Kafkasya'da yaşanan sıcak savaş ve ardından gelen soğuk rekabetin etkilerini Türk-Rus ilişkilerinde görmeye başladığımız bugünlerde Türk-Rus ilişkileri bu krizden bağımsız olarak başka bir kriz, gümrük krizi yaşamaktadır.   
 
Rusya ile yaşadığımız gümrük krizinin birkaç boyutu bulunmaktadır. Bu boyutları sırasıyla değerlendirmek gerekir.

Sorunu nasıl tanımlayabiliriz: Türk TIR'ları ve ürünleri (Avrupa'dan gelse bile) Rusya gümrüğünde normal seyrine ters olarak tarife dışı bir şekilde "Kırmızı Hat"ta alındığı için TIR'lardaki, konteynırlardaki ve diğer araçlardaki bütün mallar tek tek kontrol edilmekte ve sayılmaktadır. Bu durum uzun zaman aldığından gümrüklerde gecikmelere sebep olmaktadır.

Krizin Kafkasya savaşı ile alakası: Rusya ile yaşadığımız bu gümrük krizinin Kafkasya savaşı ile doğrudan alakası yoktur. Zira bu kriz, savaştan önce çıkmıştır ve giderek derinleşmektedir. Gümrük krizini savaşın bir sonucu olarak algılamaya kalkarsak yanlış sonuca gider, sorunun ana kaynağını göremeyiz. Bu gümrük krizi iki ülke arasında 2008 yılı başlarında başlayan gümrükleri karşılıklı tanzim etme ve "Yeşil Koridor" oluşturma çalışmalarının çıkmaza girmesinin neticesidir. Maalesef bu kriz şimdi savaş dönemine rast gelmiş ve genelde krizin Kafkasya'da yaşanan savaş neticesinde Karadeniz'e giren ABD ve NATO gemilerine Türkiye'nin izin vermesiyle çıktığı anlaşılmaktadır.

Ambargonun ilanı: Rusya, Türkiye'ye karşı hiçbir zaman doğrudan ve/veya dolaylı olarak bir ambargo uyguladığını ifade etmemiştir. Bu yapılanın aslında bir ambargo olduğu, Türkiye'ye karşı bir "uyarı ateşi" olduğunu herkes bilmektedir. Ama bunu Ruslar hiçbir zaman ifade ve itiraf etmemiştir. Dolayısıyla da sizin açıktan ilan ederek bir ambargo uygulamanız diplomatik olarak doğru değildir. Eğer size gizli ambargo uygulanıyorsa siz de bunu gördüğünüzü ve masada sorunu çözme taraftarı olduğunuzu söylersiniz. Yok eğer sorun masada çözülmüyorsa bu defa diplomatik dille siz de karşılık vereceğinizi ilan edersiniz. Ancak bunu yaparken de kesin bir diplomatik dil kullanmak durumundasınız. Uluslararası ilişkilerde "bodoslama" açıklamalar genelde açıklayanın manevra imkanını kısıtlar ve açıklama yapana zarar verir.

Bu gizli ambargoya hangi araçlarla cevap verilmez: Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki, Rusya'ya karşı bir ambargo uygulayacaksanız Rusya'yı iyi tanımak durumundasınız. Rusya'ya neyin zarar vereceğini iyi bilmek durumundasınız. Rusya'yı Türkiye gibi değerlendirmemek lazım. Türkiye'de özel sektörün, firmaların, hatta TIR şoförlerinin bile kamuoyu ve hükümet üzerinde baskı oluşturma etkisi vardır. Rusya'da durum farklıdır. Kamuoyunun ve şirketlerin Rusya hükümeti üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Dolayısıyla da Rus şirketlerine yönelik bir uygulamaya giderseniz bundan sadece Rus şirketleri ve sizin şirketleriniz zarar görür. Bu zararın etkileri, bu şirketlerle sınırlı kalır. Bu durum Rus hükümetini harekete geçirmez. Rusya ile ekonomik ve ticarî ilişkiler üzerinden rekabet etmeniz söz konusu değildir. Rusya ile ikili ticarî ve ekonomik ilişkilerimizin yapısı buna müsait değildir. Böyle bir karşılıklı restleşmeden büyük oranda biz zarar görürüz.

İki ülke arasındaki ticaret hacmine baktığımız zaman açık bir şekilde Türkiye aleyhine rakamsal bir durum söz konusudur. 2007 yılında Türkiye'nin Rusya'ya ihracatı 4 milyar 727 milyon dolar olmuştur. Bu ülkeden ithalatımız ise 23 milyar 506 milyon dolar civarında gerçekleşmiştir. Bu yılın ilk altı ayında da 3 milyar 428 milyon dolarlık ihracata karşılık 16 milyar 542 milyon dolarlık ithalat gerçekleşmiştir. 2008'in ilk dört ayında 12 milyar 756 milyonluk toplam ticaret hacmine ulaşılan Rusya, Almanya'yı geçerek Türkiye'nin birinci ticarî partneri olmuştur. Dış ticaretin hacmine baktığımızda normal şartlarda biz daha çok ithalat yaptığımız için bizim uygulayacağımız ambargonun daha etkili olması gerekir. Ancak durum öyle değildir. Zira aldığımız ve sattığımız ürünlerin yapısına baktığımızda sattığımız ürünlerden Rusya vazgeçebilir ve/veya ikame edebilir. Ancak bizim aldığımız ürünlerden vazgeçme ve/veya ikame etme durumumuz söz konusu değildir. Zira aldığımız ürünlerin önemli bir kısmını petrol ve doğalgaz gibi ürünler oluşturmaktadır. Hızla gelişen ticarî ilişkilerimizde bu yıl 38 milyar dolarlık bir hedef bulunmaktadır. Rus dış ticareti genel olarak fazla vermektedir. Geçtiğimiz yıl 352 milyar dolar gerçekleşen ihracata karşılık 200 milyar dolarlık ithalat yapmış Rusya. Türkiye, Rusya'nın ihracatında 4. ve ithalatında ise 14. sıradadır. Türkiye'nin petrolde yüzde 40, doğalgazda yüzde 60 oranında Rusya'ya bağımlı olduğunu unutmamak gerekir. Rusya'ya ambargo uygulayacağız diye aldığımız mallardan vazgeçemeyiz. Yani önümüz kış iken ne gazı kesebiliriz ne de petrolünüzü almıyoruz diyebiliriz.

Rusya'ya hangi araçlarla "rahatsız" edebiliriz: Rusya'yı "korkutmak" istiyorsanız ona ticarî değil, jeopolitik gerekçeler sunmanız gerekir. Tam da bu noktada Türkiye'nin jeopolitik silahının bölgede en etkili "silah" olduğunu hatırlatmamız gerekir. Ancak Rus dış politikasında SSCB'den kalma pazu gösterme alışkanlığı olduğundan bu tür girişimlerin ters tepme ihtimali de mevcuttur ve çok iyi hesaplanması gerekir.

Jeopolitik konum: Yaklaşık iki yıl önce yazdığımız bir makalede "Karadeniz'in dünyada ABD'nin giremediği tek denizdir. ABD'nin Karadeniz'e girme girişimleri Türkiye ile Rusya'nın ortak çabaları sonucu önlenmiştir. Dolayısıyla da Karadeniz'in ve özellikle de Türkiye'nin bu bölgede önemini en iyi bilen ülke Rusya'dır. Karadeniz'e kıyısı bulunan ülkelerden Gürcistan ve Ukrayna, Rusya karşıtı bir duruş sergilemektedir. Diğer iki ülke Bulgaristan ve Romanya ise açıktan Rusya karşıtı olmasalar da Amerikan yanlısıdırlar. Geriye kalan diğer sınırdaş ülke Türkiye, tarafsızdır. Boğazların Türkiye'nin elinde olması, Karadeniz'e en uzun kıyı şeridinin Türkiye'de olması, Karadeniz'in en büyük askerî gücünün Türkiye olması ve aynı zamanda Türkiye'nin hem Avrupa'ya hem de Kafkasya'ya sınırdaş olması ona çok büyük stratejik ve jeopolitik üstünlük kazandırmaktadır. Bölgede Türkiye'nin tarafsız kalması bile Rusya için büyük avantaj sağlamaktadır. Türkiye'nin Batı yanlısı bir politika izlemesi, Karadeniz'i bir anda NATO ve ABD-Batı gölü haline getirebilir. Bu, Rusya'nın hiçbir şekilde arzulamayacağı bir durumdur. Dolayısıyla da Rusya'nın bölgede Türkiye'ye karşı davranışlarında hassas davranması gerekir. Rusya'nın Türkiye'nin sinir sınırlarını ölçmemesi gerektiği hatırlatılmalıdır. Bunu Rusya'nın en kısa zamanda anlayacağı düşünülmektedir.

Boğazlarda iş yavaşlatma: Rusya için etkili yaptırımların bir diğeri Türk boğazlarından geçiş olabilir. Boğazlar tankerlerine ve gemilerine kapatılırsa (Bunu doğrudan kapatma olarak algılamamak lazım. Aynen Rusya'nın gümrüklerde yaptığı gibi işi yavaşlatarak) bu takdirde Rusya'nın büyük petrol şirketleri zarar görebilir. Ancak onların hükümet üzerinde kısmi bir etkisi olabilir.

DTÖ: Dünya Ticaret Örgütü'ne üyelik konusu bütün Batılı ülkelerin ve hatta Gürcistan'ın dahi Rusya'ya karşı uyguladığı bir ambargo ve caydırma yöntemi olduğu için bu "silahın" Rusya için pek anlamı olmayacağı düşünülmektedir. Zira bize sıra gelinceye kadar bu aracı kullanmaya hevesli en az bir düzine devlet bulunmaktadır. Rusya da bunun farkında olduğu için bu konuda restini çekmiş ve "elinizden geleni ardınıza koymayın" anlamında ifadelerde bulunmuştur.

Türk ve Müslüman kartı: Bu kart ilişkilerde kullanılması aslında hiç arzulanmayan, mecbur kalınmadıkça da başvurulmaması gereken tehlikeli bir karttır. Doksanlı yıllarda zaman zaman kullanılmış ve ilişkiler hem büyük zarar görmüş hem de Rusya, başka kartlara özellikle de Kürt kartına el atmıştır. Bu kart Türkiye'nin başta Azerbaycan ve Orta Asya Türk cumhuriyetleri olmak üzere Rusya içerinde yer alan 20 milyon civarındaki Türk ve Müslüman bölgelerle ilişkilerin geliştirilmesi üzerine kurgulanabilir. Ama unutmamak lazım ki bu kart daha önce denenmiş ve karşılığında Rusya'nın Kürt kartını etkili bir şekilde kullandığına şahit olunmuştur. Dolayısıyla son derece tehlikeli olan bu kartın kullanılması tavsiye edilmez. Zaten ikili ilişkilerin o derece kötüleşeceği düşünülmemektedir.

Daha önceki domates krizleri gibi bu krizin de çözüleceği düşünülmektedir. İki ülke ilişkilerinde maalesef ki, kötü bir alışkanlık oluşmuştur. Domates krizi bile iki ülke başbakanlarının devreye girmesiyle çözülmektedir. Bu konuda da aynı metodun uygulanacağı beklenmelidir. Rusya'nın İran'dan öğrendiği krizi kontrollü yükseltme politikası, böylesi dönemlerde maalesef bölgede tansiyonun yükselmesine sebep olmaktadır. Eğer Kafkasya'da savaş olmasaydı bu krizin de domates krizinden fazla bir farkı olmayacaktı. Bu sebeple tarafların böylesi hassas dönemlerde son derece temkinli ve dikkatli davranmaları özellikle önemlidir.

Son not: Dünyada genelde ambargo uygulanan ülkeler, imkanları ile doğru orantılı olmak kaydıyla zayıf olan yanlarını güçlendirir ve kendi yerel üretimini artırma yoluna giderek dışarıya bağı mlılığını azaltır. Rusya da aslında benzer bir yola başvurmayı düşünmektedir. Rusya özellikle gıda alanında dışarıya bağımlı kalmaktan rahatsızdır. Bu alanlarını güçlendirmek için fırsat kollamaktadır. Rus halkının psikolojik yapısının oluşumunda II. Dünya Savaşı'nın etkisinin büyük olduğunu dikkate alırsak aslında Rusya'ya uygulanacak bir ambargo, Putin yönetimindeki Rusya hükümetinin ithal ettiği ürünlerin yerli üretimini hayata geçirmek için iyi bir fırsat yakalamış olacaklardır.

Son uyarı: Rusya ile yaşadığımız kriz, Kafkasya Savaşı ve sonrasında yaşanan soğuk rekabetle ilgili değildir. Meseli bu çerçevede tutmak ve bu çerçevede çözmek gerekmektedir. Bu krize zemin değiştirilmesi ve karşılıklı restleşmelerle krizin Kafkasya savaşı zeminine taşınması son derece tehlikeli olur. Bu taktirde kriz çıkış noktası olan gümrük prosedürü niteliğinden sıyrılarak jeopolitik bir hal alır ki, bunun diğer krizleri tetikleme ihtimali mevcuttur. Bu durumda Türkiye'nin savaşın başından beri sürdürdüğü tarafsız tutumunu bir tarafa bırakarak Kafkasya'daki savaşın tarafı haline gelebilir. Bu krizin 2 Eylül'de gelecek olan Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile görüşülerek çözülmesi Türk-Rus ilişkilerinin bundan sonraki seyri açısından son derece önemlidir.
 

Kaynak: Zaman