Lenin herhalde Ortodoks Kilisesi'ne fazla yüklenmek de istemedi. Halkı karşısına almaktan çekindi veya Rus'un hakim olduğu Sovyet Rejimi'ne dokunulmadığı takdirde, Rus hakimiyetinin Ortodoks dindarlığı ile takviye edileceğini düşündü. Bugün -Tacikistan hariç- ?Türkî Devletler? dediğimiz yörelerde Ortodoks kilisesi gibi güçlü bir din örgütü geleneği olmadığı için ve bu yörelerde ?Kendinizden olan ulülemr'e itaat edin, sizden olmayanlarla -dost olmayın değil!- sizin tâbi olduğunuz bir velâyet ilişkisine girmeyin? geleneğinin canlanmasından endişe edildiği için, İslâm bu yörelerde ?metrûk? bırakıldı. Sovyet İmparatorluğu'nun ortadan kalkmasından sonra Ortodoks Rus Kilisesi büsbütün güçlendi. Paris'te katıldığım Diyalog toplantısı; Rusya Devleti veya Ortodoks kilisesi tarafından değil, ?Havari Andreas? uluslararası örgütü tarafından düzenlenmiş. ?Medeniyetler Arası Dialog? toplantılarının başlamasında da İran eski Cumhurbaşkanı Khatemi'nin katkısı olmuş. Bu yılki toplantı Unesco'nun desteği ile, Paris'te yapılıyor. Çok fazla katılmacı var. Bu sebeple salı günü (13 Mart) ilk ortak oturumdan sonra, öğleden sonraki toplantılar üç ayrı ?yuvarlak masa? toplantısına bölündü. Benim de tebliğ vermem istenmiş olduğu halde tebliğcilerin çokluğu dolayısı ile programda adımı görmedim. Aslında bu şartlar içinde, tek bir ?yuvarlak masa?da konuşmanın da çok fazla anlamı yok. Herhalde tebliğlerin basılacağını umuyorum ve sonradan okuyanı olması ümîdi ile, yazılı tebliğimi yetkililere teslim edeceğim. Üç yuvarlak masada aynı zamanda bulunamayacağıma göre, ben ?İnsan hakları?na ilişkin masadaki tebliğleri dinlemeyi tercih ettim. Bu girişimin başlangıcından beri İslâm'a ve İslâm ülkelerine karşı bir hava sözkonusu olmamasına rağmen, bazı tebliğlerde ?radikal İslam?, ?fundamentalist İslam? endişelerinin izleri yine vardı. Özellikle Rusya Bilimler Akademisi Felsefe Akademisi Şark Felsefesi Merkezi'nin yöneticisi Marietta Stepaniants'ın konuşmasında, ?Şeriate aykırı olmama şartı ile insan hakları? formülü haklı olarak eleştirildi. Ne var ki nazarî olarak, Şeriat'in ne demek olduğunu Müslümanların çoğunluğu açıkça kavrayamadıkları, kavrayanlar da ülkelerinde, yerine göre, ?fundamentalist? ve ?laik? cephenin her ikisinden de yaylım ateşine maruz kalacakları için, bu gibi ?radikal İslam? eleştirileri, halimizi ve kaalimizi değiştirmedikçe devam edecek. Bu oturumda ?Batı'nın? çifte standardlı tutumuna karşı açıkça sesini yükselten tebliğ de yine bir hanım katılmacıdan, Hılvan Üniversitesi tarih profesörü Zubeyde Muhammed Atâ'dan geldi: Lübnan Savaşı sırasındaki zulümlere ve özellikle çocuk öldürmelerine, Amerika, Batı ülkeleri, Birleşmiş Milletler seyirci kalmıştı. Bu tutum sürdükçe ?adaletsiz dialog?un ne yararı olabilirdi? Bu çıkışa karşı, beklediğim cevap da -hanımlara karşı nâzık olma gereği de ihmal edilmeyerek- geldi: Arap yönetimlerinin tutumu ile; burada Tebliğ verenin temsil ettiği ?Arap halklarının Batı hakkındaki görüşü? uyuşuyor mu idi? Ayrıca, ABD, Avrupa ve Birleşmiş Milletler, ?Batı? adı altında tek bir kesim olarak adlandırılabilir mi idi? Buna karşılık, Zübeyde Hanım ?Arap yönetimlerinin değil Arapların genel görüşünü yansıttığını? yine heyecanla belirtti. Ortodoks Hristiyanlığı'nın Rus cephesinin baskın göründüğü bu ?Medeniyetler Dialogu? toplantısının akşamında, Viyana Rus piskoposu Hilarion'un deyimi ile, ?inançlı bir ortodoks? olan Putin; Papa ile görüşecek imiş. Katolikler ve Ortodokslar, Hilarion'a göre, rakip değil müttefik olmalı imişler. Eyvallah! Karşılaştıkları ?meydan okuma?ların birisi ?rölativizm?, diğeri ?militan laisizm?, üçüncüsü ?radikal İslam? imiş. Fesübhanallah! Ne diyeyim ey Azîzan? (Kaynak: La Croix, 13 Mart 2007 nüshası)