Başkan Obama, Rusya’yla yeni bir başlangıcı öncelik haline getirmişken Mitt Romney, Kremlin’i Amerika’nın “bir numaralı jeopolitik düşmanı” ilan etti. Hangisi haklı? Sonuçları en iyi halde bile karışık iken Rusya’yla uyuşma üzerinde bu kadar vurgu yapmak Obama için akıllıca mıydı? Ve Romney, en azılı düşman olarak İran’a, Kuzey Kore’ye veya el Kaide’ye değil de niçin Rusya’ya işaret eder? Bir şey kesin: Moskova, bu yazın en sıcak dış politika krizlerinde – Suriye ve İran – kilit kudret simsarı olarak ortaya çıktı. Yani Washington, karmaşık, zorlu ve çoğu kez esrarlı Vladimir Putin’i göz ardı etmeye takat getiremez.

Rusya’nın yaşam boyu devlet başkanı, uluslararası alanda karmaşık ve düşüncelere dalmış bir varlıktır. Burnundan soluyarak Obama’yla görüşmeye gitti; aynısını George W.Bush’la görüşmeye giderken de olmuştu. Ben yönetimdeyken, sabahları her geçitte Amerika’yı engellemeye azimli bir şekilde yataktan kalkıyor gibiydi. Eski bir KGB yetkilisi olarak, halen tam bir Sovyet adamıdır; Sovyetlerin çöküşünü 20.yüzyılın en büyük felâketi olarak anmıştır. Hapisteki muhalifi, kodaman Mikail Hodor-kovski’ye reva gördüğü muamelesi ve BMGK’da acılı Suriyeli sivillere yardımı veto etmesi, vahşet kapasitesini ve sinizmini ispatlamaktadır.

Bush gibi Obama da gerekli olduğu hallerde, kurnaz ve değişken Putin’le çalışmanın yollarını buldu. Rusya geçen on yılda el Kaide’yi göğüsleme, uyuşturucu kaçakçılarını çökertme ve Afganistan’daki Amerikan askerlerine levazım-ikmal güzergâhı olarak Rus topraklarını açma gibi konularda Amerika’ya yardım etmiştir. Obama, İran’la nükleer krizi ve Suriye’deki iç savaşı çözmeye yardım etmesi için Putin’i ikna ederek o başarılara şimdi bir yenisini daha ekleyebilir mi?

Şüphesiz zor bir iş olacak bu. İran, bu yaz yapılan nükleer müzakerelerde ciddi şekilde konuşma eğilimi pek göstermedi. Başlıca engel, ABD’ye karşı tarihi husumeti ve bu hafta yürürlüğe giren daha ağır Avrupa petrol müeyyideleri ve Amerikan Merkez Bankası müeyyidelerinden kaçabileceğine olan miyop inancıdır. İran’ın münzevi ve güvenilmez dini lideri Ayetullah Hamaney’in üstesinden gelebilecek tek lider muhtemelen Putin’dir. İran’la enerji bağlarına çok değer veren ve güçlü bir mesaj vermeyi reddeden Çin’in aksine, Ruslar çok daha incelikli bir stratejik bakışa sahiptirler. İran’ı silahlandırır, genelde korurlar ancak nükleer bir güç olmasını da istemezler. Obama’nın bakış açısından, Putin, İran’ı anlaşmaya ikna edecek en iyi seçenek olabilir.

Aynısı Suriye’de de geçerli olabilir. Suriye’nin savaş durumuna geçmiş diktatörü Beşşar Esad’ın kulak vereceği yabancı bir lider varsa o da Putin’dir. Rusya’nın Şam’da nüfuzu var ve Esad’ın bir Arap ülkesinde olmuş en kanlı savaştan sağ çıkacağı hesabını yaparak, Amerika’nın Esad’a baskı teşebbüslerine şimdiye değin engel oldu. Obama’nın önündeki meydan okuma, gittikçe alevlenen bir isyanın Esad’ı er geç hezimete uğratacağına, Moskova’nın bu gidişatı değiştirmesi gerektiğine Putin’i ikna etmektir. Bunun karşılığında, Putin’in de Amerika’dan Esad’ın bir ülkeye sığınmasına izin verilmesini, savaş suçlarından dolayı yargılanmayacağının garanti edilmesini istemesi muhtemeldir. Mükemmel değildir ama ABD’nin ciddi şekilde göz önüne alması gereken bir anlaşmadır bu.

Putin, Suriye ve İran’da yardım etmeyi niçin kabul etsin? Putin’in ABD’den saygı beklediğini, bir dünya gücü olarak Rusya’nın anlamının kabul ve tasdik edilmesini istediğini sanıyorum. Söz konusu İran olduğunda, Rusya’nın aracılık edeceği bir anlaşma, Putin nezdinde bir Amerikan veya İsrail saldırısına yeğdir. Zorlu bir poker oyuncusu olarak, muhakkak ki ABD’den füze savunma sistemi gibi meselelerde ilave tavizler isteyecektir.

Diplomaside yapılması en zor çağrı, Putin gibi anti-demokratik liderlere uzlaşma çağrısıdır. İran ve Suriye’de ilerleme kaydedilmesi zor bir işse de en iyi seçeneğimiz galiba Putin’dir. Dünyanın er geç istediğimiz dünya olması için onunla uğraşmamız gereken zamanlar var. Obama ve Romney’ın seçim kampanyasında tartışmalarına değer büyük bir meseledir bu. Rusya, öyle Romney’in söylediği gibi başlıca hasmımız değildir ancak önemli meselelerde Amerikan politikasının önünü açacak veya yolunu kesecek güce de sahiptir. Ortadoğu’da ilerlemenin yolu bugün Moskova’dan geçiyor olabilir.

Kaynak: Boston Globe

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı