugüne kadar birbirlerinin can ve mal güvenliklerini etnik kimliklerinin farkını gerekçe göstererek tehdit etmemiş insanlara, birkaç provokasyonu gerekçe göstererek niye şiddet dilini işaret ediyorsunuz?" İşte, etnik kimliği Kürt olanlara, eğer benim gibi düşünüyorlarsa ve Türklerle barış içinde yaşamaktan yanaysalar, Sayın Sakık gibi kavmiyetçilere böyle sözler söylemelerini rica ederdim.

Sakın yanlış anlaşılmasın, ben Kürtlere bazılarının dediği gibi "Bugüne kadar can ve mal güvenliğiniz tehdit altında değildi, bu da size yeter, başkaca bir talepte bulunmayın" demiyorum. Elbette Kürtlerin, aynı milletin insanı olmaktan gelen hukuk önünde özgür ve eşit yurttaş olma hakkının yanı sıra farklı bir etnik topluluk üyesi olmaktan gelen hakları da vardır. Bu haklarını elde etmek için her türlü hukuki yola başvururlar, birlikte başvururuz. Ben Kürtlere yalnızca, "Bakın Sayın Sakık sizin adınıza, sizin can ve mal güvenliğiniz adına ortalığa tehditler savuruyor. Elbette içinde yaşadığınız şiddet ortamı ve tehditler yüzünden suskunluğunuz, ağzınızı bıçak açmamasını anlayabiliyorum ama yine de Sayın Sakık'a biz şimdiye kadar can ve mal güvenliğimizi sizin ve şiddeti savunanların sayesinde kazanmadık, demenizi isterdim" diyorum.

Herkesin Kürtler adına ahkam kestiği bu ortamda, bir kez de ben utanarak ve özür dileyerek Kürtlere bir şeyler söylemek için söz aldım. Yükselen şiddet dili karşısında onların ölümcül suskunlukları beni şevke getirdi. Kim bilir belki de onların gönüllerinden geçeni söylemişimdir.

Kaynak: Zaman