Bu yazı kaleme alındığında Kıbrıs Rum kesiminde dün yapılan başkanlık seçimlerini kimin kazandığı henüz belli değildi. İbre Dimitris Hristofyas'tan yana görünüyordu. Fakat burada asıl önemli olan, Papadopulos döneminin kapanıyor olmasıdır.
Nitekim, Hristofyas ve Yannakis Kasulides'in seçimlerin ilk turunda gösterdikleri başarı, Kıbrıs sorununun çözümü açısından taze umutların doğmasına neden olmuştur. Kıbrıslı Türkler bu gelişmelerden memnun olsalar da ihtiyatı, haklı olarak, elden bırakmıyorlar.
Nedeni ise malum. Hristofyas'ın Annan Planı sürecinde son dakikada tutum değiştirerek oynadığı olumsuz rol unutulmuş değil. Bu nedenle Hristofyas ve Kasulides'in çözüm için çalışma konusunda verdikleri sözleri kanıtlamaları gerekecek.

Türkiye memnun mu?
Bu arada, seçimleri kaybeden adayın diğerine çözüm konusunda destek vermesi de gerekecek. Kaybeden tarafın bu açıdan göstereceği çaba da ayrı bir "samimiyet göstergesi" olacak.
Öte yandan, Papadopulos'un gitmesi hem adada, hem de Avrupa'da memnuniyetle karşılanırken, Türkiye'nin ne denli memnun olduğu meçhul. Zira, hafta içinde Financial Times'ın da belirttiği gibi, Ankara bu konuda çok fazla renk vermiş değil.
Nitekim, Kıbrıslı Türk olan kıdemli yazarlarımızdan Metin Münir, seçimlerin ilk turundan sonraki yazısında önemli bir noktaya işaret etmişti. Çözüm konusunda ciddi sayılacak herhangi bir hareketliliğin yaşanmadığı son beş yıl zarfında KKTC, Münir'in ifadesiyle, gözle görünür bir şekilde "Türkiyeleşti."

Kıbrıs sıkıntısı önemsiz mi?
AB'nin kapıyı yüzüne kapatmasıyla da iyice Türkiye ekonomisinin bir uzantısı oldu. Anadolu'dan gelen göçmenler ise bugün KKTC nüfusunun çoğunluğunu teşkil ediyor. 1974 operasyonuna bir "restorasyon" girişimi olarak değil de "fetih" gözüyle bakan Türk tarafındaki şahinler açısından bu tabii ki memnuniyet verici bir durum.
Onun için Papadopulos, son günlerde Batı'da çok dillendirilen lakabıyla, "Mr. No" olarak iş başında kalsaydı, bu, statükonun sürmesi anlamına gelecekti. Adanın resmen bölünmesi ve KKTC'nin, Kosova'nın yolundan ilerleyerek, zamanla bağımsızlık perspektifi kazanması da menzile girecekti.
Türkiye'nin AB'de Kıbrıs sorunu nedeniyle yaşadığı sıkıntılara gelince, bunlar da çok önemli değil, zira, Münir'in de yazısında ifade ettiği gibi, hükümetin AB hevesi zaten sönmüş durumda.

Birleşik Kıbrıs seçeneği
Fakat, Rum kesimindeki seçimlerden sonra, Kıbrıs müzakerelerinin Güvenlik Konseyi, ABD ve AB'nin de baskılarıyla, yeniden başlaması olasılığı yüksek. Bu da Annan Planı sürecinde Türkiye'de yaşanan sıkıntılarla sert tartışmaların hortlaması anlamına gelecektir.
Ankara bu yeni süreci yapıcı bir şekilde yönetemezse, Kıbrıslı Türklerin Annan Planı'na "evet" demeleriyle elde ettiği moral avantajı da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.
Oysa Papadopulos "Mr. No" olarak işbaşında kalsaydı bunların hiçbiri yaşanmayacaktı.
Onun için Rum kesimindeki başkanlık seçimlerinin beklenmedik sonucu, statükodan memnun görünen Ankara'nın huzurunu kaçırmış gibi. Çünkü bu gelişme "bölünmüş Kıbrıs" yerine "birleşik Kıbrıs" seçeneğini tekrar perspektife sokmuş bulunuyor.

Kaynak: Milliyet