Hayatın koymaya çalıştığım düzeni karıştıran akışıyla nasıl başedeceğim üzerine düşünüyordum, bir kez daha, yola çıkarken. Yazma planlarının getirdiği karmaşa, demek istediğim. İşte, www.sonpeygamber.info yazısını tamamlamış olsam da bir kez daha dikkatle okuyup göndermeye zamanım yok. Fatma K. Barbarosoğlu ile yazı gündemimiz etrafında yazışıyoruz.  Fatma yeni  romanını yayına hazırlıyor. Bunun için de bir süreliğine gazete yazılarına ara vermişti. Biz böyle aşağı yukarı aynı kuşaktan ortak kaygılara sahip birkaç yazar, edebiyatı temel almak üzere çalışmayı öncelesek bile, gündeme ilişkin yorumlarda bulunmaktan da geri kalmak istemiyoruz.

Yazı yazdığım herhangi bir mekanı kendi kararımla terketmem mümkün görünmüyor, her biri beni farklı bir açıdan kendimi geliştirecek şekilde yazmaya çağırıyor çünkü ve böylelikle bir disiplinin bir parçasına dönüşüyor.

O zaman da ağırlaşıyor yazının ritmi ve kelimeleri çoğaltmak yoluyla bir savunma gerçekleştirebileceği vehabına kapılıyor. Parçalanma bir an geliyor bir yazıda, muhtemelen gazete yazısında kendini gösteriyor. Kılı kırk yararken bile kelime bir iki harf fazlalığı ya da eksikliğiyle değişerek cümlenin anlamını şaşırtıyor.  Varoş, varoluş oluyor mesela, bazen benim elimden çıkıp gittikten sonra…  Cümle ve anlam çarpılıyor ve bazen binlerce göz o yanlışı görüyor, içlerinde önemli bir kısmı da farkediyor.

Başka türlü de parçalanıyor metin. Bir hikaye cümlesi halinde çarpıyor zihnime, çoğalarak dökülüyor not defterinden ekrana.  Ama ne oluyor… Acelesi  olduğu için  ya da bir olayla örtüşen yanı nedeniyle bir gazete yazısına dönüşüyor. Bir vurgusundaki bağlantı nedeniyle romana katılıyor.

Sabah saatlerini eskiden hikayeye ayırırdım. Mutlu günlerdi onlar. Şimdilerde hikaye daha çok gelecek aylarda oluşması umulan bir boşluğa gönderilen notlar halinde yığılıyor masaya. Bazen bütün gücüyle bastırarak zamanı kendine yontuyor ve oluşumuna inancıyla gün yüzüne çıkıyor.

Aylardır ayrı kaldığım, zaman zaman bir köşesine eklenmek üzere not defterime kayıtlar düşsem de dosyalarına elimi sürmediğim  romanıma yeniden ısınmaya başladım, Ekim ayında. Başlangıçta metnin akışına ilişkin hassas ayrıntılara nüfuz etmek üzere ekrandaki giriş dosyasına yoğunlaşmaya çalışıyordum sadece ve bu sırada bazen, ekrana boş gözlerle bakarken yakalıyordum kendimi, romanım tarafından yabancılandığım zannıyla.

Şimdi yine masa başından uzaklara düştüm. Başlanmış metinler yeniden bir parçalanma tehditine maruz kalacak. Önceki hazırlık ve sonraki yeniden alışma süreleriyle birlikte masa başında uzak kaldığım günler net yolculuk süresinin iki katına çıkacak.

İtalo Calvino “Amerika Dersleri” başlıklı bir dizi konferansının metinlerinden oluşan kitabında, edebiyat alanında önemsediği birkaç niteliği irdeler. Bu nitelikler geçmiş bin yılda olduğu gibi gelecek bin yılda da edebiyatı biçimsel değişiklikler yaşasa da özde etkin kılacak bir vazgeçilmezliğe sahiptirler ve aynı zamanda varlıklarıyla da edebiyatı araçlar ve biçimler değişse de ayakta tutacak kadar güçlüdürler. Calvino’nun sözünü ettiği nitelikler sırasıyla şunlar: Hafiflik, hızlılık, kesinlik, görünürlük, çokluk ve tutarlılık. (Sonuncu niteliği ömrü vefa etmediği için kağıda dökememiş Calvino.)

Metinle haşır neşir her yazar ve okuyucunun kendince açabileceği nitelikler bunlar. Sürekli yola çıkmak zorunda kalan yazar da metnini toparlamak için pekâlâ bu niteliklerden yardım alabilir.

Bavulumu hazırlarken bu nitelikler üzerinde düşünmeye devam ediyor ve “hafifliğin” erdemlerini hatırlatıyordum kendime, yarım bıraktığım metinleri olabildiğince zihnimde taşımak için. Dönüp geldiğimde romanımı fazlalık kelimelerden arındıracağım, kaç kez gerekiyorsa o kadar baştan almak pahasına… Masa başına geçtiğimde romanım yabancı gözlerle karşılamasın beni, istediğim bu…

Calvino hafifliğin edebiyat ve yazar için taşıdığı önemi, anlatırken şöyle yazmış: ”…kendi kovamızın sırtında yeni binyılı karşılayacağız; hiçbir biçimde, kendi götürebileceklerimizden fazlasını orada bulmayı ummaksızın.”


FACEBOOK SAYFASI

Dijital alanda buluşlar insanın başını döndürecek kadar hızlı. Her buluşu izleyemiyor, her imkânı değerlendiremiyorum. Ne kişisel sitem var, ne facebook’tan yararlanıyorum. Bütün meselem zamanımı yazıya hakkını verecek şekilde iyi kullanmak.

Bu notu yazmak zorunda kaldım. Kimi dostlar adıma facebook sayfası açmışlar, kim ya da kimler açtı, bilmiyorum.  Kendilerine teşekkür ediyorum. Ricam, sayfanın başına, sayfanın benim tarafımdan açılmadığını belirten bir not düşmeleri. Ayrıca, benim yazarken kullandığım üslubun dışında kalan okuyucu yorumlarına yer verilmemesini de  rica ediyorum.