Bu haftaya kadar Rusya'da iktidar tek adamın elindeydi: Vladimir Putin. 2000 yılından bu yana devlet başkanı olarak Rusya'yı yöneten Putin, artık başbakan; devlet başkanlığı koltuğunda da yıllardır koruyup kolladığı sadık adamı Dimitri Medvedev oturuyor.

Sekiz yıllık döneminde başbakanlara rağmen bütün ipleri elinde tutan, devlet başkanlığı makamını başbakanlık makamı lehine güçlendiren Putin, şimdi zayıflattığı başkanlık makamında Rusya'da yeni bir dönemi açmaya hazırlanıyor.

Bu yeni dönem bugünden bakıldığında çifte iktidar görüntüsü veriyor. Buna kimileri 'diarşi rejimi' diyorlar; yani iki başlı yönetim.

Bu çerçevede, birinci iktidar odağı ya da merkezi elbette Devlet Başkanı Medvedev'in oturduğu Kremlin Sarayı; ikincisi ise hükümet ve başbakanın görev yaptığı Beyaz Saray oluyor.

Rusya Anayasası'na göre, devlet başkanlığı makamı güçlü bir makam. Devlet başkanı başkomutan; genel dış ilişkiler ve güvenlik konularında da başkan söz sahibi; ülkeyi ilgilendiren diğer genel konularda da politika belirleyebiliyor ayrıca. Diğer yandan başbakan ve hükümet, özellikle sosyal ve ekonomik konularda alınan kararları, belirlenen politikaları uygulamak, hayata geçirmekle görevli.

Kâğıt üzerinde iktidar dengesi böyle; ama fiiliyatta Putin bu haftaya kadar hemen her şeyi kontrol eden, hükümet ve başbakanı gölgede bırakan olağanüstü güce sahipti. Şimdi bu gücü bırakarak zayıf bir başbakanlık makamına oturmuş bulunuyor; ancak Putin daha başbakan olmadan önce aldığı birtakım karar ve imzaladığı kararnamelerle başbakanlık makamını güçlendirme, yeni yetkilerle donatmaya da başlamış bulunuyor.

Bunlardan en önemlisi, geçen hafta imzaladığı önemli bir kararname sayılır. Bununla Putin, bölge valilerinin denetimlerini devlet başkanlığı makamından alıp bunları bundan böyle başbakanlık makamına devrederken bir başka kararname ile de mahalli devlet görevlilerini bölge valilerine karşı sorumlu yapıyor. Putin, bu kararnamelerle şüphesiz Rusya'nın bölgelerini bundan böyle de kendi kontrolünde tutmayı hedefliyor.

Yeri gelmişken söyleyelim, Putin ilk Devlet Başkanı Boris Yeltsin döneminde merkezi hiçe sayarak kontrolsüz bir şekilde özerklik kazanan bölgeleri, çıkardığı kanunlarla yeniden merkeze tabi kılmış, böylece bunları sıkı kontrol altına almıştı. Oblast, kray, cumhuriyet, okruge federal şehirler olarak değişik isimlerle anılan bölgeler, Rusya'nın yönetimi bakımından son derece önemli bir unsur; zira bölgeleri kontrol eden Rusya'yı da kontrol eder; çünkü Rusya'yı Rusya yapan bölgelerdeki muazzam enerji, maden ve diğer kaynaklardır: Kısacası bunlar ve bunları elinde tutanlar kontrol edilirse Rusya parçalanmaz, ilerler, güçlenir. Nitekim; Putin de bu düşünceden hareketle 8 yıllık iktidar döneminde bölgelere büyük önem vermişti. Şimdi bunu başbakan olarak da muhafaza etmeye kararlı görünüyor.

Diğer yandan Putin, devlet başkanı koltuğunda otururken hükümeti ve kendisini güçlendirecek başka hamleler yapmış, başka kararlar da almış bulunuyor. Mesela kendi adamlarını başbakanlık makamında önemli görevlere atadığı söyleniyor. Buna ilaveten hükümeti güçlendirecek başka tedbirler ve kararların da başkanı olduğu Birleşik Rusya Partisi tarafından hazırlanmakta olduğu da bildiriliyor.

Bütün bunlar bize Rusya'daki yeni döneme yine Putin'in damgasını vurmaya devam edeceğini gösterirken, esas iktidarın Medvedev'de değil Putin'de olacağına işaret ediyor şüphesiz. Ancak bu arada Medvedev'in Putin'in bu esas iktidarına karşı nasıl bir tutum içinde olacağı, Putin'in yaptığı her şeye rıza gösterip göstermeyeceği de bilinmiyor. Bunu da herhalde zaman içinde görebileceğiz. Kısaca söyleyelim, Rusya'da şüphesiz yeni bir dönem başladı; ancak bu yeni dönem yine Putin'in hakim olacağı bir dönem olacak. Benim buna hiç şüphem yok...

Kaynak: Zaman