ABD ve Avrupalı devletler Rusya ile Türkiye'nin Salı günü Halep'te bir ateşkes ve sivillerin tahliyesini müzakere ettiğinden pek de haberdar değilmiş görünüyordu. Harabe haldeki bu hayatî şehrin Esad güçleri tarafından zapt edilmesi Suriye'de yeni bir vaziyete işaret ediyor olabilir: Batı'nın faal bir katılım göstermeyip daha ziyade izleyici olmakla yetindiği bir vaziyet.
Çarşamba sabahı 5:00'de planlanan tahliyenin çıkan çatışma hasebiyle ertelenmiş olmasına ve tarafların adet üzere birbirini suçlamasına rağmen, pazarlıklar sürüyor ve Batılı devletler bunun bir parçası değil. Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov geçtiğimiz Çarşamba sabahı ABD ile konuşmanın "anlamsız" olduğunu beyanında bulundu. ABD ile aylar sürecek "sonuçsuz" görüşmeler yerine Türkiye'yle anlaşmanın daha kolay olduğunu da belirtti.
Batı medyası, muhaliflerin elindeki son mahalden Twitter vasıtasıyla paylaşılan ürkünç İngilizce mesajlara yoğunlaşmışken Ruslar ile Türkler, Esad ve muhalifler ile görüşüyor; rejimin zaferini nihayetlendirmeye çalışıyorlardı. Vardıkları mutabakat, muhaliflerin geri çekilmesini ve daha fazla sivilin kanının akmasını engelleyecekti. Böylece Moskova ve Ankara insanî açıdan sükse yapıp arabulucu kisvesini giymiş olacaklardı.
ABD'nin ise bu konu hakkında bir malumatı yoktu. ABD Dış İşleri sözcüsü John Kirby müttefikleri Türkiye'nin böyle bir müzakerede dahli olduğunu kendileri haberdar mıydı sorusuna, "Böyle bir mutabakata varıldığına işaret eden ikili görüşmelere dair bir malumatım yok. Yani öncesinde böyle bir bilgi geldi mi bilmiyorum," cevabını verdi. ABD'nin BM nezdindeki büyükelçisi Samantha Power da Güvenlik Konseyi'nde Esad rejimini ve İran'ı sivilleri tehlikeye atmakla suçladığı ve "Cidden hiç utanmanız yok mu?" sorusunu yönelttiği esnada mezkur mutabakattan habersiz görünüyordu.
Salı günü öğleden sonra Berlin'deki bir basın toplantısında Angela Merkel ve Francois Hollande Halep'teki vaziyetin "korkunç" ve "üzücü" olduğunu ifade ederken Rusya ile Türkiye arasında bir mutabakatın hazırlanma aşamasında olduğundan haberdarmış gibi bir halleri yoktu. Salı akşamı hem Merkel hem de Alman Dış İşleri bakanı Frank-Walter Steinmeier Rus muhataplarıyla Suriye meselesini telefonda görüştüler. O zamana kadar mutabakat çoktan duyurulmuştu. Kremlin kaynakları Merkel-Putin görüşmesine dair, "Karşılıklı diyalogun artırılması hususunda anlaşıldı" açıklamasını geçerken yeterince bilgilendirilmemekten şikayetçi olan Merkel'e de açıktan bir gönderme yapılıyordu.
Batılı devletler savaşmaya isteksiz olduğunda ama uzlaşmaya da yanaşmadığında bunlar oluyor işte. ABD ve Avrupa'nın iş tutma şeklinin Halep halkına pek bir yardımı dokunmadı. Dökülen kan ve Esad rejiminin mezalimi gibi bu da hep hatırlanacak. Hem savaşmaya hem de konuşmaya hevesli olan ülkeler ise esas oyuncular olarak tezahür etti.
Bu oyuncuların da bir menfaat birliği yok mamafih. Rusya ve Türkiye'nin Suriye'deki hedefleri uyuşmazlık arz ediyor. Esad, Tayyip Erdoğan'ın baş düşmanıyken Putin'in müttefiki. Erdoğan'ın, Türk sınırının selameti için çıbanbaşı olarak gördüğü Suriye'deki Kürt bölgeleriyle kavgalıyken Putin sessizce Kürtlere arka çıktı ve Suriye'nin geleceğinde Kürtlerin de söz sahibi olmalarında ısrarcı. Bir yıl önce, Türk hava kuvvetleri Türk hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle bir Rus jetini düşürmüş ve iki lideri karşı karşıya getirmişti; ta ki Putin, başarısız darbe teşebbüsünde süratle ve kati surette Erdoğan'ın yanında yer alıncaya kadar.
Birinci Dünya Savaşı öncesi İran'ın Rusya ile Britanya arasında bölüşülmesi gibi Suriye de "Rus bölgesi" ve "Türk bölgesi" diye bölünmedikçe, Suriye'deki Rus-Türk ayrışması için kesin bir çözüm yok. Türkiye uzmanı David Barchard, yakın tarihte Middle East Eye için kaleme aldığı bir makalesinde bu ihtimale değindi. Belki de işler Büyük Oyun dönemindekine benzer bir çözüme doğru ilerliyor: Putin ve Erdoğan telefonda görüşüyor ve sonra da Suriye'de adımlarını atıyor. Her iki lider de Batılı devletleri meseleye dahil etme mecburiyeti hissetmedi.
Artık şurası açık ki Rusya'nın ABD ile Halep için daha önce pazarlığını yaptığı ateşkesler, Esad rejiminin askerî zaferi için düzenlenecek operasyonlar için bir oyalamadan ibaretmiş. Türkiye'nin suskunluğuysa ABD için daha rahatsız edici ama belki şaşırtıcı da değil. Türkiye, Fırat Kalkanı adını verdiği bir harekatla Suriye'ye karadan ayak basmaya cüret edebilmiş tek NATO üyesi. Amerika'nın yardımı olmaksızın başarılı olmaya muktedir bir askerî kapasiteye de sahip. NATO üyelerinin onayını beklemektense Rusya'nın rızası Türkiye için daha mühim.
Eğer iki ülke müşterek bir tehdidi, yani DAEŞ'i de nasıl bertaraf edecekleri konusunda anlaşırlarsa, Suriyeli tüm taraflarla savaş sonrası uzlaşıyı da müzakere edebilecek bir pozisyona erişmiş olacaklar.
Türkiye ve Rusya'nın DAEŞ'e karşı savaşta adil bir mesuliyet paylaşımı yapmaları lazım. Türk kuvvetleri Halep yakınlarında kain ve DAEŞ'in elindeki El-Bab şehrinde örgüt ile faal şekilde savaşıyor. Türk hükümetine göre tamamen kuşatılmış vaziyette ve düşmek üzere. El-Bab Esad rejimi için hassas bir mıntıka fakat Halep'ten uzak durduğu müddetçe Türkiye'nin faaliyetleri Rusya için bir sorun teşkil etmiyor. Rusya son zamanlarda DAEŞ'e karşı çok aktif değildi, zira tüm silahlı gücünü Halep'e yoğunlaştırdı: Hatta öyle ki bu yılın başlarında büyük bir Rus zaferine sahne olan Palmira'daki garnizonunu bile geri çekti. DAEŞ de tarihî mevkii tekrar aldı.
Suriye'ye karadan girme riskini almayıp üstüne bir de savaştaki en zayıf tarafı destekleyen ABD kendisini Suriye meselesinden sıyırmış oldu. Muhalifler artık Halep'ten çıkartıldı ve savaşı başka bir yerde sürdürmek için ziyadesiyle Türkiye'nin yardımına muhtaçlar. Artık herkes, ABD'nin müttefikleri de dahil, yardım yahut çözüm için Washington'a müracaat etmenin beyhudeliğini görmüş oldu.
Halep'teki insanî dram, Esad rejiminin zaferi ve Suriye'de tedricen artan Rus-Türk diyalogu Amerikan dış politikası için esaslı bir fiyasko anlamına geliyor. Bu başarısızlığın Orta Doğu'da yankıları olacaktır. Dahası çiçeği burnunda Donald Trump hükümetini zor bir seçimle baş başa bırakmış olacak: geri planda kalmak veya müdahil olmaya çalışıp Rusya ile Türkiye'yi Suriye'de nüfuz alanlarını taksim etmekten alıkoymak.
Kaynak: bloomberg.com
Dünya Bülteni için çeviren: Mustafa Doğan