Ortadoğu’da İslam’la bağlantılı siyasi hareketler, Türkiye’de Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün temsil ettiği İslamcı deneyimin başarısını övmekten ve Türk deneyimini bölgeye kendilerinin getireceğini anlatmaya çalışmaktan bıkmıyor. Aklı çalışan bir insan, bu varsayım karşısında ancak tebessüm edebilir. Zira Türkiye’de zulmü ve hakların şahsi kararlarla gasp edilmesini önleyen açık bir yasal ve laik ortam olmasaydı, Erdoğan ve Gül böylesine başarılı olamazdı.

Türkiye’de iktidardaki sistem başarılı oldu çünkü tekelciliği kırmaya, şeffaflığa, olgun yönetim için gereken siyasi, ekonomik ve hukuki kriterlere dayanan, liberal ekonomik anlayışı düşüncesini gözetti. Türkiye’de çoğu insan bu büyümeyi hissetti, insanlar kimlikleriyle daha fazla övünmeye başladı; zira aidiyet duygusu, milli marşlar ve sloganlarla değil, rakamlar ve yaşam standartlarının iyileştirilmesiyle artar.

Hoşgörü farkı aşikâr
Bu durum doğal olarak komşu ülkelere de yansıdı, komşular Türk deneyimine hayranlık duymaya başladı. Bu, Atatürkçü hareketten bu yana ülkenin sahne olduğu en olgun deneyimdi. Bu dönemde toplumun Ermeniler, Kürtler ve Aleviler gibi kesimlerinin yasal durumu da iyileşti. Artık başörtüsüne de saygı gösteriliyor. İslamcı unsurlar içeren Türk deneyiminin büyük bir fikri açılım olduğu su götürmez. Eşsiz Türk füzyonunun özeti olan bu açılım, ülkenin uygarlık beşiği olmasının sonucudur.

Bu durum hoşgörülü ve arabulucuğa dayanan bir anlayış ve düşünce doğurdu. Türk deneyimiyle bütün İslamcı hareketler arasındaki anlaşmazlığın çekirdeği de budur. Bu hareketler aşırılığa, kapalılığa, düşünceyi tek bir kaynakla sınırlamaya, despotluğa, ötekine açılmayı reddetmeye ve insani hoşgörüden uzaklaşmaya dayalı tutumlara boğulmuş durumda.

Dolayısıyla Türkiye’deki İslamcı hareketle diğerleri arasında bağ yok. Bu deneyim, dinin slogan veya araç olarak girmediği temeller üzerine inşa edildiği için başarılı. Dolayısıyla Türkiye’deki İslamcı hareket, üstünlük iddia etmiyor veya ‘Allah’ın yeryüzündeki yardımcısı olduğu’na dair bir iddiayla iktidara gelmesi gerektiği düşüncesini pohpohlamıyor. Türkiye’deki sivil deneyim, ahlaka ve etkin yönetime bağlı kalan iki şahsiyetin eşsiz başarısıdır. İkisinin Allah’la ilişkisini sadece Allah bilir. (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 20 Aralık 2010)

Kaynak: Radikal