Kanada'nın eyaletlerinden Quebec Milli Meclisi'nde kraliyet mavisi arka plan üzerine konulan ve altın varaklı dallarla süslenmiş kemer altında asılı duran haç, Quebec milletvekillerinin yasamayla ilgili işlerini yaptıkları görkemli odanın odak noktasıdır.

Bu, Quebec'in Katolik mirasının bir hatırasıdır ve onun dini tarihinin somut ifadesidir. Ve o, halen mecliste çoğunluğu elinde bulunduran Parti Quebecois, geçen hafta uzun süredir vaad ettiği "Quebec Değerleri Tüzüğü"nü tanıttığı zaman kendi gölgesinin altındaydı.

Partinin geçen seneki seçim kampanyasının merkezinde yer alan bu tüzüğün tanıtımıyla haçın yan yana gelmesi hem ironiktir hem de önemlidir. Quebec Değerleri Tüzüğü, yürürlüğe girerse Quebec'de tüm kamu çalışanlarının "başörtüsü, türban, kippa, görünür halde büyük haç" takmalarını ya da "iş sırasında diğer gösterişli dini semboller" kullanmalarını yasaklayacak.

Bazı gruplar bu düzenlemelerden muaf tutulmak üzere dava açabilecekken bu muafiyetlerden kreş çalışanları ve ilkokul çalışanları faydalanamayacak.

Haç yerinde kalıyor

Quebec Milli Meclisi'ndeki büyük haç ise yerinde kalacak. Bu, yeni tüzük, yukarıda bahsedilen tüm kısıtlamaları getirirken "Quebec'in simgesel milli mirası" olarak düşünülen bu sembollerin korunmasında ısrar etmesi sebebiyle mümkün olacak.

Bu sebeple, Milli Meclis'teki haç, Montreal'de Royal Dağı'nın tepesindeki haç ile Quebec'de dini temele dayalı çok sayıdaki şehir ve kasaba ismine dokunulmayacak. Ayrıca, kişinin boynundaki kolyede bulunan haç ya da hilal gibi dini kimliğin "küçük" işaretlerine de Quebec hükümetinin çoğu Katolik olan özel dini okullara yaptığı büyük dini tahsisata da müsaade edilecek. Benzer şekilde, belediye meclisi toplantılarının başlangıcında okunan dualar da devam edecek. Bu dualar, dinle devlet işlerinin aşırı derecede karıştırıldığı gerekçesiyle daha önce büyük tepki çekmişti.

Parti Quebecois tarafından teklif edilen tüzüğün tanıtımı Kanada çapında protestolara yol açtı. Yapılan eleştirilenlerden biri de tüzüğün, "laikliği teşvik" kisvesi altında, temelde Quebec'de yeni göçmenlerin dini uygulamalarının önlenmesini amaçladığıdır.

Teklif edilen tüzüğün Milli Meclis'teki takdiminden birkaç gün sonra yüzlerce Müslüman, "Tüzüğe hayır!" diye bağırarak Montreal'de sokaklara döküldü.

Tüzüğü tanıtan Quebecli bakan Bernard Drainville, kamu çalışanlarının dini semboller takmalarını yasaklamanın Quebec halkı arasında "daha büyük birlik hissi oluşmasına katkı yapacağını" ifade ederek eleştirilere karşı savunmada bulundu. Onun görüşüne göre, devlet için dine saygılı olmanın en iyi yolu "hiç dine sahip olmamaktı." O, işi, dini tarafsızlık ilkesinin, 1936'dan beri Meclis'te bulunan haçı kapsamadığını" söylemeye kadar getirdi.

Teklif edilen tüzüğe eleştiriler, Quebec'de bir-iki dini azınlık grubunun yakınmalarıyla sınırlı değildi. Kanada Haklar ve Özgürlükler Tüzüğü'nün İkinci Kısmı, açık bir şekilde din ve vicdan hürriyetini ifade eder. Tüzüğün 27. Kısmı ilkeleri belirler ve "Tüzüğün, Kanadalıların çok kültürlülük mirasının muhafazası ve kuvvetlendirilmesiyle tutarlı bir tavır içinde yorumlanması gerektiği" talimatında bulunur. Ayrıca, bu anayasal emirler, kişilerin dini görünüm içine girme ve dini semboller takma haklarıyla ilgili olarak farklı tekrarlamalarla Kanada Yüksek Mahkemesi tarafından yorumlanmalıdır.

Vicdan hürriyetini korumak

1997'de Amselem'e karşı Sydnicat Northcrest tarihi davası, tesislerde kamuya açık dini toplantılar yapılmasını yasaklayan ortak mülkiyete karşı Yahudi başvuru sahiplerini içerdi. Dilekçe sahipleri, dini inançlarının Yahudilerin Succot festivali sırasında dokuz gün boyunca "succah" ya da çatısı açık kulübede toplanmalarını gerektirdiğini savundular. Bu amaçla onlar balkonlarına çatısı açık kulübeler yerleştirdiler. Balkonlarda her türlü dekorasyon ya da dini teşhiri yasaklayan kuralları olan ortak mülkiyet bunu protesto etti.

Yüksek Mahkeme, dilekçe sahiplerinden yana, derneğe karşı karar verdi. Dilekçe sahiplerinin böyle bir şekilde toplanmayı gerektiren inancının "objektif" olup olmadığını düşünen alt mahkemenin aksine, Yüksek Mahkeme, dini hürriyete yol açıyorsa ve diğerlerinin hakkını önemli bir şekilde etkilemiyorsa bir inancın "korunduğuna" karar verdi.

Bu anlamda, mahkemenin korumaya çalıştığı, bir şeye belli bir dinde izin verilip verilmediğini araştırmak üzere hakimleri sevk etmek yerine vicdan hürriyetidir. Bir başka davada da, din hürriyetine önemli ölçüde zarar verdiği gerekçesiyle okul yönetiminin bir Sih öğrencinin tören hançeri ya da "kirpan" taşımasını önlemeye hakkı olmadığı tespit edilerek daha da ileri gidildi. Okul yönetiminin güvenlik konusundaki endişeleri tatmin edici bulunsa da mahkeme, bir öğrencinin dini olarak emredildiğine inandığı bir şeyi taşımasını yasaklamaksızın bunun üstesinden gelinebileceğine hükmetti.

Yukarıdakiler göz önüne alındığında Quebec Tüzüğü'nün anayasal incelemeden geçmesi muhtemel görünmüyor. Çok sayıdaki Kanadalı hukuk uzmanı, belli dini azınlıklar üzerindeki ayrımcı etkisinden dolayı zaten eleştirmiş durumdalar. Quebec Üniversitesi Kamu Hukuku Profesörü Hugo Cyr'ye göre, "Devlet memurlarını işleriyle kendi samimi dini inançları arasında seçim yapmaya zorlamasıyla bu teklif belli dini azınlık mensuplarına olağanüstü ağır bir yük yüklüyor. Bu yüzden teklif, din ve vicdan hürriyetine ve ayrım gözetmeksizin hukuktan eşit olarak faydalanma hakkına zarar verir." Ayrıca Quebec, devleti din konusunda tarafsız yapma arzusuyla empoze etmek istediği yasaklar arasında  "makul bir bağlantı" sergilemek üzere hukuki gereklilikleri yerine getirmeyi başaramadı.

Quebecliler tüzüğü destekliyor

Şüphesiz bunlar hukuki tartışmalardır ve hepsi de teklif edilen tüzük Kanada'da mahkemelik olur olmaz ömrünün sona ereceğini akla getiriyor. Aynı zamanda, Quebeclilerin yüzde 58'inin teklif edilen tüzüğü desteklediğini gösteren kamuoyu araştırmaları, Kanadalı ya da en azından Quebecli seçmenlerin dini azınlıklara karşı tutumuna yönelik kasvetli tahminlere işaret ediyor.

Bu, özellikle Kanadalı bağlamında kayda değer bir durumdur. Zira, sanayileşmiş diğer Batılı ülkelerin çoğunun aksine Kanada'nın azınlık hakları konusundaki taahhütleri kuvvetlidir ve azınlık grupları da gelişmiştir. Kanada, Kuzey Amerika'da anayasasında bir prensip olarak "çok kültürlülük" varsayımına sahip tek ülkedir.

İş Müslümanlara geldiğinde dini azınlıklar meselesinin tamamen farklı hale geldiği görülüyor. Mevcut durumda Parti Quebecois, peçeyi yasaklamaya (sadece Müslüman kadınlar peçe takar) teşebbüs ediyor ve peçe takanlara devlet dairelerinde iş ve devlet yardımları verilmemesine ferman veriyor.

Bir Kanada eyaletinin, azınlıkların dini hürriyetleriyle çoğunluğun yabancı korkularını dengeleme vazifesiyle karşı karşıya gelmesi ilk kez olmuyor. 2004'te Ontario Eyaleti, Müslüman toplumu üyeleri tarafından, boşanmadan mirasa kadar değişen kişiler hukuku meselelerinde ihtilafların çözüm yeri olarak Şeriat Hakem Mahkemeleri'nin tanınması için başlatılan grup hakları girişimiyle karşı karşıya kaldı. Bu arabuluculuk panellerinin kararlarının halen Kanada Yüksek Mahkemesi'nde bir sivil hakim tarafından onaylanması gerekiyor. Ontario'da mevcut olan Arabuluculuk kanunları altında, bu mahkemelerin zaten Yahudiler ve Roman Katolikler gibi diğer dini gruplar hakkında karar vermesine izin veriliyordu. Bununla birlikte, Şeriat mahkemelerinin tanınmasına karşı halk tepkisi öylesine önemliydi ve öylesine baskı oluşturdu ki, Ontario meclisi tüm Arabuluculuk kanunlarını kaldırdı.

Dini ifadeden korkanlar

Quebec'in durumu ve bu tüzük teklifine yol açan sandık temelli yabancı düşmanlığı, Kanada ve Kanadalıları o kadar gurur duydukları çok kültürlülük ilkelerinden uzaklaştıran derin ve rahatsız edici bir adım izlenimi veriyor. Farklılıkları gerçek ve belirgin olan daha fazla Müslüman ve göçmen azınlıkla karşı karşıya gelinmesi, ülkede hoşgörünün temelinin zayıf olduğunu gösterdi.

Ontario'daki durum, Kanadalı Müslümanlar için tanınma gayesiyle başlatılan talepti. Quebec'deki son çaba ise tamamen azınlığın dini yaşayışını kendi Kanadalı ve Quebecli kimliği için bir tehdit olarak gören çoğunluk tarafından öne sürülmüş görünüyor. Bunun sonucu olarak, sayının ve demografinin gücüne dayanan seçim süreçleri, ülkede kapsayıcılık karakterinde değişim isteyen kuvvetleri iktidara getiriyor.

Azınlık hakları ve çok kültürlülük idaresi için ayağa kalkma vazifesi, bu yeni dönemde tamamen Kanada mahkemelerinin üzerine düşüyor. Siyasetçilerin reddedecekleri görünen eşitlik ilkesini mahkemelerin onaylaması gerekiyor.

Kaynak: El Cezire
Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya