Türkiye anayasa referandumu tartışmalarıyla başladığı yaz mevsimini sonbaharın başında sonuçlandıracak. Aslında anayasadan başka her şey konuşuldu bu süreçte. Anayasa değişikliğinin oylanacağı bir siyasal kampanyanın hiç olmazsa seçim kampanyalarından farklı bir seviyede sürdürülmesi beklenirdi. Liderlerin siyasal dili, partilerin siyasal kültürü, kitlelerin beklentileri birbirini tetikleyen bir sarmala dönüştü ve seviye düştü.
Anayasa yapmanın anlamı, anayasa değişiklik paketinin Türkiye'ye ne getirip götüreceği gibi konular hala fantezi. Bu hengame içinde özellikle anayasa referandumu sürecindeki tartışmalardan uzak durarak, yazmadım. Bu kısır çekişmede taraf olmak entelektüel seviyeyi bertaraf edecek bir şeydi.
Her şeyden önce referandumun bizatihi kendisinin güçler dengesinde önemli bir yerinin olduğu muhakkak. Siyasi sistem, halkın tercihlerinin ne yönde olacağını çok iyi bildiği için önemli konularda referanduma gidilmesinin önünü açmadı. Bizzat bu durum bile devlet-toplum ilişkilerindeki derin uçurumu izah etmesi bakımından önemli bir siyasal çözümlemedir. Demek ki eğer sistem referandum yolunu açık tutmuşsa toplumun eskisi kadar direncinin kalmadığı çıkarsaması da yapılabilir. Başka açıdan ise sistemin toplum karşısında direnme gücünün kalmadığı tezini ileri sürenler için referandum sonuçlarının bir karine teşkil edeceğinden emin değilim.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ