Anayasa değişikliği oylaması üzerine söylenecek tüm sözler şimdiden tüketilmiş durumda. Yüzde 58'e varan "evet" oyunun anlamı, "hayır" oylarının çözümlemesi, boykotun adresi, MHP'nin perişan hali... Tüm bunlar üzerinde daha bir müddet analizler yapılacaktır.

"Hayır" oylarının çoğunluk olması durumunda ortaya çıkacak muhtemel manzara karşısında, toplumsal histerinin sokakları teslim alması ihtimali pek çok kimseyi sandığa yöneltti. Belki de hiyerarşik yapısı en güçlü MHP'de bile çözülmenin yaşanmış olması bu psikolojinin eseridir.

"Evet" oylarını adeta kutsayan, varlık-yokluk meselesi olarak görenlerden olmadığımı "son yazı"da özellikle belirtmiştim. "Hayır"ların ortodoks Kemalist elitin her türlü toplumsal mutabakattan uzak, statükonun devamı anlamına geldiğinde neredeyse herkes hemfikir. Bunun tartışılacak, kuşkuya mahal bırakacak bir yanı yok.

Ancak "evet"in nereye evrileceği, kutsanmış bir kavrama dönüşen 'değişim'den başka açıklayıcı hiçbir referansı olmayan göndermeler yüklenmesi de işin başka boyutu. Kötü olanın gitmesi gelenin mutlak iyiliği konusunda garanti vermez. Liberal politikaların değişim adına kutsandığı muhafazakar sularda seyrediyor evetçiler. Öfkeye dönüşen ulusalcı tepkinin alternatifinin ne olduğu net biçimde belirlenmiş değil, sadece darbe anayasasının gitmiş olmasının psikolojik olarak rahatlatıcı etkisinden söz edilebilir.


 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ