Hikaye malum: Günün birinde dünyaca ünlü bir otomobil markası, sponsorluk anlaşması yaptığı bir yarışçının televizyon programında yanına aldığı konuk yüzünden anlaşmayı iptal eder. Zira yanındaki "erkek" konuğun kıyafeti, tavrı, imajını bozmaktadır. Sakalıyla ima ettiği inanç ve dünya görüşü nedeniyle dünya kapitalizminin en önemli markasının imajını zedelemektedir.
Ne var ki, kapital sahibinin imaj sorununa neden olan sakallı erkek misafir mağduriyeti karşısında feveran etmektedir. Bir dünya markasının Türkiye distribütörünün rahatsızlığına kurban giden mağdur adam, bu "yobaz" saldırı karşısında savunmaya geçer; medyada liberal, özgürlükçü, inanmış, muhafazakâr hemen her kesimden destek toplar.
Mağdurun tezi şudur; sloganı "özgürlüğü yaşatır" olan bu prestijli markanın reklamındaki iddiasını yaymak; daha çok satış yapmasına, tüketilmesine katkı sağlama konusunda başkalarından ne farkı vardı? Hatta sakalı her ne kadar alâmetifarikası gibi dursa da birey olarak daha yetenekli idi... Bu düpedüz laikçi bir ayrımcılıktı. Türkiye'de seçkinci laikçilerin sınıfsal ve ideolojik olarak ötekileştirdikleri kesimlere karşı yıllardır sergiledikleri ayrımcılığın, önyargının son örneği idi. DEVAMI>>>