Geçtiğimiz hafta sonu, eski Danimarka başbakanı yeni NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen görevine başladı. "Karikatür krizi"ni yönetememesiyle hatırlanan Rasmussen'in genel sekreter olmasına Türkiye itiraz etmişti. Bu itirazının arkasında Fransa ve Almanya'nın aralarında gizlice anlaşıp bu ismi diğer üyelere kabul ettirme girişimleri, oldu-bittiye getirme çabaları ile İslam dünyasının hiç hoşlanmadığı bu kişinin NATO algısını olumsuz etkileyeceği yaklaşımı vardı. Sonunda Türkiye ikna oldu olmasına ama NATO'nun görev yaptığı ve yapmayı planladığı coğrafyalarda yaşayanlar ikna olacaklar mı zaman içinde görülecek.

NATO Genel Sekreteri'ne BM Genel Sekreteri kadar önem vermeye gerek olmasa da, hem Rasmussen'in "medyatik" kişiliği hem de genel sekreterlerin yükümlü olduğu kamu diplomasisi konusunun NATO'da giderek önem kazanmış olması, bu mevkii eskiye göre daha anlamlı kılıyor. Ayrıca NATO'nun zor tercihler yapmasına yol açan bir dönem yaşanıyor ve bu tercihlerin kamuoyuyla paylaşılması noktasında da genel sekreter görev alıyor.

NATO'nun Gürcistan, Ukrayna ve belki başka üyelerle genişleme sorunu çözümsüz bir vaziyette duruyor. Etki alanına giren bölgelerin NATO'ya alınması girişimini düşmanlık olarak gören Rusya, hatırlanacağı gibi Gürcistan'ı askeri, Ukrayna'yı da enerji silahlarıyla cezalandırmıştı. Gürcistan'ı cezalandırmaya devam eden Rusya, Güney Osetya'ya top atışı yaptığını ileri sürdüğü Gürcü yönetimine karşı tüm güçleriyle karşılık vereceğini açıkladı. Rusya'nın tüm güçleri düşünüldüğünde küçücük Gürcistan için hepsinin kullanılması anlamsız bulunabilir, tabi hedef gerçekten bu ülkeyse. Rasmussen'in ilk ve zorlu sınavını Rusya karşısında kullanacağı dil ile vereceği söylenebilir. Rusya'yı kızdırmayacak bir üslup kullansa Kafkasya'nın "Batı" projesine güvenini yıkabilir, Gürcistan'a arka çıksa Rusya'nın oklarına maruz kalabilir.

NATO'yu Karadeniz'de daha etkin kılma anlayışına yakın duran Genel Sekreter'in karşısında yeniden Türkiye'yi bulacağı ve bu kez Bush'un tersine bu konuda Obama ABD'si ile Türkiye'nin anlaşmazlık yaşamayacağı söylenebilir. Kısacası Rasmussen'in durumu zor ve bu zor durumda kalma halinin aynı zamanda kendisini destekleyen Avrupa ülkelerine de NATO çerçevesinde bir uyarı niteliği bulunuyor.

Rasmussen'in bir diğer sınavı ise Afganistan'da. NATO'nun buradaki başarısının diğer yerlerde kalkışacağı faaliyetler bakımından referans oluşturduğu biliniyor. Ancak NATO'nun Afganistan'daki başarının ölçüm biçiminde ve faaliyetin yürütülme çerçevesinde sorunlar bulunuyor, kısacası yöntem değişikliğine ihtiyaç var. Rasmussen yeni yöntemin Taliban'la görüşmek olduğunu düşünüyor.

Taliban'ın, Hamas'ın ya da bir başka siyasal hareketin dışlanması üzerinden istikrar aranamayacağı anlaşılmış durumda. Sorun, görüşecek tarafların birbirlerini nasıl algıladıklarını saptamakta. Rasmussen, Taliban derken tüm taraftarlarını kast etmediğini "ılımlı Taliban" ile görüşülebileceğini ifade etti. Kimin ılımlı olduğunu bildiği ve Afganlılar nezdinde de ılımlıların makbul olduğu varsayılabilir. Bu varsayımlar doğru olsa bile, görüşmelerden sonuç alınacağının garantisi bulunmuyor. Bu uğurda bir girişim başlatacak gibi gözüken Rasmussen'in ciddi bir başarısızlık yaşaması muhtemel, dolayısıyla kendisini ve bu göreve gelmesini destekleyenleri zor durumda bırakabilir.

Rasmussen'in NATO'daki görevi, anlaşılan o ki Avrupalı müttefiklerin ABD ile ilişkilerini yeniden ve ABD lehine düzenlemesine yol açacak "iş"ler yapması.

Kaynak: Radikal